Belki de küllerin dağılması için
Fırtınaya gerek yoktur...Aden'den
Yüzüne her baktığımda içimin acıdığı adama bakıyordum. Anımı mahvetmeye çalışıyordu. Benim hayatımın önceliği ben olmalıydım. O buna izin vermiyordu. Benim hayatımın başrolünü hiçe sayıp kendince önemli şeyler yaratıyordu. Herşeyine koşsamda bunların hiçbiri benim hayatımın başrolünde olmamalıydı.
Ben hayatımın işlerden, sorumluluklardan ve zorunluluklardan uzak olmasını seçerdim. Ama bana bir seçim hakkı sunmadılar. Bir çocuk sorumluluklarına büyüdüğünü hissettiğinde başlamalıydı ama ben sorumluluklarıma başladıktan sonra büyüdüğümü hissettim. Hayatımın eğlenceli kısımlarını atladık, geriye kalan zaman beni tüketmekti.
Şimdi ise benim hayattaki en güvendiğim insan, beni ayakta tutan ve beni herşeye herkese karşı korumaya çalışan kişi yine beni korumaya çalışıyordu. Onun beni korumaya çalıştığı her an çocukluğumdan bir kesit yaşıyorum gibi geliyordu. Çocukluğumu yaşatıyordu bana. Bana üzülmesini istemediğim için onu odasına gönderdim. Gitmek istemediği her halinden belliydi ama gitmeliydi.
"Ne istiyorsun yine, hangi işe koşturacaksın?"
"Odama gel." Birinin bana emir vermesinden hiç hoşlanmazdım. Karşıda çıkamıyordum. Peşinden odasına gittim. Ezberlediğim çalışma odasında babamın ardından içeri geçerek koltuğa rahatça oturdum. "Dinliyorum, umarım günümü mahvetmek için geçerli nedenin vardır."
"Bırak şimdi zevzekliği. Kardeşine suikast girişiminde bulunduğunu biliyor muydun? Nereden bileceksin ki? Doğru düzgün koruyamıyorsun kardeşini bunu nereden bileceksin?" Kan beynime sıçramış gibiydi. Kim böyle birşeyde bulunabilir, üstelik benim kardeşime? "Ne diyorsun sen, kim yapmış bunu?"
"Bilmiyorum ama sen isteseydin bunu daha önceden bilirdin. İşin bu senin." Yine bir işten bahsediliyor. Ben kardeşimi iş yüzünden korumuyorum. Onu gerçekten seviyorum. Ona birşey olursa ben biterim. "Sen nereden öğrendin peki, nasıl olmuş bu?" Yerimde duramıyordum, ayağa kalktım. Ne istiyorlardı kardeşimden? O buradaki en masum insandı. "Lana ile Hilal'in tartıştıkları gün için plan yapmışlar. Hilal o evden çıktıktan sonra gideceği yolun ilerisinde bekliyorlarmış. Hilal ile Lana'nın tartışması uzayınca ve Hilal bayılınca adamlar kapının önüne gitmeyi düşünmüşler. Tam gidecekleri anda Mavi'nin telaşlı haline görünce birşey olduğunu anlayıp geri çekilmişler. Baya güçlü birinin adamları olmalı, baya bilgi edinmişler."
Ne yani Lana yanlışlıkla Hilal'i kurtarmış mıydı? Peki Hilal o yoldan gitseydi. Eğer onları bulursam kendi ellerimle geberteceğim! Peki sebepsiz yere Hilal'e böyle girişimde bulunurlar mı? Hilal kimseye birşey yapmadığına eminim. Peki öyleyse dertleri ne? "Seninle bir ilgisi var mı? Neden boşu boşuna saldırmak isteyecekler ki?" Anlamadığım bir şekilde birden esip gürlemeye başladı. "Benle ne ilgisi olabilir? Araştırsaydın adamları bulurdun! Senin mi ilgin var yoksa? Suçu bana mı atmak istiyorsun?"
Duyduklarımla hem şaşırmış hem sinirlenmiştim. Gözüm doğru düzgün hayatı göremiyorken kime bulaşmış olabilirim? Hemde onun gözü önünde. "Ne saçmalıyorsun sen? Gözünün önünden ayrılmıyorum. Hem sen niye bu kadar sinirlendin? Eğer, birşey saklıyorsan bunu sana sorarım. Bir diyeceğin varsa dökül hemen! Kardeşimin canı söz konusu. Ona göre!"
"Ne demek niye sinirlendin? Senin kardeşinse benimde kızım! Kızımın canı tehlikede. Göz kulak olamıyorsun düzgünce sonra bana hesap soracağından bahsediyorsun! Kardeşini korumayı bile beceremiyorsun! Onun canı sana emanet böyle mi bakacaksın? Bir şey beceremiyorsun zaten en azından kardeşini koruyabilseydin! Gerçi sen korumuyorsun zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevginin Küle Dönüşü
Fantasiaİntikam ve sevgi ateşi savaştı. Sevgi intikama yenik düştü ve kül oldu. O kül, ateş olduğu zamanlar herkesi yaktı. Bazıları bilerek yandı, bazıları bilmeden. Bazıları doğrularıyla, bazıları yanlışlarıyla.