Görüşüm bulanıklaşsa da, etrafa bakıyordum. En sonunda bakışlarımı beni taşıyan bedene çevirdim. Telaşlıydı. Terden alnına yapışmış saçlarına baktım. Elimi kaldırıp yavaşça saçını yukarıya taramaya çalıştım...
★
"Leyla!"
"Aç şu kapıyı, hadi. Leyla!"
"Gidin buradan! Açmayacağım!"
Kaan ve Su'yun boğuk şekilde gelen sesine aldırmadan kapıya baktım öylece.
Ömer'in görmezden gelmesinden sonra kendimi merdiven altındaki odaya kapatmış, kimseyle konuşmuyordum. Çocukların kapıyı çalmaya başlaması, bana seslenmesini de hiç aldırmıyordum.
Şu anda kendimi kapattığım bu oda normal olması gerekirken çok soğuktu. Kırık, küçük bir penceresi vardı ve galiba dışarıdan gelen hava odanın soğuk olmasını sağlıyordu.
Halbuki henüz baharın başıydı.
Üşüyordum ama bu umurumda bile değildi. Şu an düşündüğüm tek şey Ömer'in bana olan tavrıydı.
Ona güveniyordum. Zaten bunun için de ona her şeyi anlatmıştım.
Ama Ömer fazla tepki vermişti. Ve ya haklıydı. Belki de, olanları sadece Kaan'ın bilmesi kırmıştı Ömer'i...
Ama o ne olursa olsun bana destek olmak yerine, umursamamayı ve görmezden gelmeyi seçti.
Birden bire bedenimin titremesiyle bütün düşüncelerimden ayrıldım. Fazlasıyla üşüyorum. Yerde oturduğum için ayaklarım yavaş yavaş uyuşmaya başlamıştı bile.
"Ben gidip anahtarı alayım."
Su'yun sesi geldiğinde durmasını söylemek için ağzını açtım. Ama çenem titriyordu ve konuştuğumda sesim çıkmıyordu. Bir kaç kez konuşmayı denedim ama yine başarısız oldum.
Bir şeyler olduğu kesindi. Başım giderek daha fazla dönüyordu ve aynı zamanda sesimi de kaybetmeye başlamıştım. Son zamanlarda gördüğüm kabuslar da cabası.
Kapı tekrar tıklandı. Ama bu defa vuruşlar yavaştı. Gelen kalın sesle kapıya dikkat kesildim.
"Leyla... Güzelim, hadi aç kapıyı."
Açmak istediğimi söylemek istedim. Ama sesim çıkmadığı için konuşmaktan vazgeçtim. Tekrar sesini duymamla gözlerimi kapattım.
"Bitanem, hadi. Sen açmazsan, ben açarım. Biliyorsun, yaparım bunu."
Acıyla gülümsedim. Kıpırdayamıyorken, kapıyı nasıl aça bileceğimi düşünmeye başladım.
Çok soğuktu. Dizlerimi kendime çekmeye çalıştım. Kollarımı etrafıma sararak kendimi korumaya çalıştım. İşte o an geldi aklıma. Kaan'la sarıldığımız o an...
Güzelim demişti. Şimdi de söylüyordu. O zaman nasıl ağladıysam, şimdi de göz yaşlarım gözlerimden süzülmeye başlamıştı.
"Güzelim, kapının yanından çekil."
Zaten kapının yanında değildim. Ama olduğum yere iyice sindim. Bu soğukta ve bu durumda sadece bunu yapabilirdim.
Gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum. Gelen gürültü yüzünden yüzümü buruşturdum. Bir anda kapıda pençeler belirdi. Korkudan yerimde sıçradım. Kapı paramparça olmuştu. İçeriye giren bedenle bakışlarımı ona çevirdim.
Ömer...
Ne işi vardı burda?
"Leyla?! İyi misin?! Benim yüzümden! Kaan, sakinleş ve buraya gel, çabuk!"
Durmadan bağırıyordu. Bense sadece yüzüne bakıyordum. Yeşil gözleri endişeliydi.
Bu sırada Kaan içeri daldı. Gömleği yırtılmıştı. Saçları dağılmıştı ve terlemişti. Kendisi derin derin nefesler alıyordu. Koşarak yanıma geldi.
"Leyla? İyi misin?"
Diyerek saçlarımı okşamaya başladı. Konuşmak için ağzımı her açtığımda sesimin çıkmaması canımı o kadar yakıyordu ki...
Konuşamadığımı anladığında hemen beni sırtına aldı. Güçsüz kollarımı boynuna doladım. Düşmemem için ayaklarımı tuttu. Kırık kapıdan dışarıya fırladı. Bazı öğrenciler ve öğretmenleri geçerek merdivenleri çıkmaya başladı.
Görüşüm bulanıklaşsa da, etrafa bakıyordum. En sonunda bakışlarımı beni taşıyan bedene çevirdim. Telaşlıydı. Terden alnına yapışmış saçlarına baktım. Elimi kaldırıp yavaşça saçını yukarıya taramaya çalıştım. Bu hareketimle bir iki saniye duraksadı ama ardından hızla adımlayıp odaya ulaştı. Odanın kapısını açıp içeriye girdi.
Beni yatağa yatırdı. O sırada Su ve Ömer koşarak odaya daldı. Diğer ölümsüzler de içeri girmeye çalıştı.
"Durun. İçeriye giremezsiniz. İyi olduğunda ziyarete gelirsiniz."
Duyulan ince sesle her kes durdu. Lia her kesi tam anlamıyla kovmuştu.
Kapı kapanma sesi gelince elimin üstünde sıcaklık hissettim. Kaan bir elini elimin üstüne koymuş, diğer eliyle de saçlarımı okşuyordu. Ama bu beni rahasız etmiyordu. Daha da rahatlatıyordu. Gözlerimi o rahatlıkla kapattım.
"Özür dilerim..."
Ağlama sesini duyunca zorla gözlerimi açıp ayak ucumda oturan Ömer'e çevirdim. Yeşil gözlerinden yaşlar bir bir düşüyordu.
Zor da olsa elimi kaldırıp elinin üstüne koydum. Yaşlı gözleri beni buldu. Artık benim de gözlerim sulanmıştı. Ağlamamak için kendimi sıkıyordum.
"Beni affede bilecek misin?"
Sulu sulu olmuş gözlerimle başımı salladım. Bir anda kaşlarını çatarak bana baktı.
"Ama bir daha benden bir şey saklama. Tamam mı?"
Gülümsemeye çalıştım. Başımı salladım tekrar.
"Leyla?"
Bakışlarım bu sefer ayakta duran Su'ya döndü. Onun da gözleri ağlamaktan kızarmış haldeydi.
"Bizi çok korkuttun. Bir daha sakın böyle bir şey yapayım deme."
Sahte sinirle parmağını öne sallayarak beni azarladığında gülümsedim. Yine başımı salladım.
"Adımı söyler misin?"
Kaan'ın söylediğini anlamayarak yüzüne baktım. Kaşları hafif çatılmış, sanki bir şey araştırıyor gibi görünüyordu.
"Leyla. Lütfen adımı söyler misin?"
"Noluyor, Kaan?"
Ömer'in bakışları endişeli bir hal alırken Su da bakışlarını ona çevirdi.
"Ömer..."
Diyerek bana baktı. Ardından tekrar ikisine döndü.
"Noldu?"
Ömer sorusunu tekrar edince Kaan bakışlarını bana çevirdi.
"Neden konuşamıyorsun, Leyla?"
Sorduğu soruyla gözlerim büyüdü. Ama gelen acıyla tekrar yumdum gözlerimi. Halsizdim ve artık dayanamıyordum. Gözlerimi açtım tekrar. Bu zaman Kaan'ın telaşlı bakışlarıyla karşılaştım.
O sırada gerçek yüzüme tokat gibi çarpmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüzler Okulu
Ciencia FicciónYeni hayatını keşfeden, deniz kızı Leyla.. Ona yardım eden, koruyup kollayan arkadaşları... Ortada bir melez varken, geleceği bilinmeyen, ölümsüzlerle dolu bir okul.. Her şey Leyla'nın Ölümsüzler Okuluna gelmesiyle başlamıştı..