3. Bölüm: Tövbekar sokakların günahkar delikanlısı

20 0 0
                                    

Küçük bir kız masanın altında sessizce bekliyor, görünmez birinden saklanıyordu. Gelen ayak seslerinden dolayı ürkse de ses çıkartmadı. Birkaç kişi büyük oturma odasına girmiş olmalıydı. Kız, babasının tok sesini duydu:
"Ali, amcan senden çok bahsetmişti. Bir süredir de zaten gözüm üstündeydi." Duraksadı ve yavaşça konuşmaya devam etti. " ee tabii gönül isterdi ki bu şartlarda konuşmayalım bunu."
Kısa bir sessizlik olmuştu, babasının sesi tekrar odayı doldurdu:
"Başın sağ olsun oğlum. Baba başkadır. Yeri dolmaz. Çok iyi biliyorum. Ne ben ne amcan, yerini dolduramayız. Ama senin gibi parlak bir çocuğun harcanmasına da göz yumacak değilim. Eğitimini bundan sonra ben karşılayacağım."
Genç adamın sesi teşekkür ederken mırıltı gibi çıkmıştı. Kısa bir konuşmanın ardından kızın babası odadan çıktı.
Bir oflama sesi duyduktan sonra küçük kız masanın altından çıkıp Ali'ye baktı:
"Baban mı öldü senin?"
Yerinde sıçrayan Ali şaşkınca cevap verdi:
"Sen nereden çıktın öyle?"
"Masanın altındaydım." Sır verir gibi sesini alçaltarak konuşmaya devam etti "dadımdan kaçıyorum, onu hiç sevmiyorum."
Ali'nin yüzünde sevecen bir gülümseme oluşmuştu.
"İsmin ne bakalım senin?"
"Masal'ım ben."
"Yaa öyle mi, en sevdiğin masal ne peki?"
"Hiç bilmiyorum ki." Dedi ellerini iki yana açıp.
"Annenle baban sana hiç masal anlatmadı mı?"
Masal başını eğip parmaklarına baktı.
"Annemlerin çok işi var." Dedi.
Ali'nin yüzündeki gülümseme yerini düşünceli bir ifadeye bırakmıştı.
"EMİNE MASAL!!"
Masal dadısının sesini duyduğu gibi fırlayıp kaçmıştı.
.........
"Ali?"
Yüzüme dik dik baktı. Büyümüştü. Kas yapmıştı. Geçen on yılda bir fitness salonuna yazılmış olmalıydı. Gözleri hafif çekik ve koyu kahveydi. Maşallahı vardı doğrusu. Ben hayran hayran ona bakarken bıkkın bir sesle konuştu:
"Sana sesleniyorum, aklın nerede?" Dedi.
Aman yarabbi bu hayvan da kimdi böyle? Benim tanıdığım Ali sessiz, kibar, sevgi dolu bir çocuktu. İçimde uçuşan kelebeklerin kanatları hayal kırıklığı isimli kerpeten tarafından tek tek kopartılırken:
"Senin ne işin var burada." Dedim.
Başını hafifçe yana çevirdi ve sinirle güldü. Hala çok tatlı gülüyordu. Elimde patlamaya hazır bir saatli bombaya benzese de...
"Bak, baban beni buna zorlamasa hayatta işimi gücümü bırakıp sana bakıcılık yapmazdım. Ama madem zorundayım, sana tek bir şey söyleyeceğim. Seni şımartan annene de babana da benzemem ben. Sana seslendiğimde dönüp bakacaksın."
Kalbimin ezildiğini hissettim. Sesim titreyerek sordum:
"Korumam sen misin?"
"Evet küçük hanım, başka sorunuz yoksa sizi sınıfa bırakacağım. Ders çıkışı da alıp eve götüreceğim. Planın varsa iptal et. Evde oturuyorsun bugün."
"Ya ben hiç dışarı çıkmayacak mıyım?"
"Benim keyfim isterse çıkacaksın. Bi sıkıntı mı var?"
Dolan gözlerimi gizlemek için kafamı çevirdim. Bu canavar kimdi böyle? Benim Ali'm bana böyle davranmazdı ki.
Hızlıca arkamı dönüp sınıfa doğru koşmaya başladım. Kalbim kırılmıştı.
Günün geri kalanını ders sonunda ondan nasıl kaçacağımı düşünerek geçirdim. Ali'yi görmek için her şeyi denediğim on yılın ardından birden karşıma çıkmıştı. Şimdi de kaçmak istiyordum, çok saçmaydı.
Ders çıkışı otoparka doğru gittiğimde mümkün olduğunca sessiz yürümeye ve dikkat çekmemeye çalışıyordum. Gözlerimle onu ararken bir duvara yaslanmış bir halde beni beklediğini gördüm. Sigara içiyordu. Gerçek bir bad boy gibiydi. Siyah da bir bere takmıştı. Tövbekar sokakların asi delikanlısı mıydı neydi? Benden elli kuruş istese kalbimi verirdim.
Ama bana bok gibi davranmasına katlanamazdım. Hızlı hızlı arabama doğru koştum.
"Emine nereye?" Diye bağırdı arkamdan.
Sesini duyunca ayaklarım birbirine karıştı. Kendimi birden yerde buldum. Çenemi çok kötü çarpmıştım.
Düştüğüm yerde oturur pozisyona geldim. Acıdan şok olmuştum. Çenemden bir şeyler akıyordu.
Ali karşıma geçip eğildi ve endişeyle yüzüme baktı.
"İyi misin Masal?" Dedi endişeli ve yumuşak sesiyle. Bana öfkeli bakmadığında nasıl da tanıdıktı. Gözlerimden yaşlar akmaya başladığında ise iyi ruh hali geldiği kadar ani bir şekilde gitti.
"Yere düştüğün için ağlıyor musun gerçekten? Çocuk musun sen?"
Ali böyle diyimce daha çok ağlamaya başladım. Burnum akıyordu. Sinirlerim alt üst olmuştu. Öfkeyle konuştum.
"Ya sen nasıl bi hayvansın! Acıdı be acıdı."
Oflayarak cevap verdi:
"Ayağa kalk."
"Kalkmıyorum"
"Kalk"
"Emir verme bana."
Ali beni kucağına aldığında şoktan sustum. Sonra belki susunca yere bırakır diye düşündüm ve ağlamaya devam etmeye karar verdim.
Arabanın kapısını tek eliyle açtı ve beni ön koltuğa oturttu. Kendi arabasına beni koymuştu. Benim arabama ne olacağını sormaya götüm yememişti. Agresif biriydi. Soru sormamak daha mantıklı gibiydi.
Kendi de şoför koltuğuna geçti ve yan taraftan aldığı mendille yüzümdeki kanı ve gözyaşlarımı sildi.
Biraz utanmıştım.
Eliyle çenemin altını tuttu ve yüzüme yaklaşıp yarama baktı. Kalbimin atışları hızlanırken nefesimi tuttum.
"Acıyor mu?" Diye sordu.
"Hı?"
"Acıyor mu dedim, senin vücut bütünlüğünü sağlamak zorundayım ya, bi yerine bir şey olsa yine bana sıkıntı yaratıyor."
Hızlıca geri çekildim.
"Acımıyor, eve götür beni."
Ali cevap vermeden arabayı sürmeye başladı. Nasıl bi insandı bu be?
Ev yolunda olmadığımızı fark edince bir miktar gerilmiştim. Beni kaçırmak istediğini düşünmüyordum bence daha çok benden kaçmak istiyordu. Zaten babam al senin olsun der, hayatta fidye vermezdi. Beni öldürmek mi istiyordu? Benden bu kadar mı rahatsız oluyordu?
Yüzüne baktığımda her zamanki sakin ve ters bakışını gördüm. Bu kadar soğukkanlı olamazdı.
Arabayı otoparka soktuğunda beni nereye getirdiğini anlamıştım. Hastaneye getirmişti.
"Ali gerek yoktu buna, babam fark etmezdi ki."
"Fikrini sormadım. Benim işim bu ayrıca, seninle alakalı değil."
Ofladım. Gerçekten boktan bir insandı. Yine de kalbim ona yakınken hiç atmadığı kadar hızlı atıyordu.
Arabadan indi ve bana baktı:
"Gelmiyor musun?"
Seninle her yola gelirim be adam. Hem de sana rağmen.

Belalı Korumam (Zoraki)Where stories live. Discover now