Bölüm 11:Kurumuş Çiçekler

10 3 0
                                    

Yemek yedikten sonra kulübeden ayrıldık.Tabii ne kadar yemek denebilirse.Müsait olduğum ve her şeyin az da olsa normale döndüğü bir gün o ikisine yemek yapmayı öğretme planı çoktan zihnime kurulmuştu.

Kulübeden çıkınca uzun kavak ağaçlarının gölgesinde bizi bekleyen at arabasını gördük.Ama bu alışık olduğumdan biraz farklıydı.Fazlasıyla büyüktü ve nasıl tanımlasam bilmiyorum?Karşımda duran şeye en benzeyen şey külkedisinin at arabasıydı.Gerçek olamayacak kadar güzel bir tasarıma sahipti.O kadar mükemmeldi ki birkaç saat sonra balkabağına dönüşme ihtimali beni korkutuyordu.

Ben herkesten önce çıkmıştım yani tek başımaydım.Atların bakıcısı olduğunu düşündüğüm adamı saymazsak tabii.Kulübeden kapı açılıp kapanma sesi geldi.Biri büyük ihtimalle benim yanıma geliyordu.Ardından adım sesleri yanımda durdu.Kimin geldiğine bakmak için başımı hafifçe yanıma çevirdim.Şivam gelmişti.Ona baktığımı fark etmiş olacak ki o da yüzünü bana çevirdi.Birkaç saniye gözlerini gözlerime kilitledi.Bu kısa saniyeler boyunca yüzünü yakından inceleme fırsatı bulmuştum kendime.Bu küçük badem şeklindeki koyu kahverengi gözlerin yüzüyle uyumu muhteşemdi.Burnu uzun ve kemikliydi.Ten rengi beyaz ile buğday ten arasındaydı.Ne denir bilmiyorum?Ama yüzündeki en ufak detay bile yüzüyle mükemmel bir ahenk içindeydi.

Yüzünde bana karşı ufak bir tebessüm oluşunca ne yaptığımın farkına varıp utançla yüzümü karşıya çevirdim.O da benden sonra ellerini cebine koyup karşıya bakmaya başladı.Birkaç saniye süren sessizliği Şivam bozdu."Neden herkesten önce çıktın?"

"Bilmem,içerideki ortam sıktı biraz.Galiba sen de benimle aynı durumda olduğun için geldin."

"Hayır,seni tek başına görünce yalnız kalma diye geldim."

Anladığımı belli edercesine sakince başımı aşağı yukarı salladım.Aslında aklıma yatmayan bir şey vardı.Şivam,Ateş krallığındandı ama ensesine düşen mavi saçları vardı.Sorsam ayıp olmazdı herhalde.Fazla düşünmeden sordum,"Neden mavi saçların var?Ateş muhafızı değil miydin sen?"

Yüzünü bana doğru çevirdi."Melezim ben.Ateş ve buz meleziyim."

"Anladım,iyiymiş.Aklıma takılan bir şey daha var.Sorabilir miyim?"

"Sor bakalım."

"Benim varis olacağımı söylüyorsunuz ama ben buraya ait değilim ki.Halktan bile değilim.Neden böyle bir karar verdiniz?"

"Aslında hepiniz buraya aitsiniz.Yaşadığınız yere boşuna yalan dünya dememişler.Milyonlarca yıl önce cadılık Camelia'yı sarmış.O zamanki hükümet bütün cadıların idamına karar vermiş.Bunu duyan cadılar da tabii ki de kaçış yolları aramış.Söylenenlere göre amaçları sadece kendilerinden olanları başka bir evrene taşımakmış ama bir şekilde cadı olmayan kişileri de peşlerinde sürüklemişler.Zamanla orada yaşayan normal olanlar ve orada sonradan doğanlar,Camelia'da doğuştan sahip oldukları güçleri kaybetmişler.Dünya yaşamına adapte olmuşlar ve bu şekilde normal bir insana dönüşmüşler.Ayrıntıları tam bilmiyorum.Eminim zamanla öğrenirsin."

"O zaman cadı soyundan olmadığımdan neden bu kadar eminsiniz?"

"Görünen köy kılavuz istemez derlermiş.Hem senin gibi biri nasıl cadı soyundan olabilir ki?"

"Senin gücün ne?"

Şivam avcunu açtı ve bana doğru uzattı.Avcunun içinden ateşler fışkırmaya ve büyümeye başladı.Avcunu kapattı ve ateş de kayboldu.

"Vay canına,bu cidden mükemmel."

"Daha bitmedi."

Elini ileri doğru rastgele uzattı ve orada küçük çaplı bir buz dağı oluştu.

CameliaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin