Yıl 2080. Günlerden ak sabahı. Dünyadan çok uzakta Ruz gezegenindeyim.
Ak sabahına uyanmak çok garip. Her zaman güneş var. Güneşin hiç batmadığı bir ülke. Ruz gezegeni dünyanın aksine düz bir zemin şeklinde. Etrafında suların olduğu ve merkezde kara olan düz bir gezegen.
Dünya gezegeni bozulmaya ve yaşanmaz hale gelince yüzbin çocuk bir koloni ile Ruz gezegeninde insan neslinin devamı için gönderildi. Gönderilmeden yıllar önce buraya üst inşa edilmişti. Bu üst bir devlet gibi ve Rus gezegenin tek insan sakinlerini barındırmaktaydı. Ağaçlar, ormanlar, nehirler ve tüm canlılar ile küçük bir dünya sanki. Tek farkı yer çekimi çok düşük olduğu için insanlar uçar misali zıplayarak bir yerden bir yere gitmektedir.
Ruz gezeginin dünyadan ayıran bir yanı ise sınırlarının olması. Bir yöne gitmek istediğinde bir süre sonrası sınır bitmekte ve geri dönmek zorundasın. Ruz gezegeni sabit ve dönmediği için sürekli güneş hep saat 10,15 konumunda sabah gibi. Gece ve gündüz hep iç içe. Sanki hiç uyumamış gibiyim.
Dünyadan çok farklı bir sistem kurulmuş buraya. Bir yıl 15 ay şeklinde. Bir ay 18 gün ve bir hafta 6 gün olarak ayarlanmış. Gezegenin ilk sakinleri ve kurucuları bu gezegenin mevsim geçişlerine uygun yeni bir takvim kulanmışlar. Bu zaman dilimine Er zamanı denmiş. Çok enterasan bir gün 18 saat ve 10 saatı gündüz 8 saati gece.
