24. Bölüm

281 58 22
                                    




24. Bölüm

Her insanın bir şehri vardır. Bu lafı duymuşsunuzdur, belki benden belki bir başkasından ama herkes bilir ki insanlar ve şehirler birbirilerine bağlıdır. Kimi çılgındır, tıpkı İstanbul gibi... Kimi ise asildir, Ankara gibi... Ben ise... Ben özgürüm, cesurum ve korkusuzum. İzmir gibi.

Dizlerimde duran defterin kapağını yavaşça açtım. Siyah süet ile kaplı olan defterin tenimde bıraktığı his hoşuma gidiyordu. Parmaklarımı kapaktan çekip saman rengi sayfalardan ilkine günün tarihini yazdım. 19 Şubat 2015.

Daha önceki günlük tutma çabalarım hep başarısızlıkla sonuçlanmıştı, hepsine "Sevgili Günlük" diye başlamıştım ve "İyi Geceler" dileklerimle sonlandırmıştım. Şimdiki farklı olmalıydı.

"Günlük,

Sana kendimi tanıtmam çok anlamsız, bunu yine ben okuyacağım nasılsa o yüzden sekiz yaşımdayken yaptığım 'Kendini Tanıt' kısmını es geçiyorum. Hatta bunu özellikle belirtmem de saçmalık ama içinde rol aldığım peri masalını unutmamın bir yolu olmalı. Bu da işin içine biraz saçmalık katmayla oluyor, bana göre.

İzmir... Hayallerimin şehrine attım günlük. Buraya geliş sebebimin hep üniversite olacağını düşünmüştüm. Kim tahmin edebilirdi ki peşimde beni öldürmek isteyen bir Avcı grubundan kaçtığım için buraya geleceğimi? Üstelik yanımda Ozan ve Eren ile.

Mührün bozulduğu gece tuhaf şeyler oldu. Ozan'ı hatırlıyorum ama sadece sima olarak. Hala mavi mi yoksa yeşil mi olduğunu çözemediğim gözlerini ve gülümsemesini hatırlıyorum. Fakat o ve beni kapsayan tüm anılar büyük bir boşluk içimde. Beni sinir eden şey ise onların davranışları... O boşlukları doldurmak için bana yardımda bulunmuyorlar. Aradaki her olayı hatırlarken Ozan'ı, ona karşı olan hislerimi ve yaşadıklarımızı hatırlayamamak beni delirtecek gibi.

Yine de huzurluyum... Hafiflemiş hissediyorum. Sanırım aşk, yüktü benim üzerimde.

Eren'e gelecek olursam... Ona güveniyorum ve en az Ozan'ı sevdiğim kadar seviyorum. Ne onu ne de Ozan'ı kaybedemeyeceğimi biliyorum artık. Onlar benim Harry ve Ron'um oldu. Farkında olmadan bir ekip haline gelmiştik, aslında onların hala bu durumu fark edebildiğini sanmıyorum. Aralarındaki zeki kız olmak beni mutlu ediyor.

Ah! Eren diyorduk... Eskiden ondan nefret ettiğimi anımsıyorum. Fakat şimdi... O davranışların sebebini bilmem ve yaşanan tüm olayları zihnimde birleştirmek... Uygun bir fiil bulamadım buraya. Muhteşem, harika, olağan üstü ya da bunun gibi bir şey gelebilir günlük. Kendimi milyonlarca parçası olan bir yapbozu tamamlamış gibi hissediyorum.

Pardon, henüz tamamlamış sayılmam. Hala Avcılar ile ilgili çözülmemiş bir problemim var ama yapbozun sadece bir karışlık kısmı boş. Milyonlarca parçanın tamamlanmış olmasının getirdiği mutluluğu bu boşluk silemezdi.

Çok fazla yol kat ettiğimi görüyorum.

O müzik çaları Ozan'dan alışımdan beri çok büyüdüm. Küçük yurt odamda başladım ben bu hikayeye günlük, ve şimdi İzmir'de iki katı ve kocaman bahçesi olan bir evdeyim. Uzun bir süre de burada olacağım. (Daha doğrusu öyle umuyorum.)

Yazmaya devam edeceğim..."

Defteri kapatıp parmaklarımı süet yüzeyin üzerinde gezdirdim. Yeni odama tahmin ettiğimden daha hızlı alışmıştım. Alıştığımdan daha geniş bir yatağa sahip olmuştum, tam karşımda duvarın yarısını kaplayan bir pencere vardı ve ben oradan her baktığımda Ege, ayaklarımın altında uzanıyordu.

Defteri yatağımın yanındaki komodinin ilk çekmecesine koyup mutfağa inmek için odamdan çıktım. Henüz merdivenlerin başındaydım ki kapının zili yankılandı evde. Adımlarımı kapıya bakmak için hızlandırdım. Birkaç basamak inmeden Eren'in "Geri dön!" diye bağıran sesi beni durdurdu.

Emrine aldırış etmeden birkaç basamak daha indim. Kapının ziline bu sefer yumruklamalar da eklenmişti. Bakışlarımı, saf cesarete bulayıp "Kim onlar?" diye sordum. Fakat sorum havada kalmıştı.

"Ne yapacağız," diye sordu Ozan. Zihnimdeki endişe kırıntıları mideme birer solucan olarak düşüyordu sanki. Yavaş yavaş küçülüyordum. "Ozan, onu Rufus'a götür," dedi Eren. "Onları ben hallederim."

Bir kez daha, bu sefer sesimi yükselterek, "Onlar kim?" diye sordum. İkisinin de bakışları bana çevrildi. "Avcılar," diye mırıldandı Ozan. Bu kelime onlarca cümlelik açıklamalara bedeldi.


"Bırak Ruhun Aşka Düşsün"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin