1K olduuuuk!!! Yuppi!!!!
***
Mutfaktaki su ısıtıcısını çalıştırıp dolapları ve çekmeceleri kurcalamaya başladım. Eve tam bir alışveriş yapılmamış olsa da günlük ihtiyaçları idare edebilecek şeyler alınmıştı. Belli ki korumalar arada buraya uğruyor ve dinleniyorlardı. Belki de evimizi uzaktan izliyorlardı. Sinan o gece sonrası buradan uzaklaşmıştı. Bu Serkan'ın talimatıydı. Yalan söylediğimi anlamış ve ona kızmış olabilirdi ama bu yalnızca bir tahmindi çünkü Sinan Ayşıl için benden telefonla taktik alsa da bu konu hakkında tek bir kelime dahi etmemişti. Fark etmezdi, ben bunu elbet öğrenecektim. Çekmeceyi açıp sonunda içeceğimiz bir şeyler bulabildim. Granül kahveyi bulduğum yerden çıkarıp bardaklara bölüştürdüm. Sıcak suyu ilave ettikten sonra fazla uğraşmamak için dolaptan çıkardığım soğuk sütten, kahvenin rengini açacak kadar ekledim. Bu halde kahvenin tadına dikkat edecek değildim. Ben dikkat etmezdim de Serkan eder miydi, işte onu bilememiştim. Gerçi ona kalırsa gecenin bu saatinde bir şey hazırlamak için zahmet de etmemeliydim ama neyse... O benim için bu kadar yorgunluğa katlanıyorken onun için kahve hazırlamaya erinecek değildim. Kahveleri alıp içeriye geçtim. Oturma odasına geldiğimde elimdeki kupaları havaya kaldırıp gösterecek şekilde gülümsemiştim, büyük bir iş başarmışım gibi. Serkan koltuğa uzanmış, gözlerini kapatmıştı. Muhtemelen uyuyakaldı yoksa ayak sesime kalkardı, diye geçirdim içimden. Sonrasında da gün içinde ne kadar yorulduğunu, uykusu gelse bile güçlü ve ayakta durmaya çalıştığını, eklemiştim peşine. Ama bir yandan dinç de olsa onunki de bir vücuttu. Bir yerden sonra pes ediyor, kendini kapatıp bakıma alıyordu. Uyuyakaldığından olsa gerek kenarda duran tişörtünü hâlâ giymemişti. Gözlerimi üstüne dikip hava durumuna göre üşüyüp üşümediğini kestirmeye çalıştım. Hava sıcak olabilirdi ama o da duştan yeni çıkmıştı. Üşütüp hasta olması yüksek oranla ihtimal dahilindeydi. En azından bir pike olsun üstüne değmeliydi, bana annem böyle öğretmişti. Annem insanların mahremiyetine saygı duymayı ve koltukta uzanan yarı çıplak bir adamı seyretmemeyi de öğretmişti. Bu yüzden bunu yapmaktan vazgeçip elimdeki kupaları kenardaki sehpaya bıraktım. Boş koltuktaki pikeye uzanmıştım ama düşünmeden de edemiyordum. Serkan'ın vücudundaki belli belirsiz yara izleri nasıl bir yaşanmışlığa aitti? Bir kurşun yarası olabilir miydi, belki de bir kesik... Sağ omzuna ve yine sağ tarafında belinde duran ize bakmaya ikinci kez bir son verip pikeyi açarak yavaşça üstüne bıraktım. Onu uyandırmak istememiştim ama Serkan daha pike tenine değdiği anda yerinden fırlamış ve nereden çıkardığını anlayamadığım çakısını ortaya çıkarmıştı. Aynı anda bileğimi kavramış ve beni kendine yaklaştırarak kenara çekmişti. Büyük bir şaşkınlıkla sessizce ona bakarken yaptığı hatayı anlayarak ben bir şey demeden elindekini indirip yattığı yerden toparlandı. Allah'tan reflekslerini iyi kullanıp onu son anda da olsa kullanmamıştı. Çakıyı koltuğun yanına sıkıştırıp ellerini yüzüne kapadı. Ben o pozisyonda donmuş bir halde dururken yüzünü sıyırıp ayağa kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AVENTURİN
Fiction généraleTemiz ve berrak bir geceydi. Yıldızlar kendi arasında sanki hangimiz daha parlak diye aralarında yarışıyorlardı. Şehirden bu kadar ışık yansırken yıldızlar nasıl bu kadar güzel görünebiliyordu? Hayat vardı, umut vardı, insanlar mutlu olmak için bir...