Konser bittiğinde, kalabalığın biraz aralanmasını beklerken Deniz'e yaslanmış, onun beni saran kollarından yardım alıyordum.
"İyi misin?" diye sordu, ellerini sırtımda gezdirirken.
"İyiyim." diye yalan söyledim. Dürüst olmak gerekirse ne hissettiğimi bilmiyordum. Gözlerim belli belirsiz bir yüz tanımıştı sahneden.
"Kulis iznimiz var, ne yapmak istersin?"
Olduğum yere çakılıp kaldım birden. Deniz duraklayarak bana dönüp yüzüme baktı çatık kaşlarla.
Parmak uçlarımda yükselerek fısıldadım. " Onlarla tanışmaya hiç meraklı değilim. Eğer sence bir mahsuru yoksa, kulisteki tuvalete uğrayıp oradan da arabaya gideceğim ben."
"Bir iki dakika bekleyebilir misin? Sonra beraber gideriz."
"Merak etme. Ben kendim gidebilirim."
Alnıma dokundu. "İyi misin? Yanakların kızarmış."
"Harikayım. Kendimi ne kadar harika hissettiğimi eve ulaştığımızda göstereceğim sana."
İşe yaradı bu. Asık suratı gevşedi ve dudakları kıvrıldı.
"Peki. Ben de bu işi hızla bitireyim o halde."
"Deniz, gerçekten..." diye itiraz ettim.
"Sana eşlik edeceğim. Oraya kadar."
Bu ses tonunu tanıyordum. Tuvalete kadar benimle yürümesine izin verdim.
"Buradan sonrasını kendim halledebilirim."
"Beklerim."
"O zaman buradan hiç çıkamayız. Git sen kendi işine bak. Bana bir şey olmaz."
"Seni burada yalnız bırakmayacağım, Nil."
"Ben kendi başımın çaresine bakabilirim. Gerçekten. Çıkış şurada hemen."
Koridorun aşağısında, ışıklı çıkış tabelasının altındaki açık kapıları gösterdim. Görevliler ekipmanı dışarı taşımaya başlamışlardı bile.
"Pekala, istediğin gibi olsun."
Tuvalette hızla işimi bitirdim. Bir sigara içmek için dışarıya çıktığımda rahatladığımı hissettim. Otobüslerin ötesinde park ettiğimiz arabayı görünce, elimde sigarayla oraya yürümeye başladım.
Sağ tarafımda karanlığın içinde aniden parlayan bir alevle irkildim. Olduğum yerde kaldım. Çıkışın yan tarafında, gölgelerin içinde duran Bora'nın yüzünü yalayan titrek alev beni bir an için alıp geçmişe götürdü.
Bora başını kaldırdı, beni gördü ve dondu. Birbirimize bakakaldık. Heyecan ve kaygı karışımı bir hisle deli gibi çarpmaya başladı kalbim. Bora birden küfretti ve elini yakan kibriti sallayarak söndürdü.
Yürümeye başladım. Adımlarımı olabildiğince hızlı tutarak arabaya ulaşmaya çalışıyordum.
"Hey, dursana." diye bağırdı Bora. Koşarak yaklaşan adımlarını duyunca kalp atışlarım hızlandı. Bir görevli, üzerinde ağır malzemeler yüklü bir el arabasını itiyordu. Onun arkasına gizlenerek etrafından hızla dolanıp iki otobüsün arasına girdim. İki açık bagaj kapağının arasında durarak sırtımı otobüslerden birine verdim. Gölgelerin içinde büzüşmüştüm.
Korkakça davrandığımı biliyordum ama Bora'ya söyleyecek hiçbir şeyim yoktu. Onun tanıdığı kız değildim ben artık.
Koşarak yanımdan geçişini seyrettim. Biraz bakınıp sonra vazgeçer diye düşünerek bir süre beklemeye karar verdim. Zamanın geçmekte olduğunun ve Deniz'in yakında beni aramaya başlayacağının farkındaydım.
"Nil." Adımı duyunca irkildim.
Başımı çevirince Bora'nın diğer taraftan bana yaklaşmakta olduğunu gördüm. Ben sağıma bakarken o soldan gelmişti.
"Gerçekten sensin." dedi sertçe. Karanfil sigarasını yere atıp botunun tabanıyla ezdi.
Kendimi tanıdık bir şey söylerken buldum. "Şunu bırakmalısın artık."
"Hep öyle söylersin." Temkinli bir şekilde yaklaştı yanıma. "Konseri izledin mi?"
Başımı evet anlamında sallayıp otobüsten uzaklaştım ve geri geri gitmeye başladım. "Harikaydı, çok iyisiniz gerçekten. Sizin adınıza çok mutlu oldum."
Benim geriye doğru attığım her adıma karşılık o da bana yaklaşıyordu.
"Seni böyle bulacağımı umuyordum, bir konserde. Seninle karşılaşırsam neler olabileceğine dair yüz değişik hayal kurmuşumdur herhalde."
Buna ne karşılık vereceğimi bilemedim. Aramızdaki gerilim öyle yoğundu ki soluk almak bile zordu. Hala bir çekim vardı.
Deniz'e karşı hissettikleriyle kıyaslanabilecek bir şey değildi bu. Onun ancak gölgesi olabilirdi ama yine de vardı işte.
Gerileyerek, yoğun bir faaliyetin devam ettiği, bir sürü insanın ortalarda dolandığı açıklığa çıktım.
"Neden kaçıyorsun?" diye sordu.
Otopark lambalarından birinin ışığında net olarak gördüm onu. Eskisinden daha yakışıklıydı.
"Yapamam..." Yutkundum. "Söyleyecek bir şey yok."
"Saçmalama." Öfkeli bakışı yakıp geçti beni.
"Birden vazgeçtin bizimle takılmaktan. Senden sonra asla düzgün bir baterist bulamadık ve dağıldık. Tek kelime bile söylemedin. Sadece ortadan kayboldun, neden?"
Kaskatı kesilen mideme götürdüm elimi. Ne diyecektim ona? Sonunda cesaretimi topladım ve senin iki set arasında, tuvalet kabininde becerdiğin kızlardan biri olmaktan sıkıldım. Daha iyisine layık olduğuna karar verdim mi?
"Neden Nil? Aramızda bir şeyler vardı ve sen birden ortadan kayboldun?"
Başımı çevirip Deniz'i aradım gözlerimle. Buradan gitmek istiyordum.
"Çok eskidendi bunlar."
Bora birden ileri atılarak beni kollarımdan yakaladı. Olduğum yerde sıçramış, hatta bir an için ürkmüştüm bu ani ve saldırgan hareketten. Eğer hemen yakınımızda başka insanlar olmasaydı paniğe kapılabilirdim.
"Bana bir açıklama borçlusun." dedi sertçe.
"Hayır, değil..."
Öptü beni. Dudakları yumuşacıktı ve dudaklarıma mühürlenmişti. Ben neler olduğunu anlayana kadar, o kollarımı daha da sıkı kavramıştı. Uzaklaşamıyordum. Onu itemiyordum.
Ve kısacık bir an için bunu yapmak istemedim. Hatta ben de onu öptüm. Çünkü aramızda hala bir çekim vardı ve onun için becerilecek kolay bir kızdan fazlası olduğumu düşünmek, içimde acıyan bir şeylere iyi gelmişti. Karanfil tadı vardı ağzında. Erkeksi kokusu baştan çıkarıcıydı ve dudaklarıma yaratıcı ruhunun bütün tutkusuyla saldırıyordu. Çok tanıdıktı, hem de son derece mahrem açılardan.
Ama sonuçta beni hala etkilemesinin bir önemi yoktu. Benim için can yakıcı olsa da, onunla ortak bir tarihimizin olması önemli değildi. Yazdığı şarkıların sözlerinin beni etkilemiş, hatta koltuklarımı kabartmış olmasının da bir önemi yoktu. Müsait her yerde beni becerirken başka kadınlarla da gönül eğlendirmesine seyirci kaldığım o altı ayın da bir önemi yoktu.
Bunların hiçbirinin önemi yoktu. Çünkü ben Deniz'e deli gibi aşıktım ve benim ihtiyacım olan şey oydu.
Soluk almaya çalışarak kendimi Bora'dan kurtardım.
Ve deli gibi koşmakta olan Deniz ile yüz yüze geldim. Bora'ya saldırıp onu yere devirirken, hızı tamamen kontrolsüzdü.