Yeni öğrencinin gelmesinin üzerinden bir hafta geçmişti. Sanki ne gerek vardı ki?
Çocuk geldiğinden beri Jake'in peşinden ayrılmıyordu. Beni geçtim, bizim yanımıza bile salmıyordu.Tenefüste Niki ile beraber oturuyorduk ve bakışlarımın önümüzden geçen Jiho ile Jake'e takıldığını fark etmemiştim bile.
"Sunghoon hyung. Sen biraz kıskandın gibi?" bakışlarım hemen Niki'yi buldu.
"Anlamadım? Neyi kıskanmışım?""Yani... Jiho hyung ve Jake hyungu biraz kıskanmış gibisin. Bir haftadır gözlerin hep üstlerinde çünkü."
Aslında haklıydı. Son bir haftayı gözden geçirince gözlerim hep üstlerindeydi. Aslında sadece bir kişinin üzerindeydi.
Jake'in üzerinde.
Jake'den hoşlanıyorum yalan yok. Diğerlerine hissettiğimden daha yakınım ona karşı. Bana göre dünyanın en güzeli, en tatlısı. Sesi, davranışları, yüzü her şeyiyle mükemmel. Sevilmeyecek gibi değil. Jiho'ya hak verdim şu an.
🎀
Jiho geleli neredeyse iki hafta olmuştu. Bugün ise Jake'i buz patenine çağırmıştı. Gittikleri pist benim sürekli gittiğim pist olduğu için şanslıydım. Okuldan sonra eve gittim ve hazırlanıp piste gittim.
İçerisi çok kalabalık değildi yedi kişi falan vardı. İkisi Jake ve Jiho'ydu.
Jake ben ne zaman gelmek istesem redderdi ama daha dün gelmiş biri ile buraya gelmişti.
Üzüntümü belli etmeden piste çıktım ve biraz ısındım. Kaymaya başladım yavaş yavaş. Jiho ve Jake'in yanından geçerken konuşmalarını duydum. Benim
hakkımdaydı. Çünkü Jake'i kıskanmıştı. Ne zaman Jiho yanımızdan geçse Jake'e daha yakın duruyordum çünkü.Tamamıyla ısındıktan sonra kulaklıklarımı taktım ve daha hızlı kaymaya başladım. Gözlerim kapalı kayıyordum çünkü gözlerimi açarsam ağlardım.
Bir süre sonra dayanamadım ve gözlerimi açtım...
Gülüyorlardı. Jiho bana bakıyordu ve gözlerinde zafer ışıltısı vardı. Jake'i benden alıcaktı.
Gözlerim dolmaya başladı ve etraf bulanıklaştı. Derin bir nefes aldım ve sadece kaymaya devam ettim.
Gözlerimi tekrar açtığımda hem hızdan hem yaşlarımdan dolayı etrafı göremiyordum.
Bir an dengemi kaybettim ve sert bir şekilde yere düştüm. Buzda sürüklendim bir süre. Gözlerimi tekrar açtığımda bu sefer ikiside bana bakıyordu ama Jake yanıma gelmiyordu. Sadece üçümüz kalmıştık pistte.
Çok daha kötü ağlamaya başladım o an. Ellerim ile yüzüme kapattım ağlarken. Sadece şu an Jake'i yanımda isterdim.
Ben bu kadar uğraşmışken daha dün gelen birinin Jake'i benden alması çok canımı yakıyordu. Neden ben değilim? Benim ne eksiğim var?
Artık nefes alamayacak kadar ağlamaya başlamıştım. Buzdan sesler gelmeye başladı ve ellerim yüzümden çekildi. Tepemde ki ışığa alışmak için gözlerimi kırpmaya başladım.
Işığa alıştıktan sonra yanımdaki kişiye baktım.
Jake
Jake bana bakıyordu ve endişeliydi.
"Hoon, iyi misin? Canın acıyor mu?"
Yerden destek aldım ve ayağa kalkarak pistin dışına çıktım. Hâlâ ağlarken oturaklardan birine oturdum.
"Sunghoon konuş benimle, korkutuyorsun."
