bana şaşkınlıkla bakan abilerimin gözündeki korkuyu görebiliyordum. tek şaşırmayan kişi, Joseph'ti. Juliet'in ölümü onun için şaşırtıcı olmamış mıydı? sadece üç kez görmesine rağmen, en azından ölümü için bile üzülmedi mi? cidden anlamıyordum. Alex ve Alexander bana endişeyle yaklaşıp kolumdan tuttular.
"Bu nasıl oldu!?"
"Aeris, olayı çabuk anlatmalısın! polis naptı? biri mi öldürmüş? yoksa.."
kendimi büyük bir baskı altında hissediyordum ve tek bir kelime edemiyordum. Korkudan ve endişeden. hissettiğim tek duygu suçluluk duygusuydu.
gözlerim yaşardı tekrar. O kadar sinirli ve üzgündüm ki, öfkemi abilerimden çıkartmak istemiyordum. gözlerimdeki yaşı tutamadım ve kolumdan sıkıca tutup bana bağıran Alex'i iterek konuştum.
"hepsi benim yüzümden oldu, tamam mı? ona yüzmeyi öğretmeliydim! beni rahat bırakın!"
odama koştum. kendimi çok üzgün hissediyordum. üzerimdeki ıslak kıyafetlerimi değiştirdim ve daha rahat bir şeyler giydim. canım biraz çikolata ve ballı süt çekmişti. cüzdanımdaki paralara baktım ve bir iç çektim.
"ha.. daha dikkatli kullanmam gerek paralarımı."
şuan 200 liram vardı. cüzdanın içinden 30 lira çıkarıp cebime attım ve lila rengi cüzdanımı çantama geri koyup odamdan çıkmıştım. tam siyah şişme montumu üstüme geçirecekken Joseph yanıma geldi.
"bu saatte nereye gidiyorsun? senin gibi genç bir kız için akşam dışarı çıkmak tehlikeli."
ona kızgın bir bakış attım.
"ne olacak? alt tarafı markete gidip geleceğim. üstelik senden çok alexander'ın beni götürmesini tercih ederim. yine mızmızlanıp duracaksın."
joseph aramızdaki en şımartılmış kişiydi.her istediğini anne ve babama aldırıyordu. ben utancımdan iki tane şey alsam, abim istediği şeyden en az 6 tane alıyordu. ben bile bu kadar şımartılmamıştım. ailedeki tek kız olmama rağmen.
"off, yine aynı şeyi yapıyorsun Aeris! kaç kere daha diyeceğim mızmızlanmayacağım diye?"
"şuan iyi hissetmiyorum ve açım. tek başıma gideceğim."
bana üzgün bir şekilde baktı ve iç çekti.
"en yakın arkadaşın ve kardeşin gibi olan kişiyi kaybettin, bu senin için çok zor olmuştur. Eminim. ama kendini odana kapatmanı ve günlerce yatağında yatıp hiç bir şey yapmadan zamanını çürütmeni istemiyorum."
"o..onun cesedini gözlerimle gördüm.. cildi solmuş, vücudu buz tutmuştu.."
bana endişeli bir şekilde baktı ve tam bir şey söyleyecekken el sallayıp gittim.
Şiddetli yağmur kesilmişti. yerler ıslak, gökyüzü simsiyah, huzur verici bir hava. her nefes aldığımda kendimi daha huzurlu hissediyordum çünkü ıslak havayı seviyordum. hızla markete gidip 2 tane çikolata ve 1 paket ballı süt aldım. eve gidecekken birinin beni takip ettiğini hissettim. bunu bir yanlış anlama olarak düşünsemde evime geldiğimde bile bu ayak sesi hiç kesilmemişti. stresten mideme sancılar giriyor, dudağımı sert bir şekilde ısırıyordum.
'neden her şey üst üste gelmek zorunda?..'
kapıyı açmaları için tam kapıya tıklatacakken biri ağzımı bir şeyle kapattı ve uyandığımda karanlık bir ormanda ellerim bağlı ve ağzım bantlı bir şekilde uyanmıştım. karşımda bir kamp ateşi, etrafında dizili 3 tane adam vardı.
'neredeyim ben ulan..'
4. BÖLÜM SONU
erkek başrolümüz bu 3 adamdan birimi olsa yoksa kızı kurtaran kişimi olsa daha karar veremedim. bu yüzden erkek başrolümüz burada çıkmayabilir. iyi okumalarrr