Şehrin merkezindeki yaşlı konak her zaman şimdi olduğu kadar o kadar yaşlı değildi, her zaman şimdi olduğu kadar yalnız değildi. Eskiden yeni ve cilalı taptaze bir binayken, şimdi bir bir dökülmüş boyaları ve sıvası daha kurumamışken, şehir onun yanına kadar genişleyip etrafını sarmamışken yalnızlık nedir bilmezdi. Şimdi etrafı hiç olmadığı kadar ev dolu, evet. Şimdi önünden her gün daha önce hiç görmediği kadar insan geçiyor belki, evet. Fakat içerisinde barındırdığı hikâyeleri hatırlayan kimse kalmadı. Yüz yılı aşkın zaman boyunca ayakta kalıp direndikten sonra elinde sadece birkaç küçük anın silik unutulmaya yüz tutmuş silueti kaldı. Önünden her gün geçen bin bir çeşit insandan bin bir çeşit varlıktan hiçbiri artık dönüp ona dikkatlice bakmıyor hatta onu fark bile etmiyordu. Var olmasına hala vardı ve güçlü sayılırdı fakat hayatta olduğu söylenemezdi. Yaşamdan yoksundu çünkü artık. Ev sahipliği yaptığı bütün o yaşamlar bütün o hikâyeler geride tozlu birer anı sandığı bırakıp birer birer kayboluyordu. Eşyalarının da hali en az onun kadar kötüydü. Her biri genişçe bir toz örtüsüyle kaplanmış. İçeriye yağmur sızdıran kırık camlarına yakın olanlar artık tanınamayacak hale gelmişti. Eskiden onu yağmur, kar, dolu demeden her türlü felaketten koruyan çatısı koruyamaz hale gelmiş her geçen gün yaşlanmasını hızlandırır olmuştu. Eski güzel günlerini andığı diğer sıradan günlerden çok da farklı olmayan o sıradan gecede o da artık anladı ışığı tekrar göremeyeceğini. Zamanının sonuna gelmişti. Ve pes ettiği o gecede etrafında ne bir insan ne de başka bir şey varken olduğu yerde yıkılıp gitti. Bütün o anılara sahiplik eden ev sonsuza dek son temsilcisi olduğu anıların kaybolduğunu kabullendi
Nedir özlediğimiz aslında?
Geçmişi mi özleriz?
Yoksa yitirdiğimiz anıları mı?
Anılarımıza hala sahipsek
Ne mahal var ki özleme, hüzne?
Gidenin geri gelmediği kısıtlı vaktimizi
Neden harcarız özlemeye?
Bu zamanları da kaybedersek
Artmaz mı özlemimiz, hüznümüz?
Nedir özlediğimiz aslında?
Geçmişteki birisi midir?
Yoksa onunla geçen mutlu anlar mı?
Pişmanlık özlemden mi doğar peki?
Batan Güneşin ardından doğan Ay
Başka bir Güneşi işaret etmez mi her zaman?
Bu kadar kısıtlıyken zamanımız
Bu kadar boşken hüzün
Bu kadar anlamsızken takıldıklarımız
Nedir özlediğimiz aslında? Evi ev yapan nedir peki?/ içindeki anılardan başka
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kısalar
Diversos"Söz gümüşse sükût altındır." demişler. Oysa sözünü yitiren insanın ne farkı kalır yitmişten? Altınınız sizin olsun yeter bana sözlerim. Kaçan sözün esefi tüm sükûta bedeldir. Sözün bittiği yerde sükût ancak değerlidir.