24

32 2 2
                                    

Merhabalar, iyi okumalar.

***

Kimse, durumu idrak edememişti o an. "Sıla ve Mete daha önceden tanışıyor muydu yani?" düşüncesi, herkesin kafasında gidip geliyordu.

Arık, çatık kaşlarla ileri doğru küçük bir adım attığında tüm gözler ona dönmüştü. Diğerlerine nazaran, Sıla daha yavaşça çevirmişti bakışlarını Arık'a.

Arık, Sıla'ya kısa bir bakış attıktan sonra Mete'ye döndü. "Siz nereden tanışıyorsunuz?" diye sordu. Bir yandan da düşündüğü şekilde tanışmıyor olmamaları için resmen dua ediyordu içten içe.

"Derslerden."

"Dersler mi?" diye araya girdi Cenk Bey. Şaşırmıştı. İkisinin ortak dersi olması imkansızdı çünkü Mete, Türkiye'de tamamlamamıştı ki eğitimini?

"Almanca." diye cevapladı Mete, boğazını temizledi. "Türkiye'de bulunduğum bi ara şu sevilen hocadan ders almıştım ya hani, Arthur?"

"Ah... Evet. Şu adam." diye başıyla sallayarak onayladı Cenk Bey.

O sırada Arık'ın beyninde şimşek üzerine şimşek çakıyordu. Derin bir nefes aldı, sertçe sıktı dişlerini dilini şaklatmamak için. Sessiz kalıp biraz daha bilgi toplamayı tercih etti.

Sıla, o sırada kaybolmayı dilemeye devam ediyordu. Mete'nin zümrüt yeşili gözleri kendisine dönünce vücudunda hissettiği gergin heyecandan nefret etmişti.

"Sen... Resmen büyümüşsün kızım, ne bu hal?" diye sordu hafifçe gülerek Mete. "Şunun şurasında ne kadar görüşmedik ki?"

"Yani..." Duraksadı, boğazını temizledi ve hafifçe gülümsedi Sıla. "2, belki de 2.5 sene falan oluyordur sanırım."

"E gelin, gelin oturalım bakalım. Konuşmaya devam ederiz." dedi Cenk Bey, sesinden halen şaşkın olduğu aşikardı. Salonu inleten adımlar atarak ilerledi ve her zaman yaptığı gibi tekli koltuğuna yerleşti.

Mete, gözleri Sıla'nın üzerinde kısa bir süre gezindikten sonra arkasını dönüp ilerledi ve Cenk Bey'in talimatını yerine getirdi.

Arık, ilerlemek üzere olan Sıla'yı bileğinden tutarak durdurup ona bakmasını sağladı.

"Ne?" diye fısıldadı Sıla.

"Neden haberim yok benim bundan?" diye sordu alçak bir sesle, kahverengi gözleri alev alıyordu resmen.

"Nasıl olabilirdi Arık? Hayatımın CV'sini çıkarıp eline mi verseydim tanıştığımızda?" diye çıkıştı Sıla ve konuyu uzatmadan bileğini kurtarıp üçlü koltuğa geçti. Bu şekilde; Mete tam karşısında, Cenk Bey ise solunda kalıyordu. Sağ tarafında ise inanılmaz bir tasarımı olan, resmen salonu olması gereken hale o getirmiş gibi bir havası olan bir şömine vardı.

Arık, Sıla'nın resmen dibine oturup kolunu omzuna attı. Bakışları direkt olarak Mete'ye kitlenmişti. Sıla işe şaşkınca ona bakıyordu. Bu... Yakınlığın sebebi neydi acaba tam olarak? Kıskanmış mıydı cidden?

Derin bir nefes alıp önüne döndü ve yavaşça hem Arık'ın koluna hem de koltuğun sırtına yaslandı. Yutkundu, şu anda öyle bir ortam vardı ki ne hissetse ne yapsa bilmiyordu. Gözlerinin önünden öyle anılar geçiyordu ki... Mete'ye kaçamak bir bakış attığında onun da kendisine baktığını fark etti. O ne düşünüyordu onu bilemiyordu ama işte.

"Bu Arthur..." diye konuya girdi Arık. "Özel ders vermiyor mu? Siz nasıl tanıştınız?" diye sordu. Sıla'nın arkasında olan eli, deri koltukta geziniyordu bir yandan.

KUYTU (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin