McDonald’s restoranından çıktım ve arabamın olduğu konuma gitmek özereydim ki, birden burnuma bir koku gelmeye başladı. Bu koku çok kötü ve tiksinç bir kokuydu bu kokunun kaynağı neydi? Nerden geliyordu bu koku? Bu koku sanki yaşamayan bir cesedin kokusu gibiydi. Ne tür bir yaratıktan geliyor bu koku, Bir melek olduğum için, insan üstü koku alma duyum vardı. Sıradan insanların algılayamadığı ruhların kokusunu alabiliyordum. Bu sayede kötü ve iyi insanları birbirinden ayırt edebiliyor, onların ne tür bir insan olduklarını öğreniyordum. Bu kokunun kaynağı giderek yaklaşıyordu, bu kokunun kaynağı karşımdaki patikadan geliyordu. Kokudan kaçmak için acele ediyor arabamı açmaya çalışıyordum, kokudan dolayı acele ettiğim için kapıyı açamıyordum, Lanet Olsun! Diyor. Neden açılmıyor bu kapı! Diye mırıldanıyordum.
Bu kokunun kaynağı olan yaratık neden buradaydı? Etrafta kimse yok! Yoksa benim için mi buradaydı? Benim kim olduğumu biliyor mu yoksa? Bu kokuyu yayan yaratık insan olamaz!
Tanrı Aşkına! Benim mi peşimde yoksa! Sonunda kapıyı açmıştım ve arabamı çalıştırıp hızla yol almaya bu kokudan kaçmaya çalışıyordum. Bu kokunun kaynağı beni takip ediyor gibi! Koku giderek yaklaşıyordu. Kurtulmak için daha hızlı gitmeye karar verdim ve yolda olan çukuru göremedim, arabamın kontrolünü kaybettim. Güç bela kontrolü alabildim ve hemen frene bastım, nerdeyse ağaca çarpıyordum. Kendime gelememiş sok yaşıyordum adeta, kendime geldiğimde elim ayağım titriyordu sakinleştikten sonra, arabamı çalıştırıp normal hızda gitmeye karar verdim. Lanet olsun! Bu saatte hamburger yemek neydi! Ne işim vardı ki! Diyordum.
İşimi erken bitirip, kaytarmasaydım gün içinde arkadaşım lora ile yerdim ve bunları yaşamak zorunda kalmazdım. Tanrının Cezası! İşimi kaytararak yaptığım için.
Lora’ya anlatsam başımdan geçenleri üzülebilirdi az daha kaza yapacaktım ve başıma birşey gelebilirdi. Aldığım kokudan dolayı desem bile inanmazdı bana öyle bir koku olamazdı derdi.
Delirdiğimi düşünürdü, bu yüzden ona anlatmamaya karar verdim.
Tanrı şahidim ki Lara’yı çok seviyorum. Fakat bazen bana inanmıyor ve üstüme çok düştüğü için sinir bozucu olabiliyordu. Lara benim sahip olduğum ilk insan arkadaşım, Sıradan bir insan kendisi ve evli öğretmenlik yapıyordu. İki tane şirin ve tatlı kızı vardı. Benim Yarı melek olduğum kimliği bilen ilk ve tek insan arkadaşımdı. Bunu bilmesine rağmen benden korkmamıştı ve benimle arkadaş olmuştu.
On iki yaşımdayken kasabamıza taşınmıştı Lara ailesiyle önceden yaşadıkları yerde durumları iyiydi, birden babası iflas edince durumları kötüleşti ve o kasabadan ayrıldılar ve bizim kasabamıza taşındılar. Lara ile aynı sınıfta olduğumuz için arkadaş olmuştuk ilk başlarda kimse onunla konuşmuyordu, arkadaşı hiç olmamıştı bende onu öyle üzgün görünce yanına gidip arkadaş olmak istedim başlarda istemiyordu ama pes etmediğim için sonunda arkadaş olmuştuk ve birbirimizin en iyi arkadaşı olmuştuk, birbirimize her sırrımızı söylüyorduk işte o zamandan beri benim yarı melek olduğumu biliyordu.
Beni iyi tanıyan ve üstüme düşen biri varsa oda Lara idi. Canım arkadaşım onu çok seviyorum, tabi çekilmediği zamanlarda oluyor.
Lafa daldım az daha dönmem gereken patikayı geçiyordum. En sonunda evime varmıştım arabamı garaja park etmeye çalışıyordum ama bir türlü beceremiyordum en sonunda arabamı park ettim ve birden o kokuyu almaya başladım. Kokunun kaynağı dışardan geliyordu. Garajdan çıkıp dışarı baktığımda kimse oktu ama hala kokuyu alıyordum kimseyi bulamayınca garajın kapısını kapatıp yukarı doğru çıkmaya başladım. Evim dediğime bakmayın benim evim değil büyükannemden kalmıştı bana, eskiydi 19 yüzyıl tarzına uygun bir malikaneydi. Malikanenin içindeki herşey çok eskiydi tablolar, heykeller büyükannem bir koleksiyoncuydu. Bu evi ve içindeki eşyaları sevmiyordum ama büyük annemle anılarım burada olduğu için burada yaşıyordum. Benim tercihim ıssız bir arazide küçük bir kulübe bu sayede sessiz ve huzurlu bir yaşantım olur.
Geceleri gerçek sesimle istediğim kadar şarkı söylerdim ve kimse rahatsız olmazdı.
Çok yorulmuştum ve berbat bir gün geçirmiştim. Sabahın körü telefonum çalmıştı saat daha sabahın altısı kim arıyor beni diyordum. Kafamı yastıktan kaldırdım ve telefona baktım annem arıyordu. Anne ne oldu sabahın körü neden beni aradın? Diyordum. Bana dediği tek birşey vardı.
Ne zaman evleniyorsun?
Birini buldun mu?
Anne! Ne diyorsun sen ya saatten haberin var mı? Diyordum.
Bunun için mi aradın bu saatte günün diğer saatlerinde niye aramıyorsun?
Güne böyle saçma bir soruyla başlamak ve uyandırılmak kadar kötü birşey olamazdı.
Annem karşılık vermese olmazdı tabi bana; ‘yirmi yıl daha genç olsaydın sormazdım.’ Tanrı aşkına anne neler diyorsun sen ben daha kırk yaşında biriyim. Beni yetmiş yaşında bir insan mı sanıyorsun?
Malesef ki, safkan olmayan melekler daha 25 yaşına basmadan evlendiriliyordu. Dişi melekler yirmi yaşından önce evlenip topluluğa çocuk verme yükümlülüğü vardı. Bu sayede topluluk büyüyor ve sadakatini sunuyorsun bu kuraldan hep nefret ediyordum. Bana kimse aşkı hissettirmediği için ve biz kızları araç olarak gören erkeklerden nefret ettiğim için hiçbirini kabul etmedim. Bana aşkı hissettirecek insan bile bulamadığım için evlenmedim. Bütün bu erkek melekler geri kafalı oldukları için mağara insanları bile olabilirdi. En iğrenç tavırları ise biz kadınların hakkı olmadığını söylerler, bizim sadece ev işleri yapan ve çocuk yapmak gibi görevlerimiz olduğunu söylerlerdi. Benim dışımda kimse karşı çıkmıyordu herkes normal gibi kabul ediyorlardı. İsyan ediyordum ve topluluktan ayrılıp normal insanlar gibi yaşamak için aralarına karışmıştım.
Günümüze dönersek.
Garajda büyükannemin kedisiyle karşılaştım etraf karanlık olduğu için görmemiştim onu ve bei korkutmuştu. Artık garaja bir lamba katmam grekiyordu yoksa bu kedi beni korkudan öldürebilirdi yada ben onu görmeden öldürebilirdim.
Lanet kedi!
Merdivenden çıkıp hemen yatak odama doğru yürüyordum. İlk başta yanlış odaya girmiştim, o kadar yorgundum ki karıştırmıştım odamı sonunda güzel mi güzel odama varmıştım tam bir kraliyet ailesine yakışır bir yatak odasıydı. Yatağın yanındaki ışığı açmaya karar verdim, üstümdeki mücevherleri çıkarıyor, dolabımda ki mücevher kutusuna katıyordum üstümdekileri, belimdeki kemeri çıkarırken lanet kedi odaya geldi ödümü koparmıştı. Odadan attıktan sonra kediyi kemeri çıkarmaya başladım. Tekrardan o iğrenç, tiksindirici kokuyu almaya başladım bu sefer bu koku terasımdan geliyor gibi, lanet olsun! Bu koku buraya kadar beni mi takip etti? Kim bu? Korkmaya başlamıştım yatağın yanındaki çekmecede her zaman bir bıçak bulundururdum. Bıçağı alıp terasa doğru yavaş yavaş adım adım gidiyordum bir yandan kalbim hızlı atıyor korkuyordum başladım. Dışardaki nedir bilmiyordum bir yaratık olabilirdi! Ya da başka birşey ani bir hareketle terasa bağlantılı olan camı açtım o kadar hızlı açmıştım ki çıkan gıcırtı sesiyle çok korkmuştum sakinleştikten sonra etrafa bakındım ama kimseyi bulamamıştım, en sonunda paranoyak oldum galiba diyorum kendime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış Gecesi Serenadı
FantasyBenim adım Damian ve ben bir Demonum. Gecenin karanlığında düşündüğüm tek şey taze insan ruhu insan o kadar enfes ki her yediğimde kendimden geçiyorum. Her gün bir sonra ki günü iple çekiyorum taze ruhların tadına bakmak için. Çaresiz bir kurbanın r...