•••Herşey Yalan Mıydı•••

65 5 0
                                    

Tony ve Elisabeth uyanıp hazırlandılar. Tony zırhını giyerken Elisabeth garajdan bir araba seçti ve birbirlerini öpüp evden çıktılar.

Tony'den:
Afganistan sınırlarına girdiğim de Jarvis'in ayarladığı güzergahtan uçarak silahların olduğu bölgeye ilerledim. Jarvis küçük ekrandan uyarı verdiğin de teröristlerin bir köye saldırdığını gördüm.
Tony: Jarvis konumu o köye ayarla önce oraya gidicez.
Jarvis: Efendim zırhta çok vakit geçirmeniz zehirlenmeyi ilerletecektir.
Tony: Sen dediğimi yap dostum.
Yeni güzergah ekranımda görününce o yöne uçtum.
Teröristler ile işim bitince silahların olduğu yere gidip orayı havaya uçurdum. Aklım Lisa da kalmıştı. Beni hala aramamıştı.
Tony: Jarvis ofisteki odamın kamerasına hala erişimin var mı?
Jarvis: Evet efendim.
Tony: Ekrana yansıt uçuşu da sen yönlendir buradaki işimiz bitti eve dönüyoruz.
Jarvis: Elbette efendim.
Önümde bir ekran açılırken odaya giren lisa'yı görüp gülümsedim ve görüntüleri izlemeye başladım.

Yazar'dan:
Lisa odaya girip bilgisayara ilerledi. İşini hemen halletmeliydi yakalanmayı göze alamazdı. Hızlıca bilgisayarı açıp şifreyi girdi ve Tony'in verdiği flash belleği bilgisayara taktı. Dosyaların olduğu klasöre girince köşede dosyaların içindekiler görünüyordu. Tony'in dediği gibi yapıp A harfli klasörü açtı. Satış evraklarını vardı. Sayfalar arasında dolaşırken bir video dikkatini çekti. Hemen açtı. Videoda ki Tony'di adamlar Obadiah'a az para verdiği için onu öldürmeyeceklerini eğer Tony Stark'ın ölmesini istiyorsa daha çok para vermesini söylüyordu. Şok ile gözleri büyüdü kadının. Diğer dosyalara bakmak için mauseyi ilerletti. Burda bir zırh çizimi vardı. Tony'in ilk zırhına benziyordu ama çok daha büyüğüydü. Daha fazla bakmanın zaman kaybı olucağını düşünüp aktarıma başladı, o sırada Obadiah odaya girdi. "Ne yapıyorsun burada Lisa?" Elisabeth derin bir nefes aldı bu adamın ona Lisa demesi sinirini bozmuştu. Bozmamak için yalandan gülümsedi. "Tony buraya gelip bir kaç dosya almamı istedi." "Ne dosyasıymış bu hem niye o gelmedi." "Sen uzak durmasını söylediğin için ben gelmesini istemedim. Satış dosyalarına bakmak istiyor, ama hata yaptım heralde bunları bulmak zor ve sıkıcı." Obadiah içki doldururken Elisabeth dudaklarını büzüp baktı adama. "Sen de ister misin Lisa?" "Aslında seni reddetmek istemem ama gündüz içmekten nefret ederim Obadiah." Adam gülümseyip Elisabeth'e yaklaştı. Kadın gerildi. "Ee niye dosyalara bakmıyorsun?" "Aslında bakıcaktım ama Tony bana flash bellek vermedi bende çekmecelerde flaş bellek arıyordum." "Buldun mu bari?" "Hayır bulamadım." "Ah şu Tony, hem seni uğraştırıyor hem de işini tam yapamıyor. Senin gibi güzel bir kadının burda değil Avm'de gezip alışveriş yapması lazım." "Ahh nerde, Tony çok pinti bir adam bırak Avm'yi benimle gezmeye bile çıkmıyor." "Ama yanlış hatırlamıyorsan seni geçen gün Avm'ye bırakacaktı?" Elisabeth kırdığı pot ile içinden kendine küfür etti. Yanak içlerini ısırmaya başlamıştı bile. "Evet ama o zaman kendi param ile çıktım ve hiç birşey alamadım. Tony beni bıraktı ama bana bir kart bile bırakmadı." Yalandan dudak büzdü kadın. Obadiah gülüp eliyle kadının açıktaki boynuna dokundu. "Tony bir kadını nasıl mutlu edeceğini bilmiyor ama ben biliyorum Lisa." Elisabeth adama bakıp gülümsedi. Adamın iğrençliğinden midesi bulanmaya başlamıştı. "Ama düne kadar bana soğuk davranıyordun ne değişti senin için Lisa." "Başta senden biraz korkmuştum. Ve Tony'le iyi anlaşacağımızı düşünüyordum ama onun gerçek yüzünü gördüm. Senin gibi heybetli bir güçlü bir adam varken Tony pek de seçenek olmuyor." Obadiah gülümseyip kadının boynuna bir öpücük bıraktı aynı anda kadın yüzünü ekşitmişti. "Sen burada bekle ben de sana bir bellek bulayım." Kadın gülümseyip kafa salladığında Obadiah odadan çıkmak için ilerledi. Elisabeth masanın kenarında gördüğü ıslak mendil ile boynunu silmeye başladı. "Nalet herif, tiksinti timsali. Iyyyy şu nalet dosyaları hemen aktarıp gitmem lazım." Ekrana bakınca çubuk olmak üzereydi. "Hadi,hadi,hadiiii.... Evvet." Gülümseyip flash belleği bilgisayardan çekip çantasına attı aynı anda da ekranı kapatmıştı. Obadiah saniyeler sonra odaya girdi. "Al bakalım flash belleği buldum." "Çok teşekkür ederim Obadiah, rica etsem dosyaların yerini gösterirmişim tek tek bakmak ile uğraşmayayım." Obadiah gülümseyip kadının omzuna yaslanıp bilgisayara baktı. Elisabeth sinirlerine hakim olmak için gözlerini kapadı. Obadiah C başlıklı klasöre girip dosyaları flash belleğe aktardı. "Adi" diye geçirdi içinden Elisabeth aklınca onları oyuna getirecek ve Tony'i oyalayacaktı. Çubuk dolunca Elisabeth hareketlenmeye kalktı ama Obadiah omuzlarından tutup geri oturttu. "Tony gibi kokuyorsun ve bu hiç güzel değil. Eminim kendi kokun daha güzeldir." "Aynı evde yaşıyoruz Tony o kadar pinti ki bana duş jeli bile almadı onunkini kullanmak zorunda kalıyorum bende." "Boşver şimdi Tony'i seni eğlendirmeme ve onu aklından çıkartmama izin ver Lisa." "Ama olmaz ki ben Tony ile birlikteyim şimdi seninle olamam." "Bırak onu bana gel?" "Ben bırakmak istedim ama Tony beni bırakmadı. Heralde mağarada geçen günlerin stresini beni yanında tutarak atmaya çalışıyor." "Merak etme Lisa ondan kurtulmanı sağlayacağım, ama şimdi biraz eğlence den birşey olmaz." "Sen de bilirsin ki Tony beklemekten hiç hoşlanmaz Obadiah. Bana eve gidince kızsın istemem." "Senin gibi güzel bir kadına nasıl kızabilir ki..." Obadiah'ın lafını çalan telefon kesti hemen çantasını açıp telefonu aldı kadın. Belleği iç göze koyduğu için şükretti yoksa şimdi Obadiah bir işler çevirdiğini anlayabilirdi. Telefonun ekranına bakınca Anthony yazısı ile hafifçe gülümseyip derin bir nefes aldı. Obadiah'a dönüp ekranı gösterince Obadiah mutlu olmamıştı. "Benim burada olduğumu söyleme." Dediğinde Elisabeth kasını sallayıp telefonu açtı. "Lisa güzelim nerede kaldın, ne zamandır seni bekliyorum." "Flash bellek vermeyi unutmuşsun Tony, çekmecende varmış bende anca bulup yükledim şimdi çıkıyorum." Elisabeth hareketlenip yerinden kalktı. "Sen napıyorsun?" "Şimdi evden çıktım güzelim donatçıya gidiyorum, madem işin bitti sende gelsene?" "Olur sen bana konum at ben çıkıyorum şimdi." "Tamam güzelim görüşürüz, dikkatli gel." "Sende kendine dikkat et Tony görüşürüz." Telefonu çantasına koydu genç kadın. O sırada içeri bir asistan geldi. "Kuruldan bir beyefendi geldi efendim odanıza aldım, sizi bekliyorlar." "Tamam geliyorum sen çıkabilirsin linda." Odabiah yaklaşıp kadının çenesinden tutarak ona bakmasını sağladı. "Şimdi gitmeliyim ama seninle görüşecez Lisa." Dudağına bir öpücük kondurup arkasını dönerek odadan çıktı.
"Nalet olsun, dua et Tony'e canlı lazımsın." Hırsla masaya dönüp bir ıslak mendil daha aldı ve dudaklarını koparmak istercesine silmeye başladı. "Ah Tony ah, beni düşürdüğün şu hale bak! Eğer bu adamla işin bitince sen onu öldürmezsen ben öldürücem. Şerefsiz herif, nalet sapık." Elisabeth sinirle odada dolanırken masada olan içkiden bardağ koyup tek dikişte içti. Tekrar bardağı doldururken çalan telefonu bakmadan açtı. "Seni öldürücem Anthony, ben nelerle uğraşıyorum sen Donat derdindesin." "Ben Tony değilim Lisa." Elisabeth yanlış duyduğunu düşünüp ekrana baktı, bir küfür mırıldanarak telefonu geri kulağına koydu. "Özür dilerim Nick, az önce Tony ile konuştum gene o sanmıştım." "Tony nerede şimdi?" "Ona birşey mi oldu Nick." "Şimdilik hayır ama tüm hava sahasını birbirine kattı, Afganistan da ki patlama ile alakası olduğunu da biliyorum." "O iyimi Nick?" "Evet iyi şimdi nerede onunla konuşmam lazım." "Donatcıya gidiyor." "Tamam konum at ve sende gel, görevin bugün son buluyor." Telefon kapanınca Elisabeth sendeleyip yanında ki masaya tutundu. "Hayır şimdi değil, onun sevgisine doyamamışken benden nefret edişini izleyemem." Kadının gözlerinden yaş düşerken Tony'in onu izlediğin den habersiz di. Tony ise oturduğu büyük donatın içinden Elisabeth'i izliyordu. Kadın hızla odadan çıkınca Tony nefes alamıyor gibi hissedip maskesini açtı.

Aradan geçen yarım saatin ardından sert bir fren sesi ile kafasını çevirdi Tony. Elisabeth hızla arabadan indiğinde gözleri şişmiş ve kızarmıştı. Anthony diyerek etrafına bakınırken bir an için Tony herşeyi oturdu ve endişeyle olduğu yerden yere indi. Elisabeth Tony'i görünce koşarak boynuna atladı ve sarıldı. Biraz soluklanınca ellerini sevdiği adamın yanaklarına koyup konuşmaya başladı. "Anthony, gidelim burdan hadi." "Ne oldu Lisa hem daha donat yiyecektik?" "Birşey olmadı hadi gel gidelim lütfen ben evde sana yaparım." "Obadiah mı birşey yaptı ne bu halin Lisa ne oluyor anlat bana?" Tony sorunun Obadiah olmadığını tabiki biliyordu ama kadın konuşsun istiyordu. "Merhaba Bay Stark biraz konuşabilirmiyiz?" Tony duyduğu ses ile karşısındaki adama baktı ama Elisabeth bakışlarını kendine çevirdi "lütfen, Anthony lütfen gidelim." Tony Elisabeth'i duymazdan geldi, bakışlarını ondan ayırmadan "Tabi gelin içerde konuşalım biz de donat yiyecektik zaten." Elisabeth'in omuzları çökerken Tony bir hamle ile elindeki zırhı kapatıp kadının elini tuttu. İçeri geçip oturduklarında karşıların daki adam direk konuşmaya başladı. "Ben Nick Fruy. Shield yöneticilerindenim, yanında ki de ajan..." "Elisabeth Foster, bi dakika ajan mı?" "Elisabeth ona gerçek adını mı söyledin?" Elisabeth oturduğu yere iyice sinip yutkundu. "Ne ajanı neyden bahsediyorsunuz siz?" "Elisabeth bir Shield ajanı, sizi Afganistan'dan kurtarmak için bizzat benim tarafımdan yanınıza gönderildi." Tony'in gözleri şok ile büyüdü. Bunu hiç düşünmemişti, hayretle kadına dönünce Elisabeth ellerine bakıyordu. "Bu ne demek oluyor?" "Sizin kaçırıldığınızı öğrenince sizi ordan kurtarması için Ajan Foster seçildi. Görevi için Afganistan da yanınıza gönderildi ve tutsak edildi."
"Lisa bu adamın saçmaladığını veya yalan söylediğini söyle bana." Elisabeth Tony'e bakamadı. Bunun arkasını tahmin etmek zor değildi. Tony hayal kırıklığına uğramıştı ve ondan nefret edicekti. "Lisa birşey söylesene, bu bir görev miydi. Herşey yalan mıydı?"

 Stark'ın DoğuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin