25 - Kırılmış

3.1K 195 26
                                    

Kaan'dan

Avuç içlerim terden sırılsıklam olduğu için ince uzun parmaklarımı durmadan bacağıma sürtüp duruyordum. Elimdeki nemli hissiyattan nefret ederdim ve şu an gereğinden fazla ıslaklardı. Oflayıp ellerimi bir defa daha pantolona sürttüğüm esnada omzumda hissettiğim kolla irkilmiştim.

"Günaydın."

İfadesiz bir suratla beni selamlayan Çağrı'yı gördüğüm gibi heyecanla yutkunup 'günaydın' diye mırıldanmıştım. Gözlerinin içine baktıkça heyecanımın arttığını hissettiğimden gözlerimi kaçırmam çok sürmemişti.

"Salona gidelim. Nasıl olsa ikinci saat başlıyor antrenman. O vakte kadar konuşuruz."

İlk dersim matematik olduğu için deli gibi ilk derse girme isteğiyle dolup taşsam da Çağrı'nın tek lafına dünyaları değişmeyeceğim için sesimi çıkartmadan onaylamıştım. Başını 'güzel' dedikten sonra sallamasıyla o minik dudaklarını, dudaklarım arasına ısırmamak için kendimi zor tutuyordum. Kafamı iki yana sallayıp düşüncelerimden kurtulmaya çalıştım.

O önde, çantasını sınıfa bıraktığı için, rahat rahat ilerlerken arkasından, bir elimi sırt çantama atmış, geliyordum. Bana bir saniye olsun bakmadan yürümeye devam ederken ensesindeki saçların ne kadar yumuşak olduğunu düşünmeye başladım. Dümdüz siyah saçlarının ensesine kadar uzanıp tüm ensesini kaplıyor oluşu, yumuşacık görüntüsüyle ellerimi uzatmamak için kıvranıyordum. Bu çocuğun yanında uzun süre kalmamalıydım.

Geçen sefer dizime yattığında da eğilip kulağının altına minik bir öpücük kondurmamak veya o yumuş yumuş yanaklarını ağzıma almamak gibi basit şeyler için kendimle cebelleşmiştim. Çağrı ne kadar yakınımda olursa o kadar kafayı yiyordum. Artık sapık gibi hissetmeye başlamıştım.

Çağrı'nın hareketlerine son ara çok umut bağlıyordum. Dizime kendi rızasıyla yatmıştı mesela. Herhangi bir istekte dahi bulunmamıştım. Başlarda sadece beni kabullendiği için sevinmeye bakarken artık çok daha fazlasını istiyordum. Bu dünya tatlısı çocuğun benim sevgilim olmasını sağlamalıydım. Hala ona yaklaşmak konusunda tedirgin olsam da farkında olmadan verdiği umutla cesaret topluyordum.

"Hadi girsene Kaan."

Tuttuğu kapıyı yeni fark ediyormuş gibi silkelenip 'pardon' diyerek kapıdan içeri adımladım. Aklıma dün söz verdiğim konuşma yeni yeni gelirken şu vakte kadar neden beni buraya çağırdığını tamamen unutmuştum. 'Haaa' diye kendi kendime söylenip kaşlarımı çattım. Ben de salak gibi yine umutla dolmuştum.

Çantamı soyunma odasına doğru ilerleyip oraya bıraktım. Peşimden soyunma odasına giren Çağrı, kapıyı kapatıp bana dönerken kollarını birbirine bağlamış sırtını kapıya yaslamıştı. Bu hali hiç olmayacak hayallere beni dalıp çıkartırken dudaklarımı yalayıp kafamı saniyelik kaldırmıştım. Nefesim hızlanırken bir an önce konuya girmem gerektiğini yoksa sakinleşmek için and içmiş bedenimi daha fazla tutamayacağımı fark edip dalmıştım.

"Bana aşıkmış."

Öküz gibi daldığım konuya karşı Çağrı'nın kaşları yavaş yavaş çatılırken ne dediğimi anlamadığı yüzünden fazlasıyla belli oluyordu. Gerçi cümleleri toparlamadan konuşmama bakılırsa anlaması da pek mümkün değildi. Tane tane anlatmam gerektiğini kendime tekrar edip bu defa düzgünce konuşmaya başladım.

"Sen bu kızdan hoşlandığını söylemeden çok önce, Alev gelip bana açılmıştı."

Tepkisini merak edip gözlerinin içine bakmaya başladığımda çatılı kaşları bir saniye düzelmeden beni dinlediğini belirtmiş, elini kaldırarak 'devam et' demişti.

AŞKA ÇAĞRI - GAY (YARI TEXTİNG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin