nihilist.

sivrisinek.

sıcak bir yaz gecesi düşünün. balkonda tek başıma oturuyorum, evdeki diğer herkes bilmem kaçıncı rüyasını görüyor. onlardan gizlediğim içi yarım yamalak dolu bir sigara paketim var. eski sevgilim götün teki, yazın bile ayda bir kez konuşuyor karşılıklı sövüşüyoruz. bu hikayeden olağanüstü bir yaşantı beklemeyin. ancak birinin bana ne kadar olağanüstü hissettirdiğini size kelimelerim ile en iyi şekilde anlatmaya çalışacağımdan şüpheniz olmasın. 

sivrisinekler birçok yerimi ısırdığından kızarmış yerleri kaşımak adına telefonumu oturduğum salıncakta yanıma bıraktım birkaç saniyeliğine. o sırada gözüme saatin gece 2-3 arası bir şey olduğu ilişti. her lise öğrencisi gibi yaz geldiğinde uyku düzenimi bombok etmiştim ben de. dinlediğim şarkıları hatırlamıyorum ancak kulaklığımda kesinlikle bir şeyler çalıyordu. saatin geçliğinden midir bilmem ama o saatte yaptığım her kahvenin tadı aşırı kötü geliyordu bana. kahveyle içmek için paketimden bir dal çıkardım ve usulca yaktım. sigarayı ağzıma koyup telefonu tekrar elime aldım. anneannemin geniş salıncağının üzerinde bağdaş kurup iyice yerleştim oraya. 

yazın geceleri uyumadığımdan vakit geçmek bilmiyordu. her yaz yaptığım gibi aptal aşk oyunlarından ya da sosyalleşme oyunlarından indirmiştim. girdim bir tanesine. saçma bir sahte hesabım vardı tahmin edebileceğiniz üzere. milletle odalarda sohbet ediyor, birini gülünç bulduğumda etmediğim laf bırakmıyordum. dalga geçmek için kullandığım bir uygulama olduğu da söylenebilir yani. yine yabancı odalardan birinde olması lazım, takılıyordum işte boş boş. sohbet kısmına baktığımda türkçe yazan biri olduğunu gördüm. profiline girip karakterine baktım. oldukça havalı, benim sevdiğim tarzda giydirilmiş bir erkek karakteri vardı. tekrar sohbete girip laf attım sanırım ona, dediğim gibi hatırlamadığım bazı kısımlar var. biraz muhabbet dönüyor falan işte. şarjım azaldığı için arkadaş ekleyip ayrılıyorum odadan. ama kafalarımız baya uyuşuyor yani ikimizin de hissettiğine eminim bunu.

sonra birkaç gün yine oyunun özel sohbetinden konuşuyoruz. sonra konuşmamız bir yerde kesiliyor. haftalarca hatta aylarca konuşmadığımızı bile hatırlıyorum. arada ben yazıyorum, o vakit birkaç saat konuşup tekrar aynı sessizliğe dönüyoruz. henüz yakın olmadığımız zamanlar. birbirimiz hakkında da oldukça az bilgiye sahibiz tabii. derken bir gün instagram hesaplarımızdan takipleşip dm'den konuşmaya başlıyoruz. yakınlığımız daha da artıyor ve ismini, yaşadığı yeri ve yaşını o zaman öğreniyorum. bu konularda biraz daha sabırsız olduğumdan yüksek ihtimalle ben ismimi falan çoktan söylemişimdir.

birbirimizi güldürdüğümüz kimi zaman duygusal durumlarımızı paylaştığımız bir arkadaşlığa dönüşüyor aras ile aramızdakiler. ilk tanıştığımızda iyi bir arkadaş olduğunu düşünüyordum elbette ancak içten içe beğeniyordum onu. keyif alarak konuştuğum, tarzını beğendiğim biriydi ve bu etkilenmeye engel olmak istememiştim. bir gün yine bir mesajlaşma esnasında aşırı keyifsiz olduğunu fark ediyorum. ne olup bittiğini sorduğumda bana damla isminde bir kızdan bahsediyor. hem de hayatında tahmin edemeyeceğim kadar büyük bir yer kaplamış, kaplayan ve muhtemelen de kaplayacak olan o kızdan.