Selamlar, Vampir Günlükleri bir kültürdür arkadaslar. Bilmeyen varsa o dizinin bahsi geçiyor bölüm başında diye söyleyeyim dedim. Salvatore kardeşlerin ikisi de Elena'ya aşık, onun esprisi döndü sadece.
İyi okumalarr
{••••••}
"Taehyung, Elena Gilbert'tan aşağı kalır yanın yok bu arada." dedi Jimin, yalnızca Taehyung'un duyabileceği şekilde aralarına girerek. Sağında duran Jungkook, arkadaşına yanında olacağına söz verdiği için solundaki sevgilisi Namjoon her an orada bulunsa bile, geri adım atmayıp onu yalnız bırakmıyordu. Taehyung'u düşünme eylemi, yanındaki gergin iki genç arasında bir inata dönüşmüştü ve ortalarındaki kahve saçlı çocuk her ne kadar durumu -Jimin sayesinde- eğlenceli bulsa da, yine bir kavganın çıkmasından endişeliydi.
Hayatında ilk defa katıldığı parti ortamı, gerilmemesi ve diğer herkes gibi sadece o ana odaklanması gerektiğini hatırlatıyor gibiydi ona. Bu sebeple Jimin'e olan yanıtı oyuncu tavrını devam ettiriyordu.
"Bir kardeş olmadıkları kaldı ama Salvatore kardeşler kadar iyi sayılabilirler."
"Namjoon evet de, Jungkook'u bilemedim bebeğim ya." Jimin'in dediğini Jungkook, dinlemiş olacak ki, ters bakışlarını üzerinde hissetmişti, karşısındaki Taehyung ise kahkahasıyla karşılık vermiş kızgın bakışlı arkadaşının düzenli saçlarını hafifçe karıştırmıştı. Tüm bu olanların dışında kalan Namjoon'un pek de mutlu olduğu söylenemezdi.
Taehyung ile uzunca bir süredir konuşmaya çalışıyordu ve en sonunda başardığında ondan gerçekten hoşlandığını düşünmüştü ancak bunun karşılıklı olmadığını anlamayacak kadar aptal değildi. Verebileceği her şeyi ona verdikten sonra ise tek çaresinin beklemek olduğunu düşünse de Jungkook denen herif her şeyin önüne geçiyor gibi duruyordu gözünde. Onun diğerlerinden farklı olduğu apaçık ortadaydı fakat Namjoon, farklı değil, en iyisi olmak istiyordu ve bunu bu gece Taehyung ile harika zaman geçirerek sağlamak planları arasındaydı.
Öncelikle yalnız kalmalılardı. Konu Jungkook'un inadıyken sağlam bir bahane gerekiyordu ama Namjoon gibi birinin bunda zorlanması da imkansızdı -ki bulmuştu bile.
Jungkook, dağılan saçlarını düzeltirken karşısındaki çocuğa karşı kızgın mimiklerini koruyamayarak kıkırdadı. Namjoon'un varlığını sallayacak durumda bile değildi. Özellikle Taehyung'un suratına ara sıra yansıyan, ortamın renkli ışıkları, onun gülen suratını mümkünmüş gibi daha tapılası yapıyordu. Bu geceki sözünü tutmakta kararlıydı, hatta o kadar tutmak istiyordu ki ne Namjoon ne kendisi içki almaya bile kalkmamışlardı. Sahibinin ağzından çıkacak kelimeyle yemeğe saldıracak köpekler gibi Taehyung'un isteklerini duymayı ve gerçekleştirmeyi bekliyorlardı.
"Yoongi de Seokjin ile takılıyor, onları yalnız bırakasım yok çok. Gidiyorum ben. Sana iyi sıkılmalar bu ikisiyle Taehyung'cum." dedi Jimin yerinden kalkarken ve tek omzunu neredeyse açık bırakacak kadar kaymış olan saten gömleğini düzeltmenin ardından kalabalığın ardında elindeki kokteyl ile kayboldu.
O sırada sürekli telefonunda birileriyle yazışan Namjoon'un gayet farkındaydı, Taehyung fakat kendine yediremeyecek kadar umursamadı o anda. Müziğin sesi yükselip 80'ler discosu tadında bir şarkı kulaklarına ulaştığında hevesle parmakları kıpırdadı. Oraya çıkıp yalnızken ettiği gibi özgürce dans etmek isterdi ancak bu asla tek başına atabileceği bir adım olamazdı. Özellikle partinin çoğunu tanımazken.
(Whitney Houston - I wanna dance with somebody hayal edebilirsiniz uwu)
"Jimin'in lafının altında mı kalacağız? Tüm gece bu köşede oturmamızı mı istiyorsunuz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
desperate | taekook ✓
FanfictionKendimi kimseye açmama kararım seni neden bu kadar rahatsız ediyor? [text+düzyazı]