Siyah ve Beyaz

1.1K 68 10
                                    

"Özür dilerim, özür dilerim Sadi."

Dudaklarını ayırdı sıcak tenden, alnını bıraktı adamın omzuna. Avuç içinde hissettiği kalbin hızı artmaya başlayınca tekrar fısıldayan sesi duyuldu. "Söyleyemedim."

Odadan çıkmak üzereyken Songül'ün söylediği sözlerine cevap vermemişti Sadi. Onları hatırlattı.   "Sana kızgın değilim Songül." ensesindeki saçların bitiminde hissettiği dudaklarla birlikte eğdi başını, yastığa daha çok gömüldü. "Sana anlatamadığım her şey için sana kırgınım."

Songül hafif geri çekildi, yüzünün hiçbir noktasını göremediği halde sanki Sadi'nin dolan gözlerine bakıyormuş gibi tutamadı dudaklarından çıkan hıçkırığını.

"Sadi."

"Bana izin ver olur mu Songül?"

Sadi'nin yorgun sesine itiraz etmek içinden gelmedi Songül'ün. Başını yastığa bıraktı ama elini çekmedi adamın göğsünden. "Sen de sarılmama izin ver."

Sustu Sadi, suskunluğuyla izin verdi karısına. Zaten Songül'ün isteyipte kendinin hayır diyeceği hiçbir an olmamıştı bu güne kadar, bundan sonra da olmayacaktı.

Çalan kapıyı açmak içn kalktı kucağındaki kızını bırakmadan Sadi. Kapıyı beklemeden açmasıyla beraber kardeşini gördü. Sultan Busenaz'ı görünce kollarını iki yana açtı gülümseyerek. "Halacığım." Adamın kucağındaki kızı almak için uzanırken yeğeninin hareketlenen bacaklarına küçük bir kahkaha attı. "Özlemiş beni canım yeğenim."

Sadi kızını kardeşinin kucağına bırakıp kapıyı kapattı arkalarından yürümeden önce. "Özledin mi beni Busenaz? Ben seni çok özlüyorum."

Önünden salona giren kardeşinin sözlerine karşılık verdi Sadi. "Bize selam vermek bitti galiba."

"Senin bu baban huysuz galiba bugün."

"Kızım sen dinleme halanı."

Sultan koltuğa oturmadan ayakta kaldı, arkasına dönüp gelen abisine diğer kolunu uzattı.

Sadi kadına karşılık vermek için son iki adımını hızlı attı. "Hoş geldin."

"Hoşbuldum da sen niye evdesin bugün?"

Kadının yüzüne öylece baktı Sadi, omuzlarını silkerek oturdu koltuğa. "İzinliyim."

"Hasta falan değilsin değil mi?"

"İyiyim."

Adamın yüzündeki durgunluğa, solmuş ifadeye anlam bulmak ister gibi gözlerini dikmişti ama sorgulayan bakışlarına eşlik ettirmedi sözlerini. Sadi'nin canının sıkkınlığı zaten belli oluyorken sormak istemedi.

Tabağındaki küçük peyniri çatalına aldıktan sonra ağzına attı Songül. Bardağındaki çaydan son yudumunu aldı. Gözleri Sultan'ın boşalan bardağına kaydı. "Çay?"

Sultan elini kaldırdı "Teşekkür ederim, eline sağlık yengeciğim."

"Afiyet olsun."

Sultan arkasına döndü, kızının ağlamasıyla yanına giden abisine baktı. Koltukta Busenaz'la oturmuş elindeki oyuncak ile kızın dikkatini çekmeye çalıştığını gördü. Tekrar Songül'e döndü, masaya yaklaşarak sesini alçalttı. "Ben yanlış bir zamanda mı geldim?"

"Hayır canım onu nereden çıkardın?"

"Ne bileyim abim bir gergin gibi. Yüzü çok düşük neyi var?"

Songül kocasına bakarak cevap verdi kadına. "Bir şeyler oldu da benim anlatmam doğru değil. İsterse kendi anlatır sana."

"Sen de iyi görünmüyorsun Songül."

Seni Bulduğum Şehir | SadgülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin