Bölüm 22

632 20 11
                                    

Ona baktım. Parmak uçlarımda uzanıp, yanağında bıraktığım kırmızı el izini öptüm.

Bedenlerimizi aynı hizaya getirmek için dizlerini kırdı.

"Ne istersen yaparım, yeter ki beni geri al."

İhtiyacının derinliği beni korkutmalıydı belki. Ama aynı şeyleri hissediyordum ben de.

Soluğu haşin ve düzensizdi. Ellerimi göğsünde gezdirip ağzımdaki baklayı çıkardım.

"Birbirimizi perişan ediyoruz."

"Hayır, sen buna değersin."

"Ben bu çılgın iniş çıkışları yaşamaya devam edemem. Dağılırım. Yardıma ihtiyacımız var"

"Senin randevuna gitmediğin gün Ertan beyle konuştum."

"Ne? Nasıl?"

"Araştırdım ve buldum. Zor olmadı."

Göğüs kafesi büyük bir solukla genişledi. İnkar etmiyordu.

"Bu iş bayağı zahmetli olacak." diye uyardım onu.

"Beni korkutmuyor, aslına bakarsan konuşmak iyi geldi."

Öfkeme hakim olmaya çalıştım. Benimle konuşmak yerine Ertan beye anlatmıştı derdini. Neyse, tamam. Şu an önemli olan şey bir adım atmış olmasıydı.

"Tek korkum seni kaybetmek." Huzursuzca dokunuyordu bana.

Yanağımı, yanağına yasladım. Şimdi bile, elleri mülkiyet iddia eder bir tavırla üzerimde dolaşırken bile, ruhumun buzlarının çözüldüğünü hissediyor, ona çekiliyordum.

"Sana ihtiyacım var." Ağzı yanağımdan boynuma doğru kaydı.

"İçinde olmaya ihtiyacım var, şimdi."

"Hayır, tanrım. Burada olmaz." Ama kendi kulağıma bile zayıf geldi itirazım. Onu istiyordum. Her zaman, her yerde, her şekilde.

&

Göğsü körük gibi inip kalkarak üzerime eğildi ve öne dökülen saçları göğsümü gıdıkladı.

"Tanrım. Ben günlerce bunsuz kalmaya dayanamam. İşte geçirdiğim saatler bile fazla uzun geliyor."

"Ben de özledim seni."

Burnunu göğüslerime sürdü.

"Sen yanımda olmadığında şey hissediyorum... Sanki kafam çalışmıyormuş gibi. Nil, buna tahammülüm yok."

Aletini içimden çıkarmadan beni çekerek, topuklarım parke zemine değene dek kaldırdı beni. Önünde ayağa dikilmiştim.

"Haydi benimle eve gel şimdi."

"Burası gayet eğlenceli."

"Seni burada istemiyorum." Sesi bir anda uzaklaşmıştı, fazla kontrollüydü.

"Bu söylediğinin beni ne kadar kırdığının farkında mısın?" diye yakardım alçak sesle.

"Benim ne kusurumu gördün de arkadaşlarının yanında bulunmamı istemiyorsun?"

"Bebeğim, hayır." Bana sarıldı.

"Senin tek bir kusurun yok. Sadece burada kötü anılarım var ve bu mekanda bulunmak istemiyorum. İş için gelmiştim ve işim bitti."

"Ya?" Midem endişe ve şaşkınlıkla kasıldı. "Özür dilerim, bilmiyordum."

"Bugün kötü davrandım sana. Özür dilerim. Buradayken kendimi gergin ve tedirgin hissediyorum ama bu bir bahane değil."

Yüzünü avuçlarımın içine aldığımda onun saklamaya alışık olduğu o fırtınalı duyguların izlerini gördüm.

"Senin güvenli yerin olmak istiyorum ben."

"Öylesin. Hem de nasıl bilemezsin ama sana bunu anlatmanın bir yolunu bulacağım."

Alnını alnıma dayadı.

"Hadi eve gidelim."

Dikkatle çıkmaya başladı içimden. Ne kadar ıslak olduğumu fark edince şaşırdım. Aletinin ucu hızla içimden kaydı ve bacaklarımın içi menisiyle ıslandı.

"Vay canına." İnledi. "Çok azdırıcı bir şey bu. Yeniden kalkıyor benimki."

Cinsel gücünü utanmazca sergileyişini görmek içimi ısıttı.

"Az öncekineden sonra bir daha yapamazsın."

"Denemek ister misin?"

Bana hızla dokunduğunda nefesim kesildi. Eli çenemdeyken sözlerine devam etti.

"Senin yanında vahşi bir hayvana dönüşüyorum. Seni işaretlemek istiyorum. Sana öyle eksiksizce sahip olayım ki aramızda duvar kalmasın istiyorum."

Onun yanında ben de cinsellikle dolu bir kadına dönüşüyordum. Onunla öylesine uyumluydum ki... özgürdüm.

Parmaklarımı bileğine doladım ve elini nazikçe kalçamın etrafında dolandırıp bana arkadan dokunmaya yönlendirdim. Bir yandan çenesini dişlerken, cesaretimi topladım ve fısıldadım.

"Burama dokun parmaklarınla, buramı işaretle."

Donup kaldı. Göğsü hızla inip kalktı. "Ben..."

"Ben anal oyunlara girişmem, Nil."

Gözlerine bakınca tuhaf ve karanlık bir şeyler gördüm. Fazlasıyla tekinsiz bir şey.

"Ben de."

"O zaman neden?" Sesindeki kararsızlık beni derinden etkiledi.

"Çünkü seninle her şeyi deneyimlemek istiyorum."

"Ah, Nil."

"Çünkü bana kendimi özgür ve güvende hissettiriyorsun."

Uzun süre sarıldık birbirimize. Kalp atışlarının yavaşlayışını ve nefesinin düzene girişini dinledim.

Orta parmağının ucu arkama dokunduğunda, durup geri çekildim ona bakmak için.

"Deniz."

"Neden ben? Sorunlu olduğumu biliyorsun. Beni uyandırdığın gece... Gördün işte kahretsin. Bana bedenini nasıl teslim edebiliyorsun böyle?"

Çatık kaşlarının arasındaki çizgiyi düzelttim önce.
Sonra elimi kalbine koydum.

"Yüreğine ve onun söylediklerine güveniyorum."

Gözleri kapandı ve nemli alnı benimkine dayandı.

"Bir güvenlik sözcüğün var mı, Nil?"

İrkilerek tekrar ger çekildim yüzünü incelemek için. Terapi grubumda birkaç kişi bahsetmişti hakimiyet/teslimiyet ilişkilerinden. Bazı insanlar seks sırasında güvende hissedebilmek için kontrolü tümüyle elinde tutma ihtiyacı hissediyordu. Kimileri ise çizginin diğer yanına düşüyor, kontrolü karşı tarafa verip acı eşiklerini keşfediyorlardı. Bu yaşam stilini tercih edenler için dur demenin, keskin ve net yoluydu güvenlik sözcüğü. Ama bunun Deniz ile benim aramda olanla ilgisini çözememiştim.

"Senin var mı?"

"Benim ihtiyacım yok."

Parmaklarının bacaklarımın arasındaki nazik okşayışları daha az tereddütlü bir hal aldı. Sorusunu tekrarladı.

"Bir güvenlik sözcüğün var mı?"

"Hayır, hiç gereksinim duymadım."

Sert yüzünde minicik bir memnuniyet ifadesi oluştu.

"Neyse ki öyle. Yoksa ölümüm elinden olurdu."

Güneş BatıncaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin