2

97 12 0
                                    

"Söz vermiştin anne..."

  Jimin annesinin ölmüş bedeninin üzerine battaniyeyi tekrar serdi. Dizleri üzerindeydi. Gözündeki yaşlar daha fazla kendilerine engel olamadılar. Jimin'in ince yanaklarından kaydılar ve annesinin cesedinin üzerine düştüler. Bir kaç kere hıçkırdı. "Anne..." dedi. Ağlaması şiddetlendi. "Söz vermiştin, hani kimseye bir şey olmayacaktı? Hani beraber çok mutlu olacaktık? Seni kurtaramadım anne..." Annesinin battaniyeye dolanmış bedenine sarıldı. Artık atmıyordu kalbi, sıcacık annesi buz kesilmişti. "Hani kolların benim için sıcak olacaktı hep? Üşüdüğümde sarılacaktın hani?" Jimin'in hıçkırıklarıyla sallanıyordu kadının bedeni. "Ölmedin biliyorum, her sözünü tutarsın sen. Hadi kalk anne." Kalkmayacaktı. Bir daha göremeyecekti güzel güneşi, koklayamayacaktı oğlunu. "Adamlar gitti, artık kalkabilirsin anne." Jimin bağırmaya başlamıştı.

"ANNEMİ SEN ÖLDÜRDÜN PİSLİK HERİF"

  Annesinin ölümü onu fazlasıyla derinden sarsmıştı. Zaten hayatı boyunca baba sevgisi görmemişti. Ona sahip çıkan tek kişi de artık yanında değildi. Şiddetle kalktı annesinin yanından. Ayakta durmakta zorlanıyordu küçük, ince bedeni. Ama babasına karşı beslediği nefret ağır basmıştı. Jimin duvardan destek alarak kalktı. Kanlı duvara dayanmış olan, annesinin kendisini savunmak için kullandığı demir sopayı aldı ve güçlükle oturma odasına girdi. Orada da babasının cesediyle karşılaşacaktı. Sopayı kavradığında ellerine de kan bulaştı. Duvarlara iyice baktığında sıçramış olan minik noktalar vardı. Koridora çıktı. Yerdeki halının eski halinden eser yoktu. Babasından azar işitirken keşfettiği yeni yeni desenler bir anda kaybolmuştu. Tıpkı yaşam sevinci gibi. Evin içinde demir sopanın yere sürtmesiyle çıkan cızırtı sesi ve Jimin'in yorgun ruhundan başkası yoktu.

  Salonun kapısı zaten açıktı. Annesiyle beraber süslediği yılbaşı ağacı, özenle hazırladıkları hediye paketlerini ezmişti. Hemen yanda babası yerde yatıyordu. Yüzünde gazete kağıdı vardı. Cesedini görmek bile Jimin'i sinirlendiriyordu. Salondan içeri girdi ve babasına doğru ilerledi. Adamın etrafında kandan oluşan bir gölet vardı. Umutsuzca eğildi. Babasına elini bile sürmeyecekti çünkü babası onu hak etmiyordu. Baba olmaya uygun son kişi filandı. Bunun için kendi annesine de kızıyordu içinden. "Neden senin gibi adi bir şerefsizle evlendi?" babasının kafasındaki gazete kağıdını ayağıyla ittirdi. Adamın sert darbe almış suratını görünce ağlama krizi bir sinir krizine dönüştü. 

"NASIL KANDIRDIN ANNEMİ"

  Elindeki sopayı kaldırdı. Normalde karıncayı incitmeyen Jimin, babasının cesedini darp edecekti. Hayatında farkına bile varmadığı gücünün hepsini işte tam da o anda harcadı. Sopayı babasının karnına doğru vuruyordu. Jimin vurdukça adamın ağzından kanlar çıkıyordu. "Annemi harcadın." Jimin yetinemiyordu. Babasını 1 sene aralıksız dövse yine de kendi yediği dayağı ödeyemezdi. Ayyaş babası eve gelir önce Jimin'i, sonra da oğlunu dövmemesini söylediği için karısını döverdi. Onların yaşam tarzı olmuştu bu artık. Zaten ona yuva olamