25.bölüm."KAN VE YARA"

23.7K 1K 124
                                    

Herkese selam! Nasılsınız canımsılar? Kendinizi nasıl hissediyorsunuz bugün? Yeni bölüm ile karşınızdayım. Umarım beğeneceksiniz. Beğenirsiniz diye düşünüyorum çünkü bu bölümü bekleyenlerin aklını kaçırdığına emin oldum.

O zaman daha fazla konuşmadan bölüme geçelim ha? Ne dersiniz?

Oy atıp, yorum yapmayı unutmayın olur mu? Emeğimin karşılığını alamamak benim için üzücü... 🥺🥲

Beni anladığınızı farzediyorum ve hemen bölüme geçiyorum. Hadi başlasın!


25.bölüm."Kan ve Yara"


"Varlığın ruhuma ilaç, sevgin kalbime deva."


Zamanın bizler için sakladığı gerçekleri aramak yorucudur. Her anı yaşayarak ölmekte kalbe büyük darbedir. Gözler bile bazen yalan söyleyebilir. Gözün içindeki ışıltının küçücük kıvılcımına aldanmak artık bu devirde çok kolay. O, kıvılcımın bizleri iyi mi ya da kötü mü etkileyeceği ise... Bunu bilmek mümkün değildir.

Kalpte yaşanılan acıyı tarif etmek zordur ama hissetmek kolay. Çünkü o, acıyı yaşayan en derininde bir kapanmamış, ufte kalmış yara sızladığında elini göğsüne koyarak acıdığını bilir.

Yalnızlığı sadece tercih eden bilir. Yalnızlığı seçmeyi ise kendisi tercih etmemişti oysa ki, gördükleri ve hissettikleri ona bu seçimi sunmaya yetiyor aslında.

İsyan etmenin en büyük yolu çığlıktır. Lakin bilmezler ki, en kötüsü insanın içinde feryat figan olmuş ruhudur. Onun sesi duyulmaz. Çünkü insan bunu iyi saklar ama aynı feryadı yaşayandan mümkün müdür saklamak?

Kaderin bana çizdiği yolu doğduğum günden beridir hiç bilmiyordum. Hâlâ da bilmiyorum. Küçük dağınık bir evde göz açtım bu dünyaya. Sonra yavaş yavaş adım attım. Addımlarım çoğaldıkça düştüm. Elimden tutup bana yardım eden olmadı. Çünkü beni düşürende en yakınlarımdı. Zamanla kaybettim hislerimi, sonra duyarsız oldum etrafa, kulaklığımı yanımdan ayırmadım. Nede olsa kafamın içindeki sesleri o susturabiliyor. Baktım şöylesine boş boş etrafa. Süzdüm insanları, hepsi aynı derdi yaşıyordu ama kendilerini farklı zannediyorlardı. Hissizleşmiştim. Artık babamın tokatlarını bile hissedemiyordum. Gözümden her hangi bir yaşta süzülmüyordu yanağıma. Acıya alışmıştım herhalde.

Tüm arzularım defnettiğim kuru toprakta çürümeye devam etti. Gözlerim baktı, gülümsedim ve kısıldı. Ne yazık gülüşümün altında yatan hüznü bile anlamadılar. Ellerim titredi ama kimseye göstermedim. Babamın bedenimde yarattığı dayak izerini sakladığım gibi... Anlamaya çalışmayı da bırakmıştım. Ablama da eskisi kadar kızgın değildim. Anneme yardım etmeye çalışıyordum ama ona da gücümün yetmediğini anladığımda pesettim.

Hiçbir şey değişmiyordu. Kendime göre hayallerim vardı ama inanması zor ve imkansız olan hayallerdi. Bunu başarabilmek bile büyük mücadele gerektirirdi. Şu renksiz dünyanın gri insanlarının arasında canlı durmaya çalışan parlak ışık gibi gezemezdim. Çünkü ışığımı doğarken elimden almıştılar.

Sonra bir şey oldu. Bir mucize.

Bana kendimi hep kandırarak inandırdığım imkansızlıkların gerçekten imkansız olmadığına inandırdı.

Karşıma çıktı. Beni korudu, destekledi, arkamda durdu, iltifat etti, ailesine rağmen elimi tuttu, babama karşı çıktı, sefil hayatın zorluk çekerek kurtulmaya çalıştığım pençelerinden çekil aldı, gözlerime baktı. Evet, gözlerime baktı.

KARA MURAT | Mahalle SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin