SÜRPRİZ 🫣🫠
hemenn geldimmm, bu kadar erken ve sık bölüm okumaya alışmayın tabii ama taslakta tutmayı hiç sevmediğim için bekleyemiyorum yazınca ahahahsldwşlddBölüme başlamadan önce size minik bir sorum var; şimdiye kadarki favori karakteriniz kim?
Şimdiye kadar diyorum... Çünkü henüz tanışmadığınız ve listeye üst sıralardan giriş yapma ihtimali olan biri daha var :))) Spoiler kaptınız hadi iyisiniz yine he...
Yorumlar düşerse çok üzülüp yataklara düşer ve bir daha ne erken ne de geç bölüm yazamazmışım bu arada... öyle bir bilgi geldi bana ehhehdjenkjve
İyi okumalar!
~~~
- 1 hafta sonra, 26 Temmuz
"Baba!"
Kaçıncı kez seslendiğimi artık sayamıyordum. Bir türlü sesim salona ulaşmıyordu sanırım, oysa odamdan oraya ses duyurmak çok da zor değildi.
Saçıma kocaman bir şapkaymış gibi sardığım havluyla ıslak saçlarımı kontrol altında tutmaya çalışırken bir elim havluda duruyor ve düşmesine engel oluyordu.
Odadan çıkıp tembellikle salona doğru ilerledim. Acaba ben duştayken evden mi çıktı diye düşünmeye başlamıştım artık. Beni bu kadar duymamasına tek açıklamam buydu çünkü.
Salonun kapısına vardığımda son kez seslendim. "Baba?" derken bu kez sesim öncekiler kadar yüksek değildi ve biraz merak doluydu.
İçeri girdiğimde görmeyi beklediğim manzara başını geriye doğru atmış, oturur halde uyuklayan bir Timur Akdoğan değildi. Kollarını göğsünde kavuşturmuş, başını koltuğun sırt kısmının tepesine doğru yaslayıp boynunu gererek gözlerini kapatmıştı.
Hareketlerimi olabildiğince ses çıkartmadan yaparak ona doğru yaklaştım. Yanına oturursam sarsıntıdan uyanabilirdi ama yanına kıvrılacağım bir an bulmuşken öyle hiç görmemiş gibi uzaklaşamazdım.
Hem benim de uykum gelmiş olabilirdi, insanlık haliydi sonuçta.
Havlumun düşmeyeceğinden emin olduktan sonra yavaşça koltuğa, tam yanına oturdum. Kollarını göğsünde çaprazladığı için oraya yaslanamıyordum. Dudaklarımı büküp omuzuna doğru yattım ben de. Elimdeki imkânlar şimdilik bu kadardı.
Yanağımı omuzuna yaslayarak boynuna bakar halde yattım. Bacaklarımı koltukta kendime doğru çekip olduğum yerde küçülmüştüm bir yandan da.
Omuzunda yarattığım ağırlığı hissetmesiyle birlikte başını kıpırdatması ve refleksle yanağını saçlarıma doğru yaslamak için hareket etmesi peş peşeydi. Ancak hesapları kafamdaki havlu yığınından dolayı tutmamıştı. Saçlarım yerine pürüzlü havlu dokusunu hissettiğinden olacak ki huysuz bir homurdanmayla yerinde doğrulur gibi oldu.
O hareketlenince ben de omuzundan kalkmıştım.
"Ahu?" dedi sorar gibi.
"Benim, evet." dedim. "Başka kim omuzuna yatabilir, niye soruyorsun?"
Ellerimi belime atıp çirkefleşmemek için zor duruyordum. Çirkefleşmenin ne demek olduğunu birkaç gün önce abimden, o bana bu şekilde seslenip sinirimi bozduğunda öğrenmiştim.
Babam araba kullanırken ön koltuğa oturmak istemem çirkeflik miydi? Hayır. Peki, bunu başarabilmek için küskün bakışlarla babama ağlayacak gibi bakmam... Buna henüz karar vermemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşten Farksız
Teen Fiction*Aile/aşk kurgusu *Yetişkin içerik barındırır --- "Bir ay boyunca burada olduğumu bile fark etmeyeceksin. Tek derdim o mektupta yazanı gerçekleştirip, altında kalabileceğim tüm vicdan yükünden kurtulmak." Boş bakışlar atabilen tek kişinin o olmadığı...