16. BÖLÜM

96 13 8
                                    

Elimdeki poşetle yürürken bir yandan da kocaman esniyordum. Daha sabahın körüydü ve ben uyuduğum üç saatlik uyku ile şu an ayakta zor duruyordum.

Arabanın olduğu sokağa girdiğim gibi bay Min'in arabanın etrafında sinirle dolandığını görünce adımlarımı hızlandırdım. En son arabada götünü devirmiş uyuyordu. Yine neye bu kadar sinirlenmişti bilemiyordum.

Bay Min kafasını çevirip beni gördüğünde çattığı kaşlarıyla üzerime doğru yürümeye başladı. Keskin bakışları ürkmeme sebep olduğu için adımlarım durdu. Önümde adımlarına son verdi ve kolumu sıkıca kavradı.

"Haber vermeden nereye gittiğini sanıyorsun?" Bay Min'i ilk defa bu kadar öfkeli görüyordum ve öfkesi gözünü o kadar kör etmiş durumdaydı ki kolumu koparacak derecede sıktığının farkında bile değildi fakat benimde sabrımın bir sınırı vardı ve bay Min bu sınırı ezip geçmişti.

Sinirle kolumu çekerek kurtardım ve elimdeki poşeti eline tutuşturdum."Seni düşününde kabahat. Afiyet olsun."

Arkama bile bakmadan arabaya doğru hırsla yürüdüm ve kapıyı sertçe kapatıp koltuğa oturdum. Altı üstü markete kadar gitmiş ikimize de yiyecek bir şeyler almıştım. Beş dakika bile sürmemişti gidip gelmem. Uyurken rahatsız edilmekten hoşlanmadığını bildiğimden haber vermemiştim. Patronum olabilirdi, onun gözünde bir çaylak olabilirdim ama beni anlamadan yada dinlemeden bana bu şekilde kaba davranmaya asla hakkı yoktu.

Kısa bir süre sonra arabanın kapısı açıldı ve bay Min koltuğa oturdu. Asla o taraf bakmadım çünkü hala çok sinirliydim ve her an patlayabilirdim.

"Orospu çocuğunun şakası yok. "Arabadaki derin sessizliği bozan sıkıntılı ses tonu bay Min'e aitti ve ben oyunlar oynadığı manyaktan bahsettiğini fark etmiştim. Kafamı yana doğru çevirdiğimde bay Min ile göz göze geldik. "Sen de gördün." Tamam, bay Min şu an haklı olduğunu kabul ediyordum. O manyak her şeyi yapma potansiyeline sahipti. Uyandığında beni göremeyince endişelenmiş olmalıydı ama yine de bu az önceki davranış biçiminin doğru olduğu anlamına gelmezdi. Sıkıntılı bir nefes veren bay Min bakışlarını ön camdan dışarıya çevirirken devam etti. "Etrafımdaki insanların zarar görmesini istemiyorum. Herkesi koruyamam. Öyle bir gücüm yok."

Her ne kadar dışardan bakıldığında ruhsuz bir adammış gibi gözükse de arkadaşları ve çaylak olarak gördüğü benim gözünde bir değerimizin olduğunu anlamamı sağlamıştı ve bu konuşmadan sonra az önceki kızgınlığımdan eser kalmadığının da farkındaydım.

Bakışlarını tekrar gözlerimle buluşturduğunda anladım dercesine kafamı salladım ve elimi bay Min'e doğru uzattım." Çok acıktım alabilir miyim?"

Bay Min elindeki poşetten çıkardığı sandviçle meyve suyunu bana doğru uzattığında elinden alıp sadviçin paketini hızlıca açtım ve koca bir ısırık aldım. Cidden kurt gibi acıkmıştım.

Ağzımdaki koca parçayı yutmakta güçlük çekerken bakışlarımla evin kapısını kolluyordum. Beklemekten sıkılmıştım ama işin ucunda on bin dolar vardı yani. Sandivicimden koca bir ısırık daha aldığımda bay Min'in bakışlarının üzerimde olduğunu hissettim ardından belli belirsiz güldüğünü de duyar gibi oldum. Şu an dışardan nasıl gözüktüğümü bilmiyordum ama hayvan gibi yemek yediğim için bu halim bay Min'e komik gelmiş olabilirdi ama umursamadım.

Açılan kapıdan ilk olarak bay Kwang'ın çıktığını gördüğüm gibi ağzımdaki lokmayı hızla yuttum."Sonunda." Heyecanla konuşup telefonumu aldığım gibi arabadan fırladım. Bu mesafeden işe yarar bir fotoğraf çekmem mümkün değildi.

"Çaylak gel buraya. "Arkamdan homurdanan bay Min'i duysam da dinlemedim. Bay Kwang ve genç kadın kapı üzerinde sohbet etmeye devam ediyorlardı. Beni fark etmemişlerdi. Demir kapıyı sessizce açıp koşarak bahçedeki ilk ağacın arkasına saklanıp telefonumu ayarladım ve genç kadın bay Kwang'a sarılırken, yanaklarına öpücükler kondururken ardı ardına fotoğraflarını çektim. Bunlar benim fazla fazla işimi görürdü.

GRUMPY PARTNERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin