3. Bölüm

68 5 0
                                    

 Derin düşüncelerle uyuya kalmış olacağım ki, baş ağrısı ile uyandım uykumdan. Sabah kalkar kalmaz kahvaltı edemezdim, ilk işim sert bir kahve içmek olurdu. Annem çok kızardı bu alışkanlığıma. İnadına her sabah kahvaltı hazırlamasına rağmen ben yine kahvaltı yapmadan çıkardım. Annem babam öldükten sonra çok inat bir insan olmuştu. İşle ilgili gelişmeleri merak eder, çoğu kez sekreterim Seda'dan neler yaptığımıza dair bilgi alırdı. Ben bütün bu olanları bildiğim halde annem üzülmesin diye bilmemezlikten gelirdim. Annemi hayatı bu kapalı hapishaneydi, ne yapsın o da kendi çapında öyle vakit geçiriyor diye düşünürdüm.

Beni yolcu etmeye gelirken, Kaya ile konuşup konuşmayacağımı sordu. Ben de şu an karar vermediğimi, uygun bir zamanda görüşeceğimi söyledim.

Tam arabayla ana yola çıktığım an da telefon çaldı, telefona cevap vermeye çalışırken birden karşımdan gelen beyaz bir arabayla ufak bir çarpışma yaşadık. Arabayı hemen yolun sağına çekip, diğer araba sahibinin inmesini bekledim arabadan. Saçı başı dağılmış, bir bayan indi arabadan, hiç yüzüme bakmadan;

- Manyak mısın be adam ? Sabah sabah nereden çıktın, kör müsün kardeşim,

diye bir söz tufanı..Ne diyeceğimi şaşırmıştım,

- Sakin olun hanımefendi gereken neyse yaparız, önce bir dinleyin isterseniz, özür dilerim tamam hata benimdi. Hasar ne ise son kuruşuna kadar ödeyeceğim, lütfen sakin olun herkes bizi izliyor

Dedim. Gerçekten de yolun kenarında ki taksi durağında kim var kim yoksa toplanmıştı başımıza. Sanki adam öldürdük..Duraktakilerden biri bayana bir bardak su getirmişti, kadın yarım bardak suyu içip diğer yarısını bu soğuk kış gününde yüzüne serpti.Saçlarını tam yan tarafına almıştı ki, bir tanıdığıma benzetmiştim. Sonradan, yok canım o olamaz diye kendi kendime söylendim.

- Acelem var, bir toplantıya yetişmem gerek, siz alın benim kartımı istediğiniz zaman istediğiniz şekilde sorununuzu çözeceğim. Gerçekten çok özür dilerim..

Diyerek ayrıldım olay yerinden. Allahım ne sesti öyle, tam bir cadı. Tamam hatalıydım da ne gerek vardı öyle bütün insanları başımıza toplamaya ona anlam verememiştim. Neyse şükür atlattım, Allahım sen koru öyle kadınlardan beni..Şirkete gittiğimde herkesin gözü üzerimdeydi. Hayret haber mi olduk yoksa diye içimden geçirmedim değil.Asansörden çıkarken arkamdan da gülüşmeleri duymadım değil. Ne olmuştu ki..Tam Seda hanıma ne var, ne oldu ? diye soracakken,

- Deniz bey ceketinize ne oldu diye sordu.

- Ne var ki ceketim de ?

- Bilmem yakanızda kocaman bir leke ve ayağınızın altında da çamur parçacıkları var dedi.İnşaat alanına mı gittiniz yoksa ?

- Hayır canım ne alaka, ne olduysa hep o cadı kadın yüzünden oldu. Al şu ceketimi dolabımdan başka bir ceket çıkarda geç kaldım, şu toplantıya gireyim.

- Peki efendim..

diyerek, kirli ceketimi alıp başka bir ceket getirdi Seda hanım. Yedek ayakkabımda olmalıydı, onu da değiştirdikten sonra toplantıya katılmak için hızlı adımlarla toplantı salonuna geçtim.

Özür dilerek girdim odaya, bugün hissedarlar toplantısı yapılacaktı. Hepsi gergin bir şekilde beni beklemekteydi. Başıma gelenleri kısaca anlattıktan sonra, sorunun ne olduğunu sordum. Kendi aralarında karar kıldıkları bir sözcü aracılığıyla sorunlarını ilettiler. Kendi açılarından haklıydılar, ama hepsinin de yaş ortalaması 50 yi geçtiği için yeni yatırımlar için sıcak bakmıyorlardı. Kısa vadede kazanımlar daha çok hoşlarına gidiyordu. Her defasında bu polemikleri yaşamaktan bıkmıştım. Dedem şirketin yüzde 51 ine sahip olduğu için benim yönetimime fazla bir ses çıkartamıyorlardı ama her yeni atılım da onlara hesap vermekten gerçekten de bıkmıştım.

Sıkıcı bir görüşme sonrası, odam da aldım soluğu. Arkamdan babamın sağ kolu şirket avukatımız Teoman bey geldi.

- Bu sefer gerçekten de zorlanacağız efendim dedi.

- Ne olacaksa olsun bıktım artık bu fosillere laf anlatmaktan.

- Aslında onlarda haklılar kendilerince, dedenizin ve babanızın başkanlığında hiç böyle geniş sahalara adım atmamıştık. Bence kazanımları gördükçe onlarda destek olacaklardır, buna eminim dedi.

- Neyse, arsayı aldık neticede, hemen mimar ve mühendislerimizle gerekli analizleri yapıp ne yapacağımıza en kısa zamanda karar vermemiz gerek. Onlara diğer toplantı öncesi aydınlatıcı bir brifing sunmak istiyorum, dedim.

- Tamam, siz nasıl isterseniz Deniz bey, diyerek ayrıldı odadan Teoman bey.

Dedeme yapmak istediğim atılımlar öncesi danışır hep ondan fikir alırdım. İlk zamanlar o da karşı çıkardı ama mantıklıca dinlediğinde her defasında bana hak verirdi. O yüzden her zaman aldığım kararların arkasında olmuştur.

Bir yerlere gidip bir şeyler yemem gerektiğini düşündüm, başım dönüyordu, oldukça hareketli bir gündü. Yığılı evraklara bir göz attıktan sonra çıktım şirketten. Yakınlarda bir yerde bir pastane olacaktı. Elime gazetemi alıp küçük kanepelerinden atıştırmaya başladım, gerçekten de nefisti tatları. O sırada cam kenarında 5-6 yaşlarında bir çocuğun hayır yemeyeceğim işte ..diye ağladığına tanık oldum. Kadın sabırla anlatıyordu, çocuğuna neden yemesi gerektiğini ama çocuk ısrarlıydı yemeyecekti. Evet çocuk galip gelmişti, kadın pes ederek kendi tabağıyla ilgilenmeye başlamıştı. Kadının arkası dönüktü. O sırada lavaboya gittim, döndüğümde çocuğun iştahlı bir şekilde tabağındakileri yediğini gördüm, şaşırmıştım. Bravo kadına.. diye düşündüm. Evet anne bak, şimdi de sevgiyi yedim sesini duydum çocuğun. Düşündüm sevgi yenilebilir miydi acaba diye. Hissetmediğim bir şeyin yenilebilirliğini anlayamazdım elbette ki. Neyse kafam dağılmıştı biraz, çocuğa gülümseyerek ayrıldım pastaneden.

Aşka; Geldim...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin