7. Bölüm: Küllerden Doğuş.

48 1 0
                                    

Hayata geliş amacımız olmadan yaşabilir miydik sahi? Sıradan bir şehirde, sıkıcı bir rutin yakalayarak yaşanırdı belki. O sıkıcı, sıradan dediğimiz hayatlar kim bilir ne çok şey öğretirdi insana. Küllerinden doğar ve sonra tekrar büyürdü insanoğlu. Bu böyleydi, hiçbir zaman değişmeyen hayatın kuralı.

Ben de bunu bizzat deneyimlemek durumunda kaldım. Ve emin oldum ki, insanoğlu yaşamadan anlayamazdı hiçbir şeyi.

Hiç kimseyi.

...

Dünkü olaydan sonra her şey daha farklı hissettiriyordu. Sanki istediğim şeyi başarabilecekmişim gibi. Tuttuğumu koparabilecekmişim gibi. Başından beri böyleydi zaten ama tam olarak hissedememiştim.

Şirketteki odamda oturmuş, masamdaki incelemem gereken belgelerle bakışıyordum. Hemde son yarım saatttir. "Hadi Saye," dedim kendi kendime mırıldanarak.

Kapımın çalınıp açılmasıyla bakışlarım oraya odaklandı. Yine işim yarım kalacak gibiydi. Elinde bir kutuyla Gölge gelmişti.

"Dünden sonra nasılsın?"

Gülümseyerek ayağa kalktım ve yavaş adımlarla onun yanına ilerledim. "Her zamankinden daha iyiyim. Sen nasılsın?"

Daha önce onun nasıl olduğunu sormadığımı fark ettim ve bunu sürekli yapmak için aklımın bir köşesine kazıdım.

"Bu senin için." Elindeki kutuyu bana uzattığında merakla dışını inceledim. Siyah ve gümüş renkleriyle şık duruyordu. Bir kutu nasıl şık olabilirse bu kutuda en az o kadar şıktı.

"Nedir bu?"

Sadece uzatmaya devam ettiğinde elinden aldım ve masaya ilerledim. Ona belli etmesemde heyecanla açtım.

Bordo, arkası yerlere kadar uzanan, sırt dekolteli bir elbiseydi. Göz alıcıydı.

"Beğendin mi?"

Sabırsız sorusuyla gülümsedim. "Çok zarif bir elbise, bayıldım. Teşekkür ederim."

Memnun olmuş bir ifadeyle yarım bir gülümseme kondurdu dudaklarına. "Beğenmene sevindim."

Elbiseyi kutuya dikkatlice koyup kenara kaldırdım. Gölge ise sadece beni izliyordu. Karşılıklı koltuklardan birine oturduğumda onunda karşıma oturması içim elimle işaret ettim. Başını onaylamazca sallayıp oturdu.

"Amacına ulaştın, artık gidecek misin?"

Dediği şey bir süre düşünmeme sebep oldu. Haklıydı, burdaki işlerimi bitirmiş gözüküyordum. Bu durumda gitmem mi gerekiyordu?

"Bilmiyorum, sanırım."

Hiçbir şey demeden öylece bakmaya devam etti. Benim, olan olmayan tüm sırlarımı görüyormuşçasına bakmaya devam ederken böylesine sakin durmam imkansızdı.

"Her şeye rağmen gideceksin yani, güzel."

Kaşlarımı anlamayarak çattım. "Kalmamı gitmeme tercih mi ederdin Gölge?"

Göz temasını kesip, camdan dışarı baktı bir süre. Konuşmamakta ısrarcı duruyordu. Aklında sesli söyleyemeceği bir takım şeyler seziyordum ben de ama çok üstelemedim.

"Hayır. İşin bittiğine göre artık gidebilirsin, herhangi bir şeye mecbur değilsin."

Gitmemi istemesine şaşırmıştım fakat belli etmedim. Masamda duran suya uzandım ve birkaç yudum içtim. Sanki veda ediyormuş gibi davranıyordu ama ortada gitme gibi bir durumum yoktu şuan. Olması gerekiyordu. Gidemiyordum, birkaç gün daha burada kalacak ve yarım kalan işlerimi bitirecektim. Bahanem yalnızca işler miydi?

Gölge Operasyonu: Ruhların DansıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin