Bölüm 5 | Merville ve Jett Brightstar

39 11 2
                                    

Midem bulanmaya başlamıştı.

Merville, üzerinde toprak rengi bir tulum, kollarında kalın bakır bilezikleri, kafasında bileklikleri ile uyumlu bakır ve turkuazdan yapılma tacı ile karşımızda duruyordu. Her zaman dağınık bir topuzla topladığı kahverengi saçlarını, omuzunun iki yanından aşağıya bırakmıştı. Arkasından uzanan uzunca bir pelerini vardı. Birkaç adım bize doğru atarak kafasını olumsuz anlamda salladı. Yüzünden pişmanlık ifadesi okunuyordu. Kaşlarını çatmış, adeta yavru köpeğe benzer bir bakışla bize bakıyordu.

Astor ve Arlen'e baktım. Bu topluluğun içerisinde Merville'in ne işi vardı? Şaşkınlıktan ağzı açılmış olan Astor'u gördüğümde gözlerim yeniden doldu. Merville'e doğru hızla kafamı çevirdim ve yanına doğru koşar adımlarla yaklaştım. Az sonra arkasını bana doğru dönen Jett ile göz göze geldik.

Bu bir kabus muydu? Üçümüz de aynı kabusu görüyor olamazdık ya. Burada neler olduğunu biraz daha birileri bizimle paylaşmazsa kafayı yiyebilirdim.

Az önce Harria diye bir evrende olduğumuzu öğrenmiştik. Şimdiyse bu evrene Merville ve Jett dahil olmuştu. Kalbimin çarpıntılarını duyabiliyordum. Bir an önce bize , bir açıklama yapmaları için Merville ve Jett'in karşısına kararlılıkla geçtim.

Arkamı dönüp Astor ve Arlen'e baktım. Yanıma gelip bana destek olmalılardı. Biz yolumuzu kaybettiğimizi sanıyorken Merville ve Jett burnumuzun ucundaydı. Bizden daha fazla şey bildikleri kesindi. Fakat arkamı döndüğümde iki arkadaşım da yoktu. Arkadaşlarım arkamdan gelmemişlerdi. Üstelik bir de beni bırakıp gitmişlerdi.

Merville yanımdan koşar adımlarla oğullarının arkasından kapıya doğru yöneldi. Pelerini o adım attıkça arkasından savrulurken yüzümü teğet geçti.

Jett hateketsiz bekliyordu. Kısa bir süre onu baştan aşağı süzdüm. Omuzları aşağı düşmüştü. Çok üzgün ve düşünceli görünüyordu. Merville'inkine benzer bir pelerin, omuzlarından aşağı dökülüyordu. Üzerinde siyah bir kıyafet vardı. Kahverengi akikten sıra sıra dizilmiş bir kemer takıyordu. Onun da suratında bir pişmanlık ifadesi vardı ama donuktu. Başını önüne eğmiş, yerdeki döşemelere bakıyordu. Sanki hareket etmezse onu kimse fark etmezmiş gibi. Öylece bekliyordu.

Yanına yaklaştım. Gözlerini bana odaklaması için başının altına doğru kafamı uzattım. Jett her ne kadar kan bağımız olmasa da benim babam gibiydi. Merville ile ikisi, bir gün olsun beni Astor ve Arlen'den ayırmamışlardı.

Merville'in hızlı çıkışından sonra artık etrafımızdaki insanlar bize bakıyordu. Bundan rahatsız olmuştum. Bu nedenle kısık bir sesle Jett'e seslendim.

''Benimle konuşmayacak mısın?''

Jett sesimle beraber gözlerini yerden ayırdı. Zümrüt yeşili gözlerini bana dikti.

Bir anlığına şey söylemedi. Suratı kıpkırmızı oldu.

''Özür dilerim Dorcas.''

Kısa bir süre sonra ağzından birkaç kelime çıkmayı başarabilmişti. Onda da özür mü diliyordu?

İyice sinirlenmeye başlamıştım. Neden özür diliyordu? Neden bu garip binada, garip insanlar ile birlikteydik ve üzerlerinde neden bu kadar garip kıyafetler vardı?

Bu düşünceler kafamın içerisinden geçerken daha fazla sinirime hakim olamayacağımı fark ettiğim için Jett'i orada bırakarak koşar adımlarla Merville ve arkadaşlarımı bulmak için kapıya doğru yöneldim.

Kapıdan çıktığımda Gilraen ve Levi kapının önünde beni karşıladı.

Gilraen beni görür görmez üzerime atıldı. İronik bir ses tonuyla konuşmaya başlarken kolumdan tuttu.

''Nereye gidiyorsun prenses?''

Afalladım ve geriye doğru bir adım attım.

''Arkadaşlarımı arıyorum...''

İronisine cevap vermeliydim. Bu kız ormandan beri besbelli benimle uğraşıyordu.

''...Müsaade edersen.''

Levi üzerimize yürüdü.

''Bırak kızı Gil. Merville'e bizi şikayet mi etsin istiyorsun?''

Gilraen gözlerini devirerek Levi'a döndü. Kolumu bırakmıştı.

''Senin korkaklığından bıktım. Korkak! Geçen hafta TDT'yi (Temel Dövüş Teknikleri) asarken son anda vazgeçip bizi yalnız bıraktın. Sorunun ne senin?''

Levi'ın gözleri, Gilraen'ın söylediklerinden sonra fal taşı gibi açıldı.

''Bunu söz konusu yapacağını biliyordum. Bir kez daha dersi astığımı Dru yakalarsa okuldan uzaklaştırılırım. Neden anlamıyorsun? Ama yok siz söz dinlemezsiniz. Neden sizinle gelmedim ki gerçekten? Şimdi ömrümün sonuna kadar bunu konuşacaksın...''

Gilraen gözlerini kapattı ve burnundan güçlü bir nefes verdi. Ardından gözlerini yeniden açarak Levi ile konuşmaya devam etti.

''Bak...'' Sakin olmaya çalışıyordu.

''Sen yakalansan da...''

Aralarında bir kavgaya tutuşmadan onlardan kurtulmam gerekiyordu. Bu nedenle aralarına gitmem gerektiğini hissettim. Dedikoduyu çok sevsem de bu kadar özel konu benim için bile fazlaydı.

Sesimi düzelttim. ''Arkadaşlarım ne tarafa gitti acaba, söyleseniz de öyle devam etseniz konuşmanıza?''

Dikkatlerini sonunda bana vermişlerdi. Levi'ın kavga etmek istemediği belliydi. Merville ile oğullarının olduğu yere beni götüreceklerini söyledi. Böylece koridor boyunca onları takip etmeye başladım.

Uzun ve karanlık koridorları geçtik ve yine büyük bir kapının önünde durduk. Gilraen bana doğru döndü.

"Girebilirsin. Bundan sonrasına biz eşlik etmeyeceğiz."

Kapıyı iterek açtım. Meşaleler ile aydınlatılmış uzun, ince bir holden geçtim ve aynı heybette olmayan başka bir kapının tokmağını tutarak ittim.

Karşımda ofise benzer bir mekan duruyordu. Ortada ahşaptan oyulmuş bir masa ve etrafında binlerce kitaba ev sahipliği yapan bir kütüphanesi vardı. Masanın hemen önün koyu maviye çalan iki adet koltuk ve bir sehpa vardı.

Bir kaç afım atıp içeri girdiğimde sol tarafıma, Merville'in sesinin geldiği yöne döndüm.

Uzun bir koltukta Astor ve Arlen oturuyordu. Merville ise onların önünde diz çökmüş, koltuğun kenarına sinmişti.

Beni gördüğünde, suçlu bir ifade ile gözlerini benden kaçırdı. Yanlarına yaklaştım. Astor ve Arlen çok ciddi görünüyorlardı. Astor, annesinin elini tutuyordu. Kısa bir anlığına kendimi dışlanmış hissettim. Arlen, Astor'a doğru kayarak bana koltukta bir yer açtı.

Merville'den en uzak köşeye doğru adım atmaya başladım. Bir yandan onu süzüyordum. Gözlerini sıkıca kapattı, gözünden bir kaç damla düştü. Uzunca bir süre gözlerini açmadı. Beni görmeye dayanamıyordu sanki.

Yanlarına gelip oturduğumda üçümüze baktı. Merville ve Jett'in neden bu kadar üzgün ve suçlu hissettiklerini dinlemeye hazırdım.

Yeterince uzun bir süre olmuştu. O an düşündüğüm gibi 15-20 dakika değil. Tam 16 yıl kadar.

HarriaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin