Gözlerinden bir damla daha yaş firar edince sırtını yasladığı duvardan ayrıldı ve deponun soğuk zeminlerinde elleri yardımıyla sürünmeye başladı minik beden.
En sonunda yıpranmış beyaz kapıya ulaştığında minik ellerini yumruk yaparak son gücüyle vurmaya başladı, sesini babasına duyurmak amacıyla.
"Baba! lütfen..."
Çaresizdi, bedeninde onlarca morluk, yara ve kemer izleri vardı, kıyafetleri bu soğuk depoda onu sıcak tutmak için yeterli değildi. Hasta olmak istemiyordu.
Her yer kan olmuş vaziyette iken, yaraları ve karın ağrıları bu minik beden için fazlaydı. O bunları hak etmemişti, onun tek istediği ufak bir sevgiydi, ufak bir sevgi...
Kapıya son kez tüm gücüyle vurunca yine bir cevap alamamış, aksine tüm umudunu kaybetmişti. Kızarmış olan gözlerinden tekrardan ard arda yaşlar döküldüğünde boğazının düğümlendiğini hissetti, nefes alamadı, hıçkıramadı, elleriyle yerden destek alarak sessizce ağladı.
Umutsuzca tekrardan sürünerek deponun köşesine doğru gitmeye başladı. Her zaman olduğu gibi yaraları çok fazla kanıyordu, Felix süründüğü her yere kan izleri bırakıyordu.
Deponun köşesine sığındı ve cenin pozisyonunu aldı, ardından sessizce ağlamaya devam etti.
"A-anne..."
Felix hiç bir zaman görmemişti annesini, ne sesini biliyordu, ne yüzünü, annesinden kalan tek şey bir adet eskimiş paslı yüzüktü, ve hayatı boyunca çok iyi bakmıştı bu yüzüğe. Gerçekleri konuşmak gerekirse Felix'in annesi doğumda hayatını kaybetmişti. Annesinin bedeni oldukça zayıf ve güçsüz olduğu için kaldıramamıştı bu doğumu. Annesinin geride bıraktığı tek şey çilli bir bebek ve sorumsuz bir babaydı. Felix'in babası Jinyoung oldukça yaşlıydı, iri yarıydı, eve hiç bir zaman bir katkısı olmadı, günlerini akşama kadar içkiyle ve kumarla geçirirdi. Kendisi karısının ölümünden hep Felix'i sorumlu tuttu ve ona hiç bir zaman en ufak sevgi bile göstermedi, aksine her fırsatta onu dövdü ve hizmetçi gibi çalıştırdı, tabiki de eve para getirmek için çalışıyordu Felix, kimi zaman para karşılığında babasının yaşında ki adamların altına giriyor ve karşı gelemiyordu.
Jinyoung zaten aptal bir insandı, karısının ölümü bahaneydi, o hiç bir zaman karısını da oğlunu da sevmemişti. Her zaman Felix'e, onun da annesi gibi bir aptal olduğundan bahsederdi. Babasının Felix'ten nefret etmesi için ufak şeyler yeterdi, Felix yaşıtlarına ve diğer erkeklere göre oldukça çelimsiz ve zayıftı, doğru düzgün beslenmiyordu bile, kimi zaman aynada kendine baktığında kemiklerini ince dersinin üstünden rahatlıkla görebiliyordu. Babası ise sürekli kendisi gibi güçlü, iri yarı bir çocuk isterken böyle bir çocuğunun olması içinde ki nefreti büyütüyordu. Ama ebeveynler çocuklarını her koşulda sevmez mi..?
Ve Felix'in feminen tarza ilgisi vardı. Ayrıca feminen tarza uyabilecek türden ince pürüzsüz de teni vardı bu yüzden babası onu ne zaman birisinin altına girmesi için farklı birisine verse, bu kişi memnun kaldığını dile getirmekten sıkılmıyordu.
Hava kararmaya başladığında Felix hala boş depoda yapayalnız duruyordu. Bir boşluğa odaklanmış, yaklaşık saatlerdir kendi kendine bir şeyler düşünüyor, zamanın geçmesini bekliyordu. Odada ki küçük pencereden odayı aydınlatan ışığın yerini yavaş yavaş karanlık almaya başladığında anlamıştı Felix akşam olduğunu.
Odada ki karanlık arttıkça Felix'in korkusu daha da artıyordu, evet, onun karanlık fobisi vardı, hem de etkin hale geldiğinde halüsinasyon kabusunun başladığı türden fobi.
Karanlık olduğunda düşünceleri aklını kirletiyor, gerçeklerle yüzleşiyor ve daha kötüsü, gerçek olmayan şeyleri görmeye başlıyordu.
Bu konu hakkında babası sadece 'Bir aptal olduğun için kafanda kurman normal' düşüncesini öne sürmüştü. Felix'te öyle düşünüyordu şimdi.
Hava tamamen karanlık olduğunda odanın simsiyah görüntüsü pek iç açıcı değildi Felix için. Dışardan gelen köpek sesleri onu korkutuyor odaklanmasını bozuyordu.
Fakat sanırım köpek sesini bastıran yoğun bir ses var, ve daha berbat bir ses... Mmm, Bir kadının inlemesi?? yada daha çok bağırış sesleri mi desem?
Babasının eve kadın atması alışılmadık bir durum değildi tabi, Felix'in bu durumdan bıkmış olma gerçeği de...
Ellerini kulaklarına götürdü ve iyice bastırdı, gözlerini sıkıca kapatıp bacaklarını kendine çekerek geceyi atlatmaya çalıştı.
♪♪♪
olmusmukine
simdi dondum baktim cok kisa olmuski
ŞİMDİ OKUDUĞUN
what? / hyunlix
FanfictionBabasına daima yalvaran gözlerin, derinliğinde, çok ama çok derinliğinde farklı bir çukur 'ben buradayım' diyordu, bu çukur, nefretin çukuruydu ki farklı bir boyuttandı. Art arda ölür mü ki insan? İnsandan ötesi midir bunu beceren?