Saat onu bulmuştu.
Erken kalkmayı sevmezdim, normalde de uykusunu hızlı alabilen bir insan değildim ama okul yokken de erken kalkmak bana iyi gelmiyordu, bunun farkındaydım. Bu yüzden anonime biraz kızsam da, benim için uğraştığını biliyor ve buna göre davranıyordum. Onu kırmamak için kibar konuşmaya çalışıyor, dediklerini ikiletmeden yapıp bitiriyor, hatta onunla sabaha kadar film dahi izliyordum.
Ben iyileşmeye çalışırken, o da benimle iyileşmek istiyor gibiydi sanki. Bazen, beni anladığı gibi onu anlamamı istiyor, söylemese de ima edecek şeyler yapıyordu. Taehyung, bugün film izleyelim. Şu oyunu oynuyor musun? Daha önce hiç bunu denedin mi?
Bana ilk adımı atması bir yana, koskoca uygulamada başka kişilerle de eşleşmeye çalıştığım zaman hata verip beni anonimle olan sohbete atıyordu, ilginç gelse de, yeni bir uygulama olduğu için üstüne çok düşünmemeyi tercih etmiştim.
Anonimin sabah yedide attığı adresin önünde korka korka dikiliyordum. Biri gelip "Sen mi geldin?" diyesiye kadar orada kalıp dikileceğime de emindim aslında, çünkü adımlarım ne ileri, ne de geri gidecek kadar bağımsızdı benden. Yoklardı, ilerleyemiyordum ama kaçamıyordum da.
Kapı bir anda açıldı, normalde dövmecilerde gördüğümüzün aksine, uzun, iri yarı, her yeri dövmeli bir beyefendi yerine, saçlarını iki yandan toplamış, sevimli bir kadın görmeyi beklemiyordum. "Adın, Taehyung mu? Böyle yapacağından bahsetmişti, içeri giremeyeceğini tahmin etmiş olmalı. Ben Yunjin, içeri gel hadi, hava soğuk."
Ben daha ağzımı açıp adımı söyleyemeden, önümde birleştirdiğim ellerimden birini sıkıca tutup minik dükkanın içine çekti. Kenarda tütsü yanarken, bir yandan küçük birkaç mazgaldan sıcak hava geliyor, vanilyalı tütsünün tüm dükkana yayılmasına sebep oluyordu. "Ne düşündüğünü biliyorum, dövme yapmak için yeterli birisi mi, yoksa beni mi kandırıyorlar diye düşünüyorsundur. Merak etme, sadece okul harçlığımı çıkarmak için bu işi yapıyorum. Otursana,"
Cidden söyleyecek hiçbir şey bulamamıştım, kız ben demeden benim söyleyeceğim her şeyi tek seferde tahmin edip açıkladığı için hafif kaşlarım çatık, öylece ona bakıp sözünü dinleyebilmiştim sadece. Uzun, beline gelen turuncu saçları, dolgun dudakları ve normalde gördüğüm vücutların aksine kaslı kolları ve karnı, onun iyi bir sporcu olabileceğini düşündürmüştü bana. Ayrıca hiç dövmesi yoktu, bu da bende soru işaretleri bırakmıştı.
"Dövme modelini, o mu seçti?" diyebildim sadece. Eğer o seçtiyse, eminim ki dövme bitene kadar görmeme izin vermeyecek, beni merakta bırakacaktı. "Evet, o seçti." dedi gülümsedi. Deri tabureye oturup çoktan koltuğa geçip hazırlanan bana baktı, tabureyi bana doğru kaydırıp az önce tuttuğu elimi çekti kendisine doğru. "Ama seveceğine emin olmuş bir şekilde attı modeli. Bu yüzden gönül rahatlığıyla ona güvenebilirmişsin, ve bana tabii."
Başımı salladım usulca, başıma ne geleceğini bilmemek cidden gericiydi ama, ona güveniyor, seçimlerine saygı duyuyordum. Saygı.
Seçimleri, vücudumda belki de sonsuza kadar kalacaktı, belki beğenmeyecektim, ama neden saygı duymaya devam ediyordum? Neden kendi ayaklarımla buraya gelmiş, reddetmeden, inat etmeden koltuğa uzanıp bileğime bir şeyler yazıp çizmesi için ona izin vermiştim? Hiç tanımadığım, ilk defa gördüğüm bir yabancı, ne hakla vücudumda izler bırakabiliyordu ki?
Bu hakkı ona ben vermiştim.
Tanıştığımız ilk günlerde ne kadar geri adım atarsam atayım, bir kaçtığımda on gelmişti bana. Güzel şarkılar önermiş, rutin yaşamıma normal insanların yaptığı şeyleri katmış, yıllardır dokunmadığım hayvanlara, bitkilere, yıllardır gülümsemeyi unutmuş kurak dudaklarıma yağmurlar yağdırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
so far away
Fanfictionkim taehyung, intiharın eşiğindeyken jeon jungkook ile tanışır. agust d - so far away