13

172 17 33
                                    

Megumi mezarından çıktığında çember kurmuş bir kaç arkadaşı ona imalı bir kaç bakış atarak kendi aralarında gülmüştü. Normalde eğer onları Yuji ile yapmış olsaydı onları bu alayları yüzünden azarlar, kaçamaklarını hatırlatarak ona bulaştıkları için pişman ederdi.

Ama bunu yapamadı. Yanlarına gitti ve kafasını eğerek selam verdi. "Birileri yorgun galiba? Azarlamaya bile mi halin yok?" Diye takıldı Satoru gülerek. Suguru karnına dirsek attığında tıslayarak gülse bile lafını geri almamıştı.

Megumi cevap vermezken sona kalan bir kaç kişi daha yanlarına geldi. Hiçbir şey yokmuş gibi, sanki şu anda burada zorla tutulmuyormuş ve belki de ters bir bakışları ya da en küçük başarısızlıklarında bile öldürülme ihtimalleri yokmuş gibi şakalaşıyorlardı.

Evet, bir kaç metre ötelerinde Nobara'nın cesedi gömülüydü. Maki'nin bir mezarı bile yoktu, kızın cesedini akbabalar parçalamıştı. Yakın zamanda kendi mezarlarında gömülme ihtimalleri de fazlaydı. Ama bunu değiştirebilecek başka şansları yoktu.

Sukuna elleri ceplerinde çocukların yanına geldiğinde suratında sinirli bir ifade vardı. İçlerini kaplayan korku ile yere çöküp yerlere kadar eğilmelerine rağmen bu Sukuna'nın sinirini biraz bile yatıştırmamış gözüküyordu.

İki avucunu uzattığında Sukuna'nın Nobara'dan geri aldığı gücüyle Yuta ve Toge Sukuna'nın eline çekilirken, Sukuna iki çocuğu boğazlarından kavrayarak sırtlarını yere vurdu ve deprem etkisiyle yer sallandı. Kalan altı çocuk irkilse ve düşecek gibi sallansa bile başlarını kaldırmaya cesaret edemediler.

Sırtları toprağa göçen çocuklar acıyla inlediler ama Sukuna'nın siniri biraz bile azalmamıştı, bu da ses tonundan belli oluyordu. "Emirlerime karşı çıkacak kadar yürek mi yediniz? Size ne dedim? Toge yemek yemeyecek dedim. Emrimi çiğnemeye hakkın olduğunu mu düşünüyorsun, Yuta?"

Cevap beklercesine Yuta'ya baksa bile boğazı sertçe sıkılı çocuk hırıltılı bir şekilde zorlukla nefes almak dışında hiçbir şey yapamadı. Ellerini refleks olarak Sukuna'nın elinin üstüne sarmışlardı ama ne itiraz ediyor, ne de kurtulmaya çalışıyorlardı. Suçlarını kabul ederek cezalarını bekliyorlardı.

Sukuna uzun bir sessizlik anından sonra elini geri çektiğinde sadece derin derin nefesler alarak kendilerine gelmeye çalıştılar. Sukuna ise ortalarına geçti ve çimlerin üstünde duran ikilinin ellerini topukları ile ezdi. "Üç gün boyunca yemek yemeyecek, su içmeyecek ve mezarınızdan çıkmayacaksınız. Eğer bir daha emirlerime itaatsizlik ederseniz, hatta ettiğinizden bile şüphelenirsem o iki çukuru size gerçek birer mezar yaparım. Şimdi gidin, dalları kenara çekmeye bile izniniz yok. Oksijensizlikten geberseniz de umurumda değil. Benim itaatsiz askerlere ihtiyacım yok."

Yuta ve Toge zorlukla ayağa kalkıp sendeleyerek kendi mezarlarına doğru yürüdüler. Toge'nin sırtından kanlar akıyordu, Yuta'nın ise yürüyüşü bir değişikti. Belki de kaburgalarını kırmıştı.

Üç gün boyunca mezarlarından çıkamayacak ikili yerlerine yerleşene kadar Sukuna sessizliğini korudu. "Kalkın." Dedi önünde kalan altı çocuğa.

Çocuklar ayağa kalkmalarına rağmen Sukuna'ya direkt bakma cesaretini gösteremediler. "Dün yaptığınız antremanın aynısına devam edin." Dedi Sukuna arkasını dönerek. "Bugün sizinle uğraşamam. Başka bir işim var. Ödül yok, ceza yok. Yemek de yok. Güneş batana kadar antreman yapın ve sonra uyuyun. Yemek yok dememe rağmen bir şeyler yerseniz ne olacağını biliyorsunuz, değil mi?"

"Emredersiniz, Sukuna-sama." Dedi altılı sadece. Sukuna çocuklara son bir bakış attıktan sonra arkasını döndü ve onlardan uzaklaştı.

Çocuklar Toge ve Yuta'nın adını anmadı. Sadece antremanlarına odaklandılar. Güneş tepeye çıktığında bir öğle arası molası verdiler ve ardından bireysel antremanlarına devam ettiler.

Prophecy /İtaFushi-SukuFushiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin