Aşklarım selamm, nasılsınız? Yeni hikayeye başladım beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın sizi seviyorummm 💕 (medya Masal)
——————
Çalan alarmın sesiyle gözlerimi açtığımda epey öfkelenmiştim. Hemen ayağa kalkıp saati duvara fırlattım. Kırıldığını gördüğümde derin bir nefes verdim. Çalar saatimi kapatmayı sevmezdim. Zaten her gün kırıp yenisini aldırarak ülke piyasasını canlandırıyordum.
"MASAL SABUNOĞLU! HEMEN AŞAĞI İNİYORSUN."
Babamın gürleyen sesi karşısında şok olmuştum. Evimiz küçük bir kasaba boyutundaydı. Ze
ngin olsa da ortadoğulu zevklerinden ödün vermeyen babam her konuda olduğu için bu konuda da şov yapmak istemişti. Nasıl oluyordu da bu koca evde bana sesini duyurabiliyordu? Babamın diyaframı çok kuvvetli olmalıydı. Başka bir evrende iyi bir sanatçı olabilirdi. Halbuki babamın hafif kıro mizacı her halükarda buna engel olurdu. Müezzin olması daha olasıydı.
"Efendim babaa?"
Cevap vermemişti. Gerçekten anlamıyordum cevap vermeyecekse neden bana seslendiğini. Ne istiyordu çay koymamı mı? Bıçakla meyve mi uzatacaktı bana?
Öfkeli bir şekilde alt kata indim ve yemek odasının kapısına gittim. Babam 42 kişilik yemek masasının baş köşesinde tek başına oturuyordu. Bu masayı birbirimizin yüzünü daha az görelim diye yaptırdığını iddia ediyordu. Ama bence tek sebebi babamın bir şeylerin bokunu çıkarmayı seven biri olmasıydı.
"Efendim baba?" Diye tekrarladım.
"Geç otur, seninle bir şey konuşacağım."
Sessizce geçip masanın öbür ucuna oturdum. Babam bir yandan kahvaltı yapıyor bir yandan beni paylamaya hazırlanıyordu. Babamın üstüne bıçakla bal sürdüğü yağlı ekmeğe kitlenmiş yağ kaplı kalp damarlarını düşünürken o, söylevine başlamıştı:
"Seni kucağıma ilk aldığımda uzun uzun düşündüm. Annene baktım, tekrar sana baktım. Ve dedim ki, ne gerek vardı. Abin olacak hergeleden sonra bizden çok iyi bir şey çıkmaz demiştim. Umudu kestim bir nevi. Ama bir kaza kurşunuyla sen dünyaya geldin. Belki bu sefer başarmışızdır dedim. Eğitimine kamyonla para döktüm. En iyi okullarda okuttum, en iyi hocaları tuttum. Sana verdiğim parayla yatırım yapsam dünyayı yöneten beş aileden biriydik. Sadaka versem fakir bir ailenin gelecek üç nesli kurtulurdu. Ama sen Allah'ın gücüne gitmesin en ufak bir zeka pırıltısı göstermedin. Yirmi yaşına geldin bu yirmi senede tek bir insana faydan dokunmadı. Para harcamaktan başka vasfın yok kızım."
Salak babam şov olsun diye 42 kişilik masa yaptırdığı için sesini yarım yamalak duyuyordum. Kavurmalı yumurtasına ekmek banarken bir yandan bana hakaret ediyordu. Gerçekten katlanılmaz bir insandı. Zengin olmasa suratına bile bakmazdım. Bir yandan lokmasını çiğnerken konuşmaya devam etti:
"Bir noktada büyür, bi fikir edinir, hayatta amaç bulursun sandım. Ama yanılmışım. Sana verdiğim eğitimi sivas kangalına versem bari bana saygı duyardı." İç geçirdi "herkesin bu hayatta bir sınavı var, benimki salak çocuklarım."
Babam çayı hüpürdeterek içiyordu. Kısa bir sessizliğin ardından bana seslendi:
"Emine Masal..."
"Baba benim adım Masal yalnız." Babam abime ve bana it gibi davrandığı için söylediği hiçbir şey kanıma dokunmamıştı. Ama bu köylü isim canımı sıkıyordu.
"Babannenin ismini taşıdığın için gurur duy. Keşke aklın da ona çekseydi. Senin şu anan olmasa Masal gibi osuruk bi ismi hiç koymazdım zaten. Neyse kızım, baktım seni ben adam edemiyorum, annenin eline bıraksam daha da bozulacaksın, sana bir koruma tuttum."
"Ne koruması ya?"
"Koruma dediğime bakma. Bundan sonra seninle o ilgilenecek. Ne yedin ne içtin ne yaptın hepsinden o sorumlu. Sözünden çıkarsan seni mirasımdan mahrum bırakırım."
Kaşlarımı çattım. Düşünmem gerektiğinde genelde böyle yapardım. Babam böyle beslenirse çok yaşamazdı. Zaten zengin olmak için çok fazla kişinin ahını almıştı. Bu kadar bedduayla tek parça olabilmesi bile mucizeydi. Herhalde modern tıbbın çoğu imkanına parayı basıp ulaşabildiği içindi. Fakat er geç ölecekti ve ben tek başıma su bile almamıştım daha önce. Şimdi evden çıksam ilk köşe başında beni götümden bıçaklarlardı.
"Baba bu okula gitmek zorunda olduğum anlamına mı geliyor."
Babam çatalını ve bıçağını tabağa bırakıp ofladı.
"Annesi de bu kadar gerizekalı değil..." gibi bir şeyler mırıldandı. Sonra sesini yükseltip: "evet artık okulu aksatmıyorsun. Kaç yüz bin para veriyorum oraya, bağlı olduğu holdingin yönetim kurulundan teklif alırım sen mezun olana kadar. Devam edeceksin okula."
Gözlerim dolmuştu. Okula gitmek istemiyordum. Babam gibi zengin bir kekoyla evlenip huzurla hayatımı yaşamak istiyordum. Ayrıca çok zeki olmasam da güzeldim. Planladığım gibi yaşarsam hayatım boyunca hiç çalışmama gerek kalmazdı.
"Ya ama baba..."
"Aması yok. Artık koruman ne derse onu yapacaksın. Senin gibi birini düzeltmesi için sadece ona güvenebilirim. Nokta."
Salak babam noktalama işaretlerini sesli söylüyordu. Çok kızgındım. Hemen ayağa kalktım. Koşarak odama çıktım. Kapımı çarptım ve abimi aradım.
"Ne var Masal, işim var çabuk konuş."
"Abi babam bana kayyum atadı. Artık tüm hayatımı o yönetecekmiş."
"Ne kayyumu ne yönetmesi? Ne diyorsun sen ya?"
"Birini tutmuş, eğer dediklerini yapmazsam mirasından men edecekmiş."
"Ha anladım, babalık yapmaktansa sana bir otorite figürü satın aldı. Klasik babam. Sırf parası var diye kişisel alanımızı çiğnemeyi sever."
"Bilmiyorum galiba öyle bi şeyler oldu. Okula gideceksin falan diyor, abi ne yapacağım ben?" Hattın öbür ucundan bir oflama duydum. Abim bıkkınca konuştu:
"Bak Masal, kapım sana açık. Kendi ayaklarının üstünde durmak, babama tamah etmek istemiyorsan ben sana yardım ederim. Ama bunun motivasyonu okula gitmek istememen olamaz."
Salak abim beni anlamıyordu. Çocukluğumuzdan beri sürekli kitap okuyan, saçma sapan konuşan bir tipti. Babamla birbirlerine katlanamazlardı. Abim idealist bir tipti. Bu yüzden on sekiz yaşına geldiğinde İstanbul Teknik Üniversitesi'ni babamın ısrarlı muhalefetine rağmen tercih etmişti. Sınavda derece yapmış ve uçak mühendisliği bölümüne yerleşmişti. Babamdan yardım almadan mütevazi bir öğrenci evinde yaşıyor ve yarı zamanlı bir işte çalışıyordu. Babamsa otoritesine karşı gelinmesinden hoşlanmazdı. Bu yüzden abimle fazla görüşmezlerdi. Bense abimin gerçek bir enayi olduğunu düşünüyordum. Uçakları bu kadar seviyorsa babam ona özel jet falan alırdı. Niye başımıza icat çıkarmıştı ki? Üstüne üstlük şimdi de o alt sınıf hayatını benimle yaşamak istiyordu.
"Hayır abi ben senin gibi köle değilim." Dedim ağlayarak.
"O zaman sana yeni hayatında başarılar dilerim. Derse yetişmem gerek kapatıyorum."
Telefonu kapatmak yerine duvara fırlattım. Telefonu kapatmakla uğraşmaktan da hoşlanmazdım. Zaten zengindim. Bana koymazdı.
Kendimi yatağa attım. Şimdi ne yapacaktım ben?
Kaşlarımı çattım. Sanırım düşünüyordum. Babam sadece ona güvenebileceğini söylemişti. Kimdi bu koruma? Babamla ne alakası vardı.
Bu kadar düşünmekten yorulmuştum. Biraz uyumak için yatakta kıvrıldım. Yarın zor bir gün olacaktı
YOU ARE READING
Belalı Korumam (Zoraki)
HumorO siyahtı ben beyaz... O karanlıktı ben ışık... Aramızda kavramsal, felsefi ve sınıfsal farklar vardı. Yine de tek bir şey biliyordum, o da onu istediğimdi.