jungkook veda etmeden nereye gidiyorsun ayıp ama
🌘
Büyük restoran resmen savaş alanına dönmüştü. Müşteriler bağırarak kaçışıyordu. Bazıları önüne gelen bedeni görmeyip çarparak düşüyordu. Ardından tekrar kalkıp kaçmaya devam ediyordu.
Mutfaktaki çalışanlarda hengamenin yaşandığı alana gelmişlerdi. Hiç birinin neler olup bittiğinden haberi yoktu. Polisler restoranın içinde kim varsa tutuklamaya ve göz altına almaya niyetliydi. Çalışanlar itiraz etmeden teslim olmuşlardı fakat bu durum restoranın sahibi için geçerli değildi.
O çoktan kaçacak delik bulup ortadan kaybolmuştu. Jimin'in restorana getirdiği sivil polisler dakikalardır onu arıyorlardı. Gözlerinin önünden birden kaybolan kadına akıl sır erdiremiyorlardı. Jimin kendine bir sandalye çekmiş oturmuştu. Tansiyonu düşmüş gibiydi, beti benzi atmıştı. Jungkook'un çoktan teslim olduğunu duyduğu andan beri böyleydi. Sanki onun ölüm haberini almış gibi tepki veriyordu.
"Jimin!" dedi sivil polisin biri. Koşarak oturan Jimin'in yanına gelmişti. Yüzündeki ifadeye bakılırsa oldukça öfkeliydi. "O şerefsiz katil nerede hani? Burada olduğunu söylemiştin!" diye bağırdı, dizlerinin üzerine çökmüş alttan Jimin'e bakıyordu. Jimin dudaklarını birbirine kenetleyerek sustu, başı aşağıya doğru düştü bu üzüntülü olduğunun göstergesiydi.
"Teslim olmuş." dedi Jimin sessizce. Sivil polis onu duydu ama tepki vermedi. Bunun imkansız olduğunu düşünüyordu. Sinirle ayağa kalktı.
"Bak eğer seni tehdit ediyorsa söyle lütfen. Seni koruruz ondan." dedi sivil polis, elini Jimin'in omzuna koyarak ona bir abi gibi yaklaştı. Jungkook onu tehdit etmiş miydi? Belki üç yıl öncesinde tehdite benzer şeyler yaşamıştı ama onların eskide kaldığını biliyordu. Unutamayacağı şeylerdi.
Jimin başını iki yana sallayıp yukarı kaldırdı. Tepesinde dikilen polisle göz göze geldi. Şu an da yaşananların bir rüya olmasını istiyordu. Ama zaten buraya Jungkook'u tutuklatmak için gelmişti değil mi? O zaman neden bu kadar acı doluydu göğsü? Bu kadar yorgun hissetmesinin nedeni Jungkook'tu, onun kendini teslim etmesiydi.
"Hayır tehdit etmiyor. Lanet olsun ki nerede olduğunu ve ne zaman teslim olduğunu bilmiyorum." dedi Jimin polise yükselerek.
Polis elleriyle hafif çıkmış kirli sakalını kaşıdı. Sarışının davranışları sinirlerini bozmuştu. "Onun kadar iğrenç canavarlar asla gidip teslim olmazlar akıllı ol." sözleri çok acı verici geliyordu Jimin'e "He eğer ki teslim oldu diyelim, bu haberden tüm Güney Kore halkı haberdar olurdu. O kadının sözüne inanıp kendini çürütme." diye devam ettirdi.
Jimin ona bakmamakta ısrarcıydı. Onun haklı olduğunu biliyordu ama hâlâ kendisiyle çelişiyordu. Jungkook'a karşı bir şeyler hissettiğinden olsa gerek onu artık bir canavar gibi görmüyordu. Aksine onu yaralanmış bir çocuk gibi, sevgiye muhtaç bir çocuk gibi görüyordu. Namjoon'un vurulma haberinden sonra mantıklı düşünememişti, tüm bu kurduğu intikam planları elinde patlamıştı. Jungkook'tan intikam almak demek kendi canının yanmasına izin vermek demekti. Jimin bunu yapamayacak kadar korkaktı.
"Belki size haberi gelmemiştir." dedi Jimin bir ihtimal de olsa onun tutuklanmasını istemiyordu.
"Senin beynin basmıyor mu çocuk? Ne istiyorsun teslim olmamasını falan mı? Neyse ne seninle çok oyalandık zaten şu yarattığın karmaşaya dön de bir bak belki akıllanırsın." dedi polis. Sözleri tam bir polise yakışır şekilde acımasız ve sertti.
Diğer polis arkadaşlarına işaret verdi ve hepsinin bir araya toplanmasını sağladı. Yine de her ihtimale karşı restoran çalışanlarını göz altına alacaklardı. Nasıl olsa masumluğu kanıtlanana kadar herkes suçluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Litte Mouse ٭ Jikook ✓
FanfictionJeon Jungkook kendi kurduğu örgütüyle saldırdığı okullardan belirli sayıda öğrenci ve öğretmen katlediyordu. Asıl amacını kimse bilmiyordu fakat ne kadar darbe yerse yesin Jungkook'a karşı çıkan sıradan bir öğrenci tüm amacını öğrenmişti. Bu saldırı...