Yavaş yavaş krizim bitmeye başlıyordu. Nefes almaya başladım.
"Son yok Jake iyiyim."
"Değilsin iyi falan, anlatmalısın."
Kafamı hayır anlamında iki yana salladım.
"Sunghoon, bak bana."
Kafamı kaldırdım ve ona baktım. Gülümsedi.
O güzel gülümsemesiyle bana güldü. O an her şeyi unuttum. Neden ağlıyordum?
Daha fazlasını beklemezdim ama oldu. Beni ayağa kaldırdı ve kollarını açıp belime sardı. Daha fazla beklemeden boynuna sarıldım. Tekrar ağlıyordum. "Ne oldu bilmiyorum ama istediğin kadar ağlayabilirsin Hoon, ben buradayım. Hem de her zaman sakın bunu unutma."
"Jiho tek kaldı sen onun yanına git en iyisi."
Sarılmamızı sonlandırdım ve sweatimin kollarıyla göz yaşlarımı sildim.
"Boş ver senden önemli değil ya."
Doğru benden önemli değil.
"Tekrar sarılalım mı? Yoksa eve mi gidelim?" tekrar gülümsedi. Kalbim tekleniyordu artık. Cevap bile veremedim.
Soyunma odasına kaçtım ve hemen patenlerimi çıkarttım çantamıda alıp pistin olduğu yere geri döndüm ve beni bekleyen Jake'in yanına yaklaştım. Elini sol bileğime uzattı ve yürümeye başladık. Arkamızda bıraktığımız Jiho ikimizinde umurunda değildi o an.
🎀
Jake'lerin evine geldiğimizde bana bir battaniye verdi ve bize sıcak çikolata yapmaya gitti. Geri döndüğünde elinde iki tane güzel kupa vardı. Benim kupamda Hoon ve onun kupasında Jake yazıyordu.
Kupayı elime verdikten sonra yanıma oturdu ve bağdaş kurdu. Fazla sıcakladığım için ise battaniyeyi koltuğa bıraktım. "Sıcakladın mı? Terlemeye başlamışsın."
"Hayır sorun yok." kupasını sehpaya bıraktı ve bana döndü. "Evet Hoon sorun var ve sen anlatmıyorsun. Son iki haftadır yüzün gülmüyor, sürekli ağlamaklı duruyorsun. Korkuyorum bir şeyin var diye."
"Özür dilerim."
"Özür dileme anlat. Ne olduğunu anlat ki sana çözüm bulabileyim."
Sesin Jake, çözüm sensin. Tabii böyle söyleyemezdim. "Sadece..." sesim gittikçe dahada kısılmaya başlamıştı ve tekrar ağlıyordum. "Jake ben hiçbir şey yapmadım ama çok yorgunum."
Koltuktan kalktığını hissettim adım sesleri dahada yanıma yaklaştı ve koltuğa tekrar oturdu. "Anlatabilirsin, sorun yok." belimden bana sarıldı ve bir elini sırtıma koyarken diğer eliyle saçlarımla oynamaya başladı. "Jake korkuyorum." gözyaşlarım sweatine damlıyordu. "Neden korkuyorsun?"
Seni kaybetmekten Jake. Sensiz kalmaktan korkuyorum. Bir an gelen cesaretim ile söyledim bunları.
"Seni kaybetmekten, sensiz kalmaktan korkuyorum. Ya Jiho seni benden alırsa? Ne yaparım ben Jake?" saçlarımdaki ve sırtımdaki ellerini yanaklarıma koydu. "Böyle düşünmene gerek yok, ayıramazlar bizi."
"Ya ayırırlarsa?"
"Ayıramazlar Hoon, kupalarımız bile beraber tamamlanıyor görmüyor musun? Söz veriyorum ayıramazlar bizi."
Dediği ile yanımızda duran kupalara baktım ve gerçekten haklıydı. Benim kupam sağ tarafta, Jake'in kupası ise sol taraftaydı.
JakeHoon
-🧸❤️🔥
Bir tık uzun ama tatlı bir bölüm oldu