On iki yaşındaki Chris Alt'la on bir yaşındaki erkek kardeşi Francis Alt sırılsıklamdılar. Pazar günü öğleden sonra gittikleri sinemadan eve dönerlerken, Kolomb Bulvarı'nın ortasında, aniden sağanağa yakalanmışlardı. Yağmur o kadar şiddetliydi ki, otobüs beklemekten vazgeçmek zorunda kaldılar. Neredeyse Atlas Okyanusu kadar kocaman şu birikintilerinin üstünden atlarken, "Hadi , koşup şuradaki dükkana girelim, " diye bağırdı Francis. Hemen arkasından onu izleyen ağabeyi Chris, sanki saçlarının ıslanmasına engel olabilirmiş gibi, boş yere ellerini başına siper etmişti. Ceketlerini sırtlarından çekip alacakmışcasına sert esen rüzgara karşı yirmi metre kadar bile ilerlemek bayağı güçtü. Yüzlerine doğru yağan soğuk yağmurda gözlerini açık tutmakta zorlanan Francis ve Chris, kendilerini bakımsızlıktan harap olmuş, eski cepheli, küçük bir dükkanın kapı girintisine attılar. Hemen hemen hiçbirşeyin sergilenmediği, çatlak vitrin camı üstündeki, zar zor okunan, küçük sarı bir tabelada CHAGRİN HOBİ VE TUHAFLİK CESİTLERİ yazıyordu.
Alt kardeşleri içeri adımlarını atar atmaz, bunaltıcı , garip bir küf kokusuyla karşılaştılar.koku okadar güçlüydü ki, bir an ikiside tekrar dısari çıkmayı düşündüler ancak sokağa göz atınca , yağmurun daha da şiddetlendiğini görünce koku dayanılır olmuştu zaten.
Boş sarı tezgâha kuşkuyla bakan Chris "kimse yok mu?"diye merak etti. Ne bir müşteri vardı, ne de satıcı. Fırtına dış dünyayı silip süpürmüş gibiydi. Sokaktaki gürültü dükkana girmiyor; üstelik , buğulanan vitrin camından dışarısı da görülemiyordu. "Arka taraftan biri çıkıp gelir herhalde şimdi" diye tahmin yürüten francis, gözünü duvarları kaplayan sarı raflarda cam kutularına dikmişti. "Vay canına burda bir sürü eski şey var! " küçük kardeşinin her şeyi "elleme" merakını iyi bilen chris, " hiç bir şeye dokunmak yok, francis, " diye uyardı onu. Francis genellikle bir şeye önce el atar, sonra soracağını sorardı chris elini, tepesinde yine sarı bir tavanla devam eden sarı bir duvar boyunca gezdirerek "bu dükkanın sahibi her kimse, sarı renge bayılıyor olmalı " diye belirtti. "Giderken biraz muz alabiliriz belki " diye kıkırdayan francis, ve satılık tuhaf ıvır zıvır koleksiyonunu incelemekte olan chris, bunu hiç komik bulmadı, bir karabasandan fırlamışa benzeyen, buruşuk suratlı, tehditkâr ağızlı, ürkütücü, delik gözlü maskeler vardı.
Tüylerle çevrelenmiş üç gözlü gülen maskelerde yok değildi. Bunların yanı sıra, altın sarısı, kocaman çengellere asılı mızraklar, kalkanlar ve görülmedik silahlar duruyordu. Sarı tezgaha yakın köşedeki sarı bir masanın üstüne, paslanmaya yüz tutmuş, çok eski, acayip makineler dizilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haritada Kaybolmak
AdventureChris ve Francis, yeni taşındıkları şehre alışmaya çalışan iki kardeştir. bir gün yağmura yakalanınca, tuhaf nesnelerle dolu bir dükkana sığınırlar Bir kutu şekeri gizlice mideye indirirler ve dünyaları altüst olur: Bedenlerinde akıl almaz bir değiş...