Karanlık koridorlarda ilerliyorduk. Adrenalinle dolmuştuk. Her an karşımıza virüslü ama masum arkadaşlarımız çıkabilirdi. Bir cüsse bize doğru yaklaşmaya başladı. Kuzey"Sakin olun. Rüya, yavaş ve sakince kılıcı çek ve tetikte ol."dedi. Kılıcı çektim. Bize yaklaşan... Alara'ydı! Kılıcı Alara'nın karnına sapladım. Sapladığım yerden yeşil bir sıvı fışkırdı. Alara kendine geldi. Alara"Rüya,Deniz,Kuzey,Arda,Nil ve Mert... Ne oldu? Neden buradayız?"dedi. Deniz"Anlatacak zamanımız yok. Bizi takip et!"dedi. Üst kata doğru çıkıyorduk. Tuana üzerime doğru koşmaya başladı. Heyecanla kılıcı Tuana'nın karnına sapladım. Alara'dan akan yeşil sıvı, Tuana'dan da aktı. Tuana kendine geldi. Kuzey"Tuana, bizi takip et!"dedi. Gizem ve Kardelen üzerimize doğru geliyordu. Kılıcı Deniz kaptı ve kalplerine bıçağı sapladı. Kendine geldiler. Onlara sarıldım ve "Sizi özledim."dedim. Onları kenara çekip tüm olayları anlattık. Kardelen şaşkın şaşkın bakıp"Vay be!"dedi. Artık eve dönme zamanı gelmişti. Herkes evine döndü ve ben de yürüyerek eve doğru gittim. Eve geldiğimde annem bana sarıldı ve "Rüya? Ne çabuk döndünüz!"dedi. Yatağıma uzandım ve "kötü çocuk" adlı kitabımı okumaya başladım. Birkaç dakika sonra Deniz zile bastı. Kapıyı açtım. Ona sarıldım. Ağır çilek kokusunu içime çektim. O onun her zaman sürdüğü kokuydu. Ona doğum günü hediyesi olarak almıştım. Fakat parfüm baya pahalıydı (deniz duymasın :) ). Deniz" Annemin bugün çok işi vardı ve sizde kalmamı söyledi. Kalmamın bir sakıncası var mı?"dedi. Ben"Saçmalama tabiki yok. Haydi içeri gel."dedim. O gece Deniz ile kutlama yaptık. Öyle sıradan şeyler işte...