"Şunu bil, ki bugün o elini tutacağım." Diye önümden geçip yürümeye başladı. Bende hızımı arttırıp ona yetiştim ve poposuna hafifçe tekme attım. "Nasıl olacakmış o?" Güldüm. "Görürsünüz bücür hanım. Gün bitmeden o eli nasıl tutuyorumm." O da güldü. Ben de kaşlarımı kaldırıp ona baktım. "Haa, son gülen iyi güler diyorsun." Dedim ve göz devirdim."Aynen öyle diyorum. Şimdi düş bakalım önüme." Adeta yavru kedi tutarcasına boynumdan yakaladı ve kolunun altına aldı. "Öyle olsun." Dedim ve ona ayak uydurmaya başladım.
Giriş kapısından da çıktığımda durağa ilerlemeye başladık. Yani ben öyle sanıyordum. Çünkü durağa giden yol yerine farklı bir yola girmiştik. "Siwoo nereye?" Dedim gittiğimiz yeri anlamaya çalışarak. "Gidince görürsün bücürüm." Dedi ve ilerlemeye devam etti. Bak bu çocuk böyle yaparak beni iyice meraklandırıyordu. Bu hiç hoş bir şey değildi. Amacı neydi?
Hadi tanımasam organ mafyası diyerek kafa göz girişirdim. Ama bunun imkânı yoktu. Ya da var mıydı? Bunca yıl beni mi kandırmıştı?
Yok artık Yuna! Abart.
Biraz daha yürüdükten sonra önümüze küçük bir kulübe çıktı. Ne işimiz olabilirdi ki burada?
Gözlerimi kulübeden çekip ona çevirdim. "Neden buraya geldik Siwoo?" Ama Siwoo yüzünü tamamen ciddileştirerek bana baktı. "Sadece içeri gir. Neden geldiğimizi göreceksin." Dedi ve içeri girdi.
N'OLUYOR LAN? NE BU CİDDİYET?
Ne kadar meraklansam da belli etmedim. Siwoo'ydu bu. Kesin yine şaka yapıp beni korkutacak, sonra da haftalarca dalga geçecekti. Bunu bildiğim için göz devirip peşinden içeri girdim. Etraf zifiri karanlık olduğu için hiçbir şey görmüyordum. Ellerim ile etrafı yoklamaya başladım. "Siwoo neredesin? Yaksana ışıkları!" Diye seslendim ama cevap vermedi.
Sonra yanıma biri geldi ve çözemediğim bir şey ile gözlerimi kapattı. İşte şimdi daha da meraklanmıştım. Ellerimi, hızlıca yüzümde ki ellere çıkardım. Bu Siwoo'nun elleri değildi. Bu eller erkek eli olamayacak kadar küçük ve inceydi.
Kimin elleriydi? Neler oluyordu?
"Sen Siwoo değilsin. Neler oluyor burada?!" Diye çıkıştım. Ama soruma herhangi bir cevap alamamıştım.
"Siwoo sana diyorum. Neredesin ya?! Diye çıkışmaya devam ettim. Ama gerçekten meraklanmaya başlamıştım.
Gözümü bağlayan el omuzlarımdan tutarak beni yönlendirmeye başladı. "Ya kimsin sen?" Diye tekrardan sordum ama cevap vermedi. Biraz daha ilerledikten sonra durdu ve benden uzaklaştı. Bense öylece durmuştum. Ne yapacaktım bilmiyordum. Tamam Siwoo'ya olan güvenim sonsuzdu. Onluk bir sıkıntı yoktu ama gözümü bağlayıp beni yönlendiren kimdi?
Önüme birinin geçtiğini fark ettiğimde tekrar konuşmaya başladım. "Siwoo sen misin?" Dedim ve ellerim ile önümü yoklamaya başladım. "Sakin ol bücürüm. Benim." Dedi. Şükür yani, vallaha da billaha da şükür ya. Siwoo'nun sesini duymam ile rahat bir nefes almıştım.
"Gözünde ki bandı çıkarır mısın?" Dediğinde hiç itiraz etmeden yavaşça çıkardım ve etrafa baktım. Bu, bu neydi? Bu gerçek miydi?
Gözlerim hızlıca dolarken etrafta ki bakışlarımı karşımda diz çökmüş çocuğa çevirdim. "Siwoo?" Dedim mutluluk ve heyecan dolu sesimle. Şu an beni öldürseniz bile tınlamazdım. O kadar mutluydum ki kalp atışlarımın hızı sakinleşmek nedir bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shifting Nöbetim
RandomDört yıldır shiftingi deneyen Neslihan'ın başarısız denemeleri bir gün son bulur ve kendini The Uncanny Counter gerçekliğinde bulur. Bakalım Neslihan'ın, ya da dr'de ki adı ile Yuna'nın başına ne gibi olaylar gelecek? Omuzlarına binen bu yükü taşıya...