Hyunjin de Felix gibi sahile oturup sırtını kumlarla buluşturdu. Gökyüzüne bakıyorlardı sessizce. Az da olsa bu gece ayın çevresinde yıldızlar vardı. Hyunjin boynuna astığı Felix'in kolyesini çıkarıp sarışının avucuna bıraktı nazikçe.
''Bir daha bunu boynundan çıkarmanı istemiyorum Lix.''
Felix gülümsemişti. Komik geliyordu artık yaşadıkları. O yanındakinden kaçarken diğeri asla onu bırakmıyordu. Yine de onu bulmasına şaşırmıştı. İyi gizlendiğini düşünüyordu. 'Belki de yarı bekçiyi bulmanın kolay bir yolu falan vardır.' diye düşündü. Avucuna bırakılan kolyeyi havaya kaldırıp zincirinden aşağı sarkmasını sağladı. Bir elini de Hyunjin'in duygularını hissedebilmek için yanına uzattığı elinin üzerine koydu. Tedirgindi, hissedebiliyordu.
''Neden tedirginsin? Benden hala korkuyor musun?''
Hyunjin doğrulup Felix'e yukarıdan bakmaya başladı. Canının sıkkın olduğunu anlıyordu ama sıkılmıştı artık bu tavırlardan. Benden korkuyor musun? Ben ölürsem ne yaparsın? Artık bu tarz sorular duymak istemiyordu. Felix ise bir süre ona tepesinde çatılmış kaşlarla bakan çocuğu inceledi. Kızgındı şimdi de. Geldiğinden beri sürekli duygu durumu değişiyordu. O da Hyunjin gibi doğruldu.
''Ben beş gün önce sana bir mektup bırakıp kaçtım. Sence de fazla sakin değil miyiz?''
Felix gerçekten Hyunjin'in sinirlerini bozmaya çalışıyordu. Kötü bir şey olduğunu anlayabiliyordu. Yoksa Hyunjin, gittiği için Felix'e bağırma hakkından asla vazgeçmezdi.
''Lix, neden kaçtın?''
''Hyunjin benim varlığım herkesi tehlikeye sokuyor. Ayrıca sana güvenmiyorum.''
Hyunjin elinden tutup Felix'i ayağa kaldırdı. Onunla konuşmaya başlamadan önce insani varlıklardan uzağa götürmeliydi. Tehlikede olan tek varlık kendisi olmalıydı. Sahilin en sonunda küçük bir tekne görmüştü. Aslında denizin ortalarına doğru ilerlerse insanlardan baya uzaklaşabilirlerdi. Durum kötüye giderse Felix'i doğruca kapıya yakın bir yere getirebilirdi. İlerideki tekneyi işaret etti.
''Hiç denize açıldın mı?''
Felix hayır anlamında kafasını salladı. Denizi ulaşım için kullanmıştı ama hiç küçük bir tekneyle açılmamıştı. Hyunjin'in onu insanlardan uzaklaştırmaya çalıştığını anlamıştı. Böyle bir şey yaptığına göre Felix'in kontrolünü kaybetmesinden korktuğu açık açık belliydi. Bundan dolayı Felix hiç diretmeden Hyunjin ne derse tamam diyordu. Belli ki birazdan duyacakları onun için iyi olmayacaktı. Şimdiden kendini sakinleştirmeye başlamıştı.
Bu beş gündür kendini o kadar yalnız ve çaresiz hissetmişti. Öfkelenemiyordu bile şu an. İçi boş bir kabuk gibiydi sanki öylece Hyunjin'in peşinden ilerliyordu. Kolyeyi hala sıkıca avucunda tutuyordu. Hyunjin onu da oturttuktan sonra kendi de binmişti. Felix'in hala elinde duran kolyesinin zincirini görünce uzanıp önce elinden aldı ardından Felix'in boynuna geri taktı.
''Neden bu kadar sakinsin, Lix?''
Felix yüzüne hafif bir tebessüm yerleştirdi. Kendi de bilmiyordu ki neden bu kadar sakindi. Sadece sakindi işte. Hyunjin'i gördüğü için mutluydu. Mutlu olduğu içinde içten içe kendine kızıyordu. Gardını düşürüyordu çünkü. Ölmekten korkmuyordu artık ama yıkımı getirmek. Ondan deli gibi korkuyordu. Hyunjin şu an seni öldüreceğim derse itiraz bile etmezdi. Gülümsedi tekrar çünkü Hyunjin hala dikkatli dikkatli yüzüne bakıyordu. Bir süre inceledi siyah saçlı oğlanı. Gözleri dolmuştu. Bir iki kırpışın ardından hafif hafif aktı yaşlar biriken göz pınarlarından.
''Özledim.''
Hyunjin hala bütün dikkati Felix'in üzerinde ona bakıyordu. Neyi özledi diye düşündü. Hyunjin'i mi özlemişti yoksa başka bir şeyi mi? Felix teknede kendini biraz öne çekerek kollarını siyah saçlının gövdesine sardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guard Angels / Hyunlix
फैनफिक्शनFelix doğduğu günden beri sebebini bilmeden birilerinden kaçmıştı. Ta ki bir gün barda o siyah saçlı oğlana denk gelene kadar. Küçüklüğünden beri sakladığı güçleri artık sır olarak kalabilecek miydi? Canlılar aleminde nefes alması yasaklanmışken...