9

175 16 34
                                    


"Yemeği beğendin mi? Benim zamanımda yardımcılarıma hep bu yemeği yaptırırdım. Elbette şimdi olduğu gibi geyik etinden olmazdı, bakire kızların etinden yaptırırdım. Ne olursa olsun ben bakire etinin daha güzel olduğunu savunanlardan olmuşumdur."

Megumi zorlukla yediği yemeğe ara verdi ve yutkunup boğazına kadar yükselen kusmuğu geri gönderdi. "İnsan eti mi... Yiyordunuz?"

"Beni dinlemiyor musun?" Dedi Sukuna, lokmasını yuttuktan sonra. Asilzadelere yaraşır bir şekilde kullandığı çatal, bıçak ve kaşıklar ile bin yıl önce bakire kızların etini yiyen birisi olduğunu anlamak için bin şahit gerekirdi.

Megumi cevap vermedi ve kendisini yemeğe devam etmek için zorladı. Yemek güzeldi, sadece bol baharatlıydı. Dışarıda aç kalan arkadaşlarının hatrına kendisini yemek zorunda hissediyordu ve bir daha ne zaman doğru düzgün yemek yiyebileceğini bilmiyordu.

"Hadi ama, konuş benimle." Dedi Sukuna etinden yeni bir parça keserek. "Söz, sorduğun her şeyi cevaplayacağım."

"Bize neden bunları yaptırıyorsunuz?" Megumi'nin sorusu, sanki düşündüğü tek şeymiş gibi hızlıca kaçıvermişti dudakları arasından.

"Size hayal satmıyorum, Megumi." Dedi Sukuna lokmasını yuttuktan sonra. "Dünyayı yöneteceğiz. Ben, ve siz dokuz çocuk. Size güçlerinizi nasıl kullanacağınızı öğretirsem başarısız olmuş olurum. Sizin güce bağımlı olmanızı istiyorum. Benim gibi. Hepinize birer kıta vereceğim. Avrupa, Asya, Afrika, Avustralya, Kuzey ve Güney Amerika. Bir kişi Avrupa'ya, bir kişi Avustralya'ya, bir kişi Güney Amerika'ya. Asya, Kuzey Amerika ve Afrika'ya ise ikişer kişi. Tabi, ölenler olursa sayılar değişebilir. Bu kıtaları siz yöneteceksiniz. Benimle dünyaya hükmedeceksiniz."

Megumi cevap veremezken Sukuna lafını tamamladı. "Size elli mezar kazdırıp sizi bir süre o mezarlarda uyutmam mı sorun? Ondan sonra dünyadaki her şey sizin olacak. İstediğin yatakta uyuyabilir, istediğin arabaları sürebilir, istediğin her şeyi yapabilirsin."

"Yuji ile beni... Aynı kıtaya gönderebilir misiniz?" Soruyu zorlukla sormuş gibi olsa da aklında bir sürü hayal dönüyordu. Yuji ile kendilerine ait bir kıtada bir ömür geçirmek... Hayallerinin de ötesiydi. Tamamen yalnız olacaklardı. Ve beraber. Herkesten ve her şeyden uzak bir ömür...

"Buna hareketleriniz karar verecek." Dedi Sukuna yemeğinin son lokmalarını yerken. "Yuji bir bebek gibi ağlayıp sızlanmayı bırakırsa, sen de istediğim gibi bir asker olursan... Neden olmasın?"

Megumi, kendi hayallerine bu kadar kapılmasaydı Sukuna'nın sırıtışından işkillenebilirdi.

"Buraları topladıktan sonra başka işin yok. Evde istediğin şeyleri yapabilirsin. Belki son kez bir yatakta uyumak isteyebilirsin."

"Teşekkür ederim, efendim." Megumi ayağa kalkıp plastik tabakları toplamaya başladı.

"İyi bir yemek arkadaşıydın, Megumi. Uzun bir süre bir daha yemek yiyemeyecek olmamız çok kötü.

'Ne demezsin,' diye geçirdi içinden, Megumi. Yine de dışarıya bir şey belli etmedi. Sukuna kafeteryadan çıkarken işini bitirerek odasına yol aldı. Sonunda odasına vardığında camdan bahçeye göz gezdirerek hala çukurları kapatmakla uğraşan arkadaşlarını izledi bir süre.

Uyku isteği ağır bastığında yorganının altına girerek kendini uykunun kollarına bıraktı. Kabus görmeyeceğini bilmesi uykuya dalmasını kolaylaştırmıştı. Nobara'nın cesedini görmek istemiyordu, onu bizzat kendisi gömecek olmasına rağmen.

------------------

Güneş batmanın eşiğindeyken Megumi izlendiğini hissederek uyandı. Gözlerini odada gezdirdiğinde ise kimseyi göremedi. Anlaşılan altıncı hissi yanılmıştı.

Prophecy /İtaFushi-SukuFushiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin