Evime geldiğimizde ilk iş banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Aynaya baktığımda kendimden korktum. Ağlamaktan gözlerim şişmiş, tüm makyajım akmıştı.
Arkamdan geldiğinde yüzünü inceleme fırsatı buldum. Çenesinde bir morluk vardı. Dokunmak için elimi uzattığımda yüzünü avucumun içine sürmesini yüreğimi sızlattı.
"Başka bir yerin acıdı mı?" diye sordum. Geride bıraktığımız gecenin ardından çok yorgun hissediyordum kendimi. Duygusal olarak tükenmiştim.
Bileğimden yakalayıp elimi kalbinin üstüne bastırdı. "Burası."
Of... Onun için de zor olmuştu yaşananlar.
"Çok üzgünüm."
"Ben de." Parmak uçlarımdan öptükten sonra beni yatağa taşıdı.
&
Ertesi sabah erkenden küvetin içindeydik. Sırtımı onun göğsüne yaslamış, gözlerimi kapatarak uzanmıştım. Önce saçlarımı, sonra bedenimi yıkamış, şımartmıştı beni. Dün gece için ve kendisinin besbelli bildiği ama benim de görmemi istediği o gerçekle yüzleşmemi sağladığı o metot için gönlümü alıyordu, farkındaydım.
"Bana ondan söz et." diye mırıldandı.
Derin bir soluk aldım. Bu sorunun geleceğini biliyordum.
"Önce sen bana onun nasıl olduğunu söyle."
"Kalıcı bir hasar yok. Olsa umrunda olur muydu?"
"Elbette olurdu." Dişlerini gıcırdattığını duydum.
"İkiniz, anlat. Her şeyi bilmek istiyorum."
"Olmaz."
"Nil!"
"Hiç o tavrı takınma bana Deniz. Sen benden bütün sırlarını saklarken ben açık kitap olmayacağım."
Yüzümü ıslak göğsüne yaslayıp devam ettim.
"Eğer senden alabileceğim yalnızca bedeninse ona da razıyım. Ama karşılığında daha fazla bir şey veremem."
"Yani vermeyeceğim diyorsun. Bak şöyle..."
"Veremem. Baksana neler yapıyor bu bana. Dün gece seni kırdım. Kasten hem de. Çünkü hissettiğim kırgınlık içimi kemiriyordu. Sorularıma başlamamı ister misin? Hadi baloda beni kurtarmaya çalışan doktorla başlayalım."
"Yeter!" dedi sertçe ve ellerini ıslak saçlarına daldırdı.
Arkama yaslanıp bekledim. Neyle mücadele ettiğini anlamaya çalışıyordum.
"Bana her şeyi anlayabileceğini bilmeni istiyorum."
"Daha ne anlatayım Nil? Seni korkutup kaçırmama yetecek kadar şey biliyorsun zaten."
"Tamam o zaman. Haftada bir terapistin tekine şikayetlerini döken iki seks arkadaşı oluruz biz de. Bunu bilmem iyi oldu."
"Becerdim onu." diye bağırdı. "Tamam mı? Rahatladın mı?"
Öyle bir hızla doğruldum ki, su küvetin kenarlarından dışarı taştı. Mideme bir sancı girmişti.
"Eylül'ü mü?"
"Hayır, kahrolası." Yüzü kızarmıştı. "Doktor'un karısını."
"Ya..." dedim salak bir ifadeyle.
Deniz ileri atılarak ellerimden yakaladı beni.
"Şimdi anlat bakalım o boktan grubun solistiyle ne haltlar yediğini."
"Sen anlatmadın ama."
"Anlattım."
"Detayları es geçtin."
"Ötme sırası sende. Hadi başla."
Sözcüklerin ağzımdan dökülmesi zaman aldı. Kız arkadaşının tövbe etmiş bir sürtük olduğunu duymak kimsenin hoşuna gitmezdi.
"Bora için kolayca becerdiği bir kızdan başka bir şey değildim." diye itiraf ettim hızlıca.
"Buna izin veriyordum çünkü kendi değerimin farkında değildim. Onun da dahil olduğu bir alternatif rock grubumuz vardı. Üniversitenin ilk yıllarıydı, ailemle aram çok fena bozuktu. Kafamın yerinde olduğu gün yoktu neredeyse."
"Herif senin için aşk şarkısı yazmış, Nil."
Gözlerimi kaçırdım. "İşin aslı öyle değildi işte."
"Ona aşık mıydın?"
"Ben... hayır. Öyle sanıyordum ama."
"Hayatımın bir dönemiydi, geçti gitti diyorsun yani?"
Başımı evet anlamında salladım. Hatırlamak istemediğim bir dönem diye düşündüm.
"Sana kızamıyorum. Tanrı biliyor ya ben de pek aziz hayatı yaşamış sayılmam."
"Keşke her şeyi silip atabilseydim." diye fısıldadım.
"Neyi silmek istiyorsun?"
"Bir zamanlar nasıl bir kız olduğumu hatırlamak hoşuma gitmiyor."
Çenesini başımın üstüne koydu. "Anlıyorum, onun karısını becerdikten sonra ne kadar duş aldıysam alayım kirli hissetmiştim."
Beline daha da sıkı sarıldım. Onu teselli etmek ve olduğu gibi kabul ettiğimi göstermek istiyordum. Aynısını bana sunduğumda minnettarlıkla kabul ettim. Zaman kavramını unuttuğumuzda çalan telefonu bizi kendimize getirdi.
Deniz hızla çıktı sudan. Beline bir havlu bağlayıp telefonuna cevap vermek için odama doğru yürüdü.
Dolaptan bir pijama seçip giyindim. Peşine takıldığımda sırtındaki morluğu fark ettim.
"Deniz. Sırtın morarmış. Dur bir bakayım."
"Bir şeyim yok. Kahve yapacağım. Çok oyalanma."
Suçluluk duygusu ve berbat bir ağlama isteği çöktü içime. Islak saçlarımı tararken ellerim titriyordu. İşlerim bittikten sonra derin bir nefes aldım. Deniz'in yanına güler yüzle gitmeye çalıştım. Ama hemen anladı.
"Kendini yiyip bitirmeyi bırak artık." diye emretti sertçe.
Ellerinde dumanı tüten iki kupa vardı. Birini bana uzattı.
İç geçirdim. Tabi ki sahte bir gülümseme yetmemişti onu inandırmaya. Artık beni tanıyordu.
Yüzümü eliyle okşayıp dik dik baktı bana.
"Oldu bitti artık. Unut gitsin."
Uzanıp morluğun olduğu yerde gezdirdim parmak uçlarımı.
"Bunun yaşanması gerekiyordu." dedi sertçe. Ben cevap vermek için ağzımı açtığımda izin vermeyip devam etti.
"Hayır, kes sesini ve beni dinle. Senin Eylül hakkında hissettiklerini anladığımı sanıyordum ve doğrusunu istersen bununla pek de baş edemediğini düşünüyordum. Meğer hiçbir fikrim yokmuş. Bencil salağın tekiymişim."
"Baş edemiyorum gerçekten. Eylül'den deli gibi nefret ediyorum. Onu düşündüğüm zaman hissettiğim öfkenin önüne geçemiyorum."
"Şimdi anlıyorum bunu. Daha önce anlamıyordum." Buruk bir gülümsemeyle büküldü dudakları.
"Neyse ki sen her zaman başarıyorsun dikkatimi çekmeyi."
"Bunu şakaya vurarak geçiştirmeye çalışma Deniz. Ciddi bir şekilde yaralanabilirdin benim yüzümden."
Tam dönüp gidecekken belimden yakaladı beni.
"Ciddi bir şekilde yaralandım zaten. Seni başka bir adamın kollarında ve onu öperken görmek..."
Gözleri alevlenip koyulaştı. Yutkunup devam etti.
"Yüreğimi parçaladı. Onun ağzının payını verişim nefsi müdafaaydı aslında."
Merhaba! Lütfen oy atmayı unutmayın. Sizin oy ve yorumlarınız sayesinde gaza gelip bölüm yazıyorum. Şimdiden çok teşekkürler, hoşça kalın 💕