Bölüm 1

187 24 2
                                    

Media: je te laisserai des mots - Patrick Watson

"Je te laisserai des mots
En-dessous de ta porte
En-dessous de les murs qui chantent
Tout près de la place où tes pieds passent
Cachés dans les trous de ton divan
Et quand tu es seule pendant un instant
Ramasse-moi
Quand tu voudras
Embrasse-moi
Quand tu voudras
Ramasse-moi
Quand tu voudras"

Kulağımda şarkı, kayalıkların üzerinde, sonbaharın rüzgarı yüzüme eserken, elimde bir parça simit ile gün batımını izliyordum. Sahilde yürüyen çiftler, ateşin başında olan arkadaş grupları, aileleriyle denizde yüzen çocuklar gözüme batıyordu. Hafifçe, onları izlerken, gülümsedim. Ne mutlu duruyorlardı. Simitimin son parçalarını ağzıma atıp kütüphaneye yol aldım.

Kendimi tanıtayım, ben Alparslan.

17 yaşındayım, genelde kitap -klasik veya değil, fark etmezdi benim için- ve şiir okumayı, caddelerde gezmeyi, deniz kenarındaki kayalıklarda oturup müzik dinlemeyi severim. Ailemle pek anlaşamıyorum, hiç anlaşamıyorum, ailenin gereksizi, bir işe yaramayan oğluyum.

Bir kafede çalışıyorum, arkadaşım var denemez. genelde bazı kitap karakterlerini kendime benzetirim.

Kütüphanenin karşısındaki parkta çocuk ağlama sesi geliyordu.

Beynim bana hayal mi kuruyor diye kulaklıklarımı çıkardım ama ağlama sesi durmamıştı.

Parka doğru ilerlediğimde küçük bir kızın salıncakta oturduğunu ve ağladığını gördüm.

Yanına geldikten sonra omzuna elimi koydum. İrkilip hemen bana bakıp ayağa kalktıktan sonra toprak rengi saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırdı tam bir kuğ'a benziyordu.

Çatallanmış sesiyle " sen kimsin " deyip benden biraz uzaklaştı.

" ben Alparslan, peki senin adın ne küçük kuğu " dedim

Yüzü kızarmıştı, gözlerini kaçırarak " benim adım Mirel " dedi

"ailen nerde peki" diye sordum.

O güzel gözleri doldu ve "bilmiyorum" dedi

"Hmm peki bir telefon numarası veya evinin nerede olduğunu biliyor musun?"

Çekinerek " annemin numarasını biliyorum" cevabını aldıktan sonra telefonumu cebimden çıkarttım ve aramalara girdim.

Bunak herifin araması karşıma çıkarken -kendisi babam olur-  umursamadım ve klavyeye basıp, küçük Mirele döndüm,

"Numarayı söyler mısın lütfen " diye sordum. Mirel sayarken bende numarayı yazıyordum. Korktuğundan mıdır veya hatırlamadığından mıdır bilinmez biraz tereddüt ederek söylüyordu.

Telefonumu kulağıma yerleştirdim
"aradığınız numara eksik yada yanlış tuşladınız Vodafone bilinmeyen numaralar servisi 118 42..."

Mirele bakıp üzgünce konuşmaya başladım. " numarayı eksik söylemişsin galiba aileni arayamayacağız" dedim.

gözlerinden önce hüzün geçti sonra tekrar doldu.

"aç mısın peki" başını tatlı tatlı salladıktan sonra istemsizce gülümsedim.

Çok tatlıydı zalimin çocuğu.

"Ne yemek istersin peki" diye sorduğumda çekinerek " tavuk döner yemek isterim" dedi.

Bir kaç metre uzakta dönerci vardı, ona elimi uzatıp bekledim, tereddüt ederek elimi tuttu. Bana bakınca ona gülümsedim, kızarıp gözlerini kaçırdı, çok güzel bir kızdı.

Siperişi verdikten sonra beklemeye başladık.

"biraz kendini bana anlat, kaç yaşındasın, neler yapmayı seversin"

Gözlerini kocaman açıp " resim çizmeyi ve boyama kitaplarını çok severim" yutkunduktan ve sonra heyecanla anlatmaya devam etti " ailem bana bir sürü boyama kitabı alırlar, senin ailen sana boyama kitabı alıyor mu? "

Yutkundum, ne diyeceğimi bilmiyordum, "ailem bana boyama kitabı almaz." dedim hüzünle.

O sırada tavuklu döneri ve ayranı gelmişti, garsona teşekkür edip tavuk döneri mirele uzattıktan sonra ayranını açtım.

Az önce söylediklerim onu şaşırtmış olacak ki şokla konuşmaya başladı. "neden sana boyama kitabı almıyorlar? Resim boyamak çok güzel. " dediğinde ona "ben artık çok büyüdüm o yüzden almıyorlar"dedim.

Başını sallayıp yemeğine döndü, çok acıkmış olmalı ki hızlı hızlı yiyordu.

tebessüm ederek onu izledim. ona baktığımı fark edince yanakları kızardı ve gözlerini kaçırdı.

Kendimi tutamayarak küçük bir kahkaha attım. O ise kızarmış yüzüyle  yemeğini yemeye devam etti.

Yemeğini bitirince kasaya gidip parayı ödedim. Mirelin elinden tutup dışarıya yönlendim.

Ona doğru dönüp "şimdi karakola gidelim belki ailen seni orada bekliyordur" dedim başını salladı.

Karakola girdiğimizde komiserin odasını sorduğumda Mirel bağırdı  "BABA" elimi bırakıp koşarak bir ailenin yanına koştu. 3 tane adam vardı, Mireli kucaklarına alıp sarıldılar.

Çıkışa doğru giderken arkadan "Alparslan abi" diye Mirelin sesini işittim. arkamı döndüğümde Mirel ve ailesi bana doğru geliyordu,

"Mirelin babası ben, kızımı nerden bulduğun için çok teşekkür ederim, senin gibi iyi birine denk düştüğümüz için o kadar şanslıyız ki, başka biri olsa ne yapardı bilmiyorum" dedi 50-55 yaşlarındaki adam

"Parkta salıncağın üstünde ağlarken buldum-" dedim ve devam edemeden "Alparslan abi beni acıktığım için dönerciye götürdü, çok iyi bir abi baba" dedi Mirel gülümseyerek.

Ona tebessüm ettim, arkadan bir adam "Çok sağ ol, kardeşimiz bizim canımızdır sana nasıl teşekkür ederiz bilmiyorum" dedi mahcup bir şekilde

"Teşekkür etmenize gerek yok, insanlık görevi" dedim ve devam ettim "benim gitmem lazım artık"

"Alparslan abi bir daha görüşebilecek miyiz?"

"Nasipte varsa küçük kuğu."

dışarı çıkınca arkama baktım. Mirel'in el salladığını görünce aynı şekilde bende ona salladım. önüme dönüp eve yol aldım.

Evin önüne geldiğimde kapıyı açıp içeriye girdim. Saate baktığımda 22:48 geçiyordu, salona doğru ilerledim, babam koltuğun üstüne oturmuş beni bekliyordu muhtemelen.

" Nerde kaldın ulan  köpek" diye bağırdı.

Köpek senin anandır.

"Çocuğun biri kaybolmuş onu ailesine teslim ettim. " dedim ve odama doğru gittim hiç çekemezdim onun sesini.

Saçımda bir el hissetmemle beni arkaya doğru çekmesi aynı anda olmuştu. Acıyla inlerken bunak herif yüzüme tokat atacağı an elimle durdurdum. "Ben sana 'bana bir daha tokat atmayacaksın!' demedim mi lan? " elini beline büküp kulağına bağırdım.

Annem mutfaktan koşarak yanımıza geldi. "Baban o senin ne yaptığını sanıyorsun?"diye bağırdığında, babamın elini bıraktım ve odama girip kapıyı kilitledim. içeriden babamın bağrış sesleri geliyordu, umursamadım üstümü değiştirip banyoya girdim.  pijamalarımı giyip yatağa geçtim.
Kulaklıklarımı takıp rasgele müzik açtım ve gözlerimi kapattım.

"Uykulardayım düzensiz uykularda
Çok korkunç rüyaların terli sabahlarında
Kaçmışsın gitmişsin buradan
Çünkü bıkmışsın her şeyden
Hepimizden
Kaçmışsın gitmişsin buradan
Çünkü çok bıkmışsın bizden ikimizden
Yollar aştım geldim
Kuyulara düştüm kendim
Tırmandım parmaklarımla
Kirlensin tırnaklarım da"

Evet ilk bölümle karşınızdayız, inşallah beğenirsiniz, Sena sultanımda düzenledi HerHangiBiri784🫶🏼🌻

Karıştırılmış -Alın yazısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin