Sejin, adamın tekrar gelip gelmeyeceğinden emin olamadığından sabaha kadar gözünü bile kırpmamıştı. Adamın da onun gibi güçleri olması korkması gereken bir şey mi emin olamıyordu. Aynı güçlere sahip olmalarına rağmen Sejin'e 'sen nesin?' diye sormuştu. Sejin onlardan farklı olmalıydı o zaman. Kendi hakkında bildiği tek şey ismiydi ve teorik olarak o bir insandı. Üzerindekinin çekiştirilmesiyle bakışlarını prense çevirdi.
"Uyandın mı?" dedi prens.
Sejin gülümseyerek kafasını sallamıştı. Bugün bir bahane ile Hyunjin'i sarayda bırakıp dışarı çıkacaktı. O adamı bulmak istiyordu. Konuşması gerektiğini düşünüyordu. Ona kendisi hakkında gerçekleri anlatabilirdi belki.
"Bugün yazı dersin var değil mi?"
Hyunjin asık yüzüyle kafa sallamıştı sadece. Sejin'in onunla gelmediği dersleri sevmiyordu. Yeni alfabeyi şu anlık sadece saray soylularına öğretiyorlardı. Bundan dolayı Sejin derse katılamıyordu. Alt dudağını bükerek yüzünü Sejin'e yaklaştırdı.
"Girmesem olur mu?"
Sejin kendisine yaklaşan yüzü alnından ittirerek prensin geriye düşmesine sebep olmuştu. Hyunjin o derse girmeliydi. Bu sayede Sejin saraydan çıkıp o adamı bulmaya çalışabilirdi.
"Gideceksiniz prensim."
Hyunjin ne kadar surat asmaya devam etse de Sejin onu hazırlayıp dersine gidecek hale getirmişti. Hyunjin yine yüzünde hınzır bir sırıtışla Sejin'e bakıyordu.
"Beni giydirmendense soymanı daha çok seviyorum."
Sejin, Hyunjin'e gülse de göz devirmeyi de ihmal etmemişti. Hyunjin'in bu arsızlıkları resmen kişiliğinin bir parçasıydı ve Sejin bunlara alışmıştı.
"Ben sana terbiye veremedim, prensim. Olmadı gerçekten."
"O güzel yüzünün ve mükemmel vücudunun suçlusu sensin Sejin. Ben gayet terbiyeliyim." Uzanıp Sejin'in yanaklarının üzerinde sıralanmış olan çillerini okşadı. "Bu güzellikleri arzulamak terbiyesizlik sayılamaz. Prensin fermanıdır." Alaylı bir şekilde güldükten sonra göz kırpıp odasından çıkmıştı.
"Ben ne yapacağım bu deliyle." dedi Sejin, sırıtarak.
Hyunjin'in derse girdiğinden emin olunca doğruca saraydan ayrılmıştı. Adamı nasıl bulacağını bilmiyordu ama hissedebiliyordu en azından. Yaklaşık bir saat çarşıda dolanmıştı ama hiç bir belirti yoktu. Tam saraya dönmeye karar verdiği sırada yine o aynı his bütün vücudunu kapladı. Gözleri çevresinde dolanmaya başladı. O gün gördüğü adamı arıyordu falat görünürde yoktu. Birinin omzuna dokunmasıyla irkildi. Arkasını döndüğünde gözleri beyaza dönmüş siyah saçlı bir erkek göreceğini tahmin etmemişti. Sejin kaçmak için harekete bile geçemeden çocuğun gözleri koyu kahverengi renge dönüşmüştü. Yüzünde de tatlı bir gülümseme vardı.
"Merhaba, biz de seni arıyorduk, yarı bekçi."
"Yarı bekçi." dedi Sejin.
Sejin bu garip çocuğun dediklerini anlamıyordu. Yarı bekçi ne demek hiç bir fikri yoktu. Ardından hissettiği enerjinin arttığını hissetti. İstemsiz olarak kendini koruma güdüsü devreye girmişti. Kırmızı parlayan irislerini çevresinde gezdirdi. En son da hala ona gülümseyen kahine sabitledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guard Angels / Hyunlix
FanfictionFelix doğduğu günden beri sebebini bilmeden birilerinden kaçmıştı. Ta ki bir gün barda o siyah saçlı oğlana denk gelene kadar. Küçüklüğünden beri sakladığı güçleri artık sır olarak kalabilecek miydi? Canlılar aleminde nefes alması yasaklanmışken...