Ruhsal, duygusal ve fiziksel enerjilerimizin büyük bir dengeleyicisidir. Bu yüzden yeşil alanlar gezegenimizin ciğerleri ve kalbidir. Bireysel olarak da yeşil, vücudun kalp merkezidir.
(YEŞİL)
Dün geceyi sabaha kadar sohbet ederek geçirmiş, sabaha karşı iki saatte olsa uymaya karar vermiştik. Çünkü şu an gitmekte olduğumuz dersten devamsızlık hakkımız yoktu. Yeniden doğmuş hissediyordum. Yeni birini tanımak nasıl bir hismiş hatırlıyordum. Her anı çok heyecanlı bir hismiş. Özellikle kalbinle birlikte tanımaya çalışıyorsan çok heyecanlı bir hismiş. Vites yerine elimi tutan eline bakarken bile mutlu olabiliyordum. Her şeye ama her şeye gülümsüyordum. İki saat uyumuş olsam bile zinde uyanmıştım. İç huzurumu bulmuştum. Bugünü arkadaşlarımla geçireceğim konusunda Demir ile evden ayrılmadan önce anlaşmıştık. O da bana ''arkadaşlarından ayrılır ayrılmaz beni ara'' demişti. Hemen yanıma gelmek istiyormuş. Hemen yanıma gelmek isteyecek kadar çok mu hoşlanıyordu benden? Bilmiyorum... bilmiyorum, ben ondan o kadar çok hoşlandığımı biliyorum da onu bilemiyorum. Okula dönmeden önceki son ışıkta durduğumuzda birbirine kenetli olan ellerimizi kaldırdı. Bu hareketi sanki ona hiç bakmıyormuşum gibi ona daha dikkatli bakmamı sağladı. Elimin üstüne gözlerime bakarak bir öpücük bıraktı. Ona tüm samimiyetimle gülümsedim. Her seferinde benim erimeme nasıl sebep oluyordu. ''bu okula girdiğim an sana dokunamayacak mıyım şimdi?'' dedi sitemle. ''öyle olacak gibi'' dedim neşeli tutmaya çalıştığım sesimle. O bana böyle hüzünlü bakarken ben nasıl neşeli olabilirdim ki zaten. ''dayanamazsam?'' şu an liseli aşıklardan ne farkımız vardı? Ben söyleyeyim. Hiç... elimi eli arasından kurtardım ve yanağını okşadım. ''bir yolunu buluruz.'' Öyle umutla baktı ki oradaki umuda sarılıp tüm dünyaya kucak açabilirdim. Hayır, sadece ona kucak açmak istiyordum.
Yeşil ışığın yanması ile okşadığım yanağını öptüm. Bu hatırı sayılır bir öpücüktü. İki gündür tıraş olmadığı için iyice uzamış olan sakalları dudaklarımı gıdıklamıştı. Tam arabayı hareket ettirmişken ani bir frenle durdu ve bana baktı. Arkamızdaki araba uzun süre kornaya basarak bize sövgülerini iletmişti. Demir kendine gelip tekrar gazlarken şuh bir kahkaha attım. Adama kafayı yedirtmeyi başarmıştım.
İlk ders boyunca beni özlediği ile ilgili mesajlar atıp durmuştu. Oysa aynı derslikte tam arkamda oturuyordu. Kendi kendime gülmeme sebep olmuştu. Ve insanların bana delirmişim gibi bakmasına. Dersler bittiğinde arkadaşlarıma her zaman gittiğimiz kafede buluşmak istediğime dair bir mesaj attım.
Arkadaşlarımla buluşmadan önce Serkan'ın gönül işine el atmam gerekiyordu. Şimdi Serkan'ın arabasında Yıldız Teknik üniversitesine gidiyorduk. Hayır, Yıldız Teknik gibi bir okula giden bir kız nasıl onun gibi bir adama bakmıştı. Ama unuttuğum bir şey vardı o da bu çocuğun şeytan tüyü. Yadsınamaz bir gerçekti. Yıldız Teknik'in önüne arabayı çektik. ''in arabadan'' dedim Serkan'a. Anlamadım der gibi bakıyordu bana. ''ben süreceğim sen arkaya geç. Kızı arayacağım şimdi. Şoför koltuğunda seni görürse binmez'' sinsi bakışlarını üstümde gezdirip dediğimi yaptı ve arka koltuğa geçti. ''kızı kaçırmaya gerek yoktu be İnci'' dikiz aynasından ona ters bir bakış atıp telefonu hoparlöre aldım. Bunu onun için yaptığıma inanamıyordum. Ah vicdan sen nelere kadirsin. Kız üçüncü çalışta telefonu açtı. İnce sesi telefonumun ahizesini doldurdu. ''merhaba. Numaranızı Serkan'dan aldım. Bir yarım saatiniz varsa sizinle konuşmak istiyorum'' diyerek hemen konuya girdim. Karşı taraftan bir süre ses gelmedi. Bir an kapattığını düşünerek telefonumu bile kontrol etmiştim. ''Serkan şimdide bu yöntemi mi deniyor? Ben almayayım sağ olun'' Serkan'ın omzuma defalarca vurarak gösterdiği yöne baktım. Kız telefonu kapatmak üzere kulağından çekmişti. ''Hayır! Aksine ben Serkan'dan pek hoşlanmam. Videodaki kızım ben.'' Telefonu tekrar kulağına dayadı. ''Anlatacağım şeyler önemli. Çıkışın önündeki arabadayım gel lütfen'' umarım gelir diyerek telefonu kapattım. Gelmesi için dua etmeye devam ediyordum. Muhtemelen arabanın Serkan'a ait olduğunu biliyordu. Karamsar ve inceleyen bakışları ile arabaya yaklaştı. Sağ koltuğun kulpunu tuttu açmak ve açmamak arasında gidip gelirken Serkan'la birbirimize baktık. Elim kilidin üstündeydi. Bindiğinde Serkan'ı görür görmez ineceğini tahmin edebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUZZLE (YEŞİL VE KAHVERENGİ)
Teen FictionMerhaba, Ben İnci. Üniversite son sınıf öğrencisiyim ve bugün günlerden pazartesi. Benin için sendromu bir gün önceden başlamış olan pazartesi, aylardan Ocak ve bu ayın son günlerine yaklaşırken başımı döndüren biri ile tanışma münasebetinde bulund...