𝒀𝒂𝒛𝒂𝒓'𝒅𝒂𝒏
🌸🌸🌸🌸
''Tüm yol boyu arabesk mi dinleyeceğiz Alpaslan? İçim şişti.''
''Değiştirin hanımefendi sanki zorla dinlettiriyorum.''
''Az önce değiştirmek isterken çemkiren de bendim zaten değil mi? Allah'tan az kaldı yoksa saç baş girişeceğim sana!''
Yılmaz ve Mihrimah'ın ısrarları-bir defa teklif etmişlerdi sadece-sonucunda şu an cümbür cemaat tatile gidiyorlardı. Hem sakin hem de eğlenebilecekleri bir yer olması için Cunda'da karar kıldılar. İki araba arkalı önlü giderken Alpaslan ve Eylül didişmeden duramıyor, kavgaları yüzünden başı şişen Leyla ise arkada uyuyordu.
''Senin bu haşinliğinde anca bana zaten.Dışarıya kedi bana kaplan..''
''Ay ne münasebet! Sana özel muamele mi yapacağım, işim gücüm mü yok?''
''Orasını ben bilemem küçük hanım!''
Küçük hanım? Diye düşündü Eylül. Şimdi de kardeşi mi bellemişti onu. Halbuki daha birkaç gün önce gül vermişti ona. Kızlarla yaptıkları beyin fırtınası sonucu Alpaslan'ın şu sevdiği kızı kendi olabileceğinde karar kılmışlardı.
''Küçük Hanım oldum öyle mi? Peki Alpaslan ABİ bir şey demiyorum ben sana.''
''Ne abisi kızım, nereden çıktı o?''
''Küçük Hanım lafı nereden çıktıysa oradan çıktı Abicim!''
''Tamam pardon, geri alıyorum lafımı.''
Laf sataşmasının ortasından Leyla'nın sesi yükseldi.
''Ne kadar kaldı? Başımı şişirdiniz ya saatlerdir!''
Alpaslan'ın arabasında didişme hakimken Yılmaz'ın arabasında sükunet hakimdi. Mihrimah uyuyakalmıştı. Arada bakışları eşine dönüyordu Yılmaz'ın. Nasıl da melek gibi uyuyordu ama.
Bir saat daha süren yolculuğun ardından konaklayacakları butik otele ulaştılar. Şirin, kendi havuzu olan ama aynı zamanda denize de yakındı!
İçeri geçtiklerinde otel sahibi onları karşıladı.
𝑬𝒚𝒍ü𝒍'𝒅𝒆𝒏
🌼🌼🌼🌼
Ay çok güzel burası. Hani bazen 'hayatınızı tek bir yerde geçirecek olsanız nerede geçirirsiniz?' tarzında sorular sorarlar ya. Burası benim cevabım olabilecek niyelikte. Bembeyaz dekore edilmiş içerisi. Az eşya, ferah ortam. Bir gün kendi evim olursa ben de aynı böyle dekore edeceğim. Acaba otel sahibine sorsam mı nereden aldığını mobilyalarını?
"Merhaba, hoş geldiniz!"
"Merhaba, hoş bulduk. Rezervasyonumuz vardı." Söze atıldı Yılmaz abi. Alpaslan gıcığı da arkadan valizleri getirmeye çalışıyor. Oh olsun ona! Çalışsın 'kaslı' kollarıyla. Hem gül veriyor sonra da 'küçük hanım' diyor. Tutarsız adam! Bir de beni düğün günü omuzuna attı biliyor musunuz? Öküz falan ama etkilenmedim desem yalan olur. Nasılda kaldırdı hemen aslanım kaplanım. Sanırım yavaş yavaş Alpaslan'a çekiliyorum ben. Yoksa bunlar başka bir açıklaması olamaz. Hem etkileniyorum hem de gıcık oluyorum. Allah'ım nasıl iş bu?
Ben düşüncelerime dalmış kulaç atıyorken birinin bana çarpmasıyla amele sümüğü gibi yere yapıştım. Amelem de benimle beraber düştü üzerime. Sen kimsin kardeş? Daha da önemlisi üzerimde ne işin var?
"Noluyor lan orada?!" Hah ben de tam diyordum ki nerede Alpaslan? Ne oluyor bu Allah'ın cezası otelinde?
Alpaslan'ın yanımızda bitmesiyle üzerimdeki beyin de kalkması bir oldu.
"Ben çok özür dilerim hanımefendi, kusura bakmayın lütfen. Fındık, köpeğim benim. O bir anda ağzında havluyla kaçınca ben de onun peşinden koştum. Tekrardan özür dilerim ."
Bir göz attım adama. Hikayesini doğrular nitelikte üzerinde mayosuyla pastaneden çaldığı baklavacıkları vardı.
"Sorun yok, hiç önemli değil. Bu arada ben Eylül." Elimi uzattım adama. Gıcık Alpaslan da sinirden kudursun!
"Memnun oldum. Görkem ben de. Tekrardan özür diliyorum. Bu otelin sahibinin oğluyum. Eğer bir ihtiyacınız falan olursa lütfen bana söyleyin."
Kafamı sallayıp onayladım.
"Alpaslan ben de. " Gıcık beyciğim de yanımızda dikiliyordu ağaç gibi. Gitsene be adam. Sosyalleşiyorum şurada.
Görkem tebessüm etti sadece. Haha resmen takmadı adam seni Alpaslan'cım.
"Ben daha fazla alıkoymayayım sizi, şimdiden iyi tatiller."
Görkem'in gitmesiyle Alpaslan'a döndüm.
''İyisin değil mi, bir şeyin yok?''
''İyiyim. Abartma altüstü çarpıştık.''
Göz devirdi bana. Ay paşam! Ne dedim de göz deviriyorsa sanki? Onu umursamayıp kızların yanına gittim.
''Hazır mı odalar?''
''Evet evet. Eylül siz Leyla'yla 203'de kalacaksınız. Alpaslan 204'de. Biz de 205'deyiz.'' E iyi bari uzak değiliz en azından.
Biz tıpış tıpış gidelim bari odamıza. Alpaslan da gitsin odasına gezmesin öyle. Çifte kumrular da ne yaparlarsa yapsınlar artık.
"Hadi Alpaslan gidiyoruz!"
Bön bön baktı bana. Ne bakıyorsun paşam?
"Nereye?"
"Odaya canım odaya..."
''Aynı odaya mı?'' Fal taşı gibi açıldı beyimizin gözleri. Tövbe Estağfirullah neler geçiyor aklından?
''He Alpaslan aynı odada kalacağız. Yatağın bir köşesinde sen, bir köşesinde ben; ortamızda da Leyla yatar artık.''
''Ne?''
''Yürü Alpaslan yürü. Yan odamızdasın. Yeni evli çiftimizi yalnız bırakalım diye hadi dedim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hisar Mahallesi
Aktuelle LiteraturOnlar üç kızdı. Farklı hayatları, farklı acıları olmasına rağmen her daim yan yana olan; üzüntülerini de sevinçlerini de birlikte yaşayan kızlar.