GÜNÜMÜZ
Günlüğün kapağını kapatarak çekmeceye koydum, madalyonu da yanına koyduğumda çekmeceyi kapatarak ayağa kalktım. Akşam yemeği saati gelmişti ama bizim uykucu hala uyanmamıştı.Çalışma odasından çıkıp aşağı indim, salona geldiğimde Lydie'nin uzandığı koltuğun baş ucuna gelerek yere çöktüm. Yüzüne gelen saçları kulağının arkasına sıkıştırdığımda şakaklarını öptüm.
"Bebeğim." kulağına doğru fısıldadım. "Hadi akşam yemeği saati geldi." Parmaklarımın tersiyle yanağını okşadım. "Lydie?"
Uyanmıyordu. Parmaklarımı bileğindeki damara bastırarak sağ kulağımı burnuna yaklaştım. "Lydie." dedim daha yüksek sesle. Lydie irkilerek gözlerini açtığında derin nefes alıp verdim.
"Of Charles ya!" diye sitem ettiğinde elimi alnıma yaslayarak soluklandım. "Uyuyan insan böyle mi uyandırılır?"
"Sen ses vermeyince.." Baş parmağımı yanağında gezdirdim. Kelimenin devamını getiremedim.
Lydie uzandığı yerden doğrulduğunda gözlerini kısarak bana baktı. "Sende hamile karıma bağırayım dedin sanırım."
Güldüğümde elini tutarak avuç içini koklayarak art arda öptüm. "Hadi gel yemek yiyelim."
Elini karnına bastırdı. "Olur. Bebeğimiz çok acıkmış."
Kolumun birini sırtına diğerini bacaklarının altından geçirdiğimde kucağıma alarak ayağa kalktım. "Bebeğimiz mutfağa kadar yorulmasın o zaman. Babası onu taşır."
Lydie kıkırdayarak kollarını boynuma doladı. "En güçlü bizim babamız."
Yanağına büyük sulu bir öpücük kondurduğumda mutfağa ilerledim. Mutfağa girdiğimde hazır kurulu olan masanın sandalyesine Lydie'yi oturttuğumda bende karşısına geçerek oturdum. Yardımcımız masanın yanına geldiğinde önce Lydie'ye servis yapmış ardından da bana servis yapmıştı. Sessiz geçen yemekte bakışlarım sürekli Lydie idi. Ses vermeyince... Gözlerimi kapattım. Düşüncesi bile korkunçtu.
"Sevgilim?" Lydie'nin sesiyle gözlerimi açtım. "Niye gözlerini kapattın iyi misin?"
Lydie'nin elini tutup öptüm. "İyiyim bir tanem. Düşünüyordum sadece."
Lydie meraklı bir sesle, "Neyi?" diye sorduğunda güldüm.
"Sen ne düşünmemi isterdin?" diye sordum muzır bir şekilde.
Lydie işaret parmağını dudaklarının üzerine bastırarak gözlerini kıstı. "Güzel kadınlar?" Tek kaşını havaya kaldırdı.
"En güzel kadını." dedim kendimden emin bir sesle.
"Kimmiş o en güzel kadın?" diye sordu meraksız bir sesle.
"Kahverengi saçları var mesela." dediğimden dudaklarının arasından bir mırıltı çıktı. "Sonra karaca gözlerine sahip."
"Demek karaca?"
Başımı aşağı yukarı salladım. "Bir kokusu var bu kadının." Gözlerimi kapatarak kokusunu içime çektim. "Adamı sarhoş eder."
"Başka?" diye sorduğunda gözlerimi açtım.
"Ve çok yaramaz." dediğimde güldü.
"Yaramaz mı?"
"Evet yaramaz." suyumdan bir yudum aldım. "Mesela hiç koca sözü dinlemiyor."
"Aaa!" diye çemkirdi. "Kocası da çok bilmişlik taslamasın."
"Kocası gayet makul bir insan."
"Siz kocasını tanıyorsunuz sanırım?" diye sorduğunda, "Yakinen." diyerek cevap verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOEL GÜLÜ
Historical Fiction"Bana bakarken gözlerinin içi gülüyordu. Ailesini öldürenin ben olduğumu öğrense yine bana böyle güler miydi?" ~NG