Bir ay sonra...
"Alo, Uygar neredesin?"
"Evdeyim." Uygar vurulduğundan beri daha yakınlaşmıştık. Vurulmasınının üzerinden tam olarak bir ay geçmişti. O an çok her şeyin başlamadan gittiğini sanmıştım. Fakat ne başlamadan bitmişti onuda bilmiyorum. Fakat Uygar vurulduğundan beri onunla yarım kalan konuşmamızı devam ettirmememiştik. Mesela O Ateş ve Mert Doruk'un bir örgütte olduğunu nereden biliyordu?
"Müsait misin? Duruşma hakkında konuşmamız lazım" dedim.
"Müsaitim. Evime gel. Konum atacağım. Bekliyorum" tamam anlamında bir ses çıkardım ve telefonu kapadım. Yukarıdan gelen konuma tıklayıp açtım. Zaten hazırdım o yüzden direk arabanın anahtarını alıp yola koyuldum.⚖️
Bir süre sonra Uygar'ın evinin önüne geldim. Çok uzun sürmemişti çünkü evi benim evime yakındı. Çantamı alıp kapının önüne geldim ve kapıyı çaldım. Bir süre sonra kapı açıldı... A bir saniye bir saniye... Uygar'ın üstü... Uygar'ın üstü nerede? "Ne kadar hızlı geldin." Eliyle içeri geçmemi işaret etti. Hemen ona bakmayı kesip içeri geçtim. Ona bakmamak için çapalıyordum.
"Otursana" koltuğa oturdum ve oda yanıma oturdu. Gözlerimi kaçırıyordum çünkü hem yarasını görmek hemde o erkeksi vücudunu... pardon normal insani vücudunu görmek istemiyordum. Yani aslında vücudunu görmek istemiyorum demeyelimde... Ay Ceylin kapa çeneni ne oluyor sana. Normal adam işte ya.
"Ee ne oldu? Bir sonraki duruşma ne zaman?" Yüzüne bakmadan elimdeki çantayı açmaya çalıştım "Bekle şu dosyayı alabilirsem..." çantayı açmıştım ama içinden dosyayı çıkaramıyordum. Olmuyordu sıkışmıştı. O an elimin üstünden soğuk olan ama bir o kadarda sıcak olan bir el hissettim. Ele baktım ardından Uygar'ın yüzüne... Keşke bakmasaydım... Yüzü yüzümün tam dibindeydi... o bana bakmıyordu. Elimi aşıp nazikçe kucağıma bıraktı ve çantadan dosyayı çıkardı. Ardından çantayı yere koydu. Dosyayı bana uzattı. "Buyur" hiç haraket etmedim... konuşmadım öylece yüzünü inceledim. Erkeksi yüz hatları... Kalın dudakları... Ve o ela gözleri...
İkimizde birbirimiz yüzünü inceliyorduk. Nefesini yüzümde hissediyordum. Anlam veremiyorum, tanışalı bir ay olmuştu ama sanki onu daha önce görmüş gibiydim... daha önceden tanıyormuş gibi değil. Daha önce görmüşüm gibi...
Biraz daha yaklaştı... kalbim çok hızlı atıyordu. Neden bu kadar hızlı atıyordu? O sadece bir erkek. Ama Şuan dudaklarını dudaklarıma değdirecek bir erkek. Geri gitmem veya onu itmem gerek fakat yapmadım yapamadım. Resmen onun beni öpmesine izin verdim. Tam bende Uygar'a yaklaşıcağım sırada telefon sesi duyuldu. İkimizde geri çekildik. Benim telefonum çalıyordu. Telefonumu çantamdan çıkardım ve ekrana baktım. Oğuz arıyordu. Hemde görüntülü. "Kim arıyor?" Diye sordu. "Oğuz." Dedim "Hemde görüntülü" Uygar'ın bakışlarını üzerimde hissettim ama dönüp yüzüne bakmadım "Neden?" Cevap vermedim ve aramayı açtım. Sanırım salaklık yapmıştım görüntülü aramayı açarak "Noldu Oğuz?" Oğuz'un yüzünü gördüm bana dikkatlice bakıyordu "Neredesin sen?" Göz devirdim. Uygar bizi sessizce kenardan görülmeyecek şekilde izliyordu ve hâlâ üzerinde tişört yoktu. "Napıcaksın?" Diye tersledim Oğuz'u. "Kızım söylesene neredesin? Kimin evi orası?" Diye çıkıştı Oğuz. Nereden öğrendin benim evde olmadığımı be Oğuz.
"Bir arkadaşımın evindeyim ne oldu yine?" Diye geçiştirmeye çalıştım ama Oğuz yer mi, yemez tabii. "Yeme beni, kimin evi orası? Hangi arkadaşınmış bu?" Ofladım "Sanane Oğuz ya! Allah Allah!" Diye sert bir şekilde çıkıştım o sırada ekranda arkamdan üstsüz Uygar'ın telefona baktığını gördüm. Gerizekalı göründüğünün farkında değildi. "Lan! Lan kim o?" Diyerek bağırmaya başladı Oğuz. Allah kahretmesin görmüştü Uygar bir anda geri çekilip kadrajdan çıktı ama Oğuz çoktan görmüştü. "Kim o Ceylin?" Kafamı ya sabır anlamında sağa eğdim "Uygar o Oğuz. Uygar." Oğuz dik dik bakıyordu. "Niye üstsüz peki o pi-"
"Aa Oğuz , sıcaklamıştır çıkarmıştır. Senin aklından ne geçiyor ya!" Diye çıkıştım Oğuz'a "Görüşmemiz lazım acil."
"Neden? Benimde önemli bir işim var Oğuz!" Oğuz aramayı sesli aramaya döndürdü ve "Ya önemli kızım işte adamın yanında konuşturma beni işin bitince ara beni o zaman. Ama hızlı bitir şu ne işiyse artık önemli olan işin" imalı imalı konuşuyor göt herif. Ağzımı bozuyor ya Allah Allah. Göz devirip telefonu kapattım "Bir sonraki duruşma haftaya Salı olucak."
"Tamam. Bunu söylemek için mi geldin?" Göz devirdim "Evet. Ama bir şey daha soracağım." Buyur anlamında kafasını sola yatırdı. "Sen bir ay önce, yani vurulmadan hemen önce.. bir şey diyordun. Ateş Bey ve Doruk Bey'in devlete karşı kurulmuş bir örgütte olduğunu nereden bildiğini." Gözlerini üzerimden ayırıp önüne döndü. "Evet." Ben hâlâ ona bakıyordum. "Nereden biliyorsun Uygar? Sen onları nereden tanıyorsun?" Kısa bir süre sessiz kaldı. Ardından "Nereden biliyorsam biliyorum işte Ceylin! Zorlama!" Diye patladı bir anda yerimden sıçradım dönüp bakmadı bile. Şu an ana bacı söverdim ama neyse. Hanım efendiliğimizi koruyalım. "İyi sana bir şey soranda kabahat zaten" yerimden kalkıp kapıya yürüdüm. Arkama baktım belki durdurur diye ama kalkmaya bile zahmet etmemişti. Allah'ın belası. Ne diye senin avukatınım ben ya. Keşke vurulduğunda ölseydin... yok ya ölmesin... daha çok acı çekseydin... yok oda olmasın vazgeçtim... benim bu iyi niyetliliğim bir gün sona ericek o zaman siz kıyameti görün. Kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Arabanın kapısını açtım ve giriceğim sırada gözüm kapıya ilişti. Uygar kapıda durmuş bana bakıyordu. Ellerini göğsünde bağlamış ve sol omzu kapıya dayalı bir şekilde. "İyi günler Avukat Hanım" bir süre öylece yüzüne baktım ardından kafamı yukarı kaldırarak "Teşekkürler Uygar Bey." Dedim ve arabama bindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çarpışma
General FictionCeylin Durmaz ailesini terk etmiş 25 yaşındaki bir kız sakatlığı yüzünden voleybolu bırakıp hukuk okuyup ödüllü ve ünlü bir avukat olmuştur ardından bir katile avukatlık yapmaya başlar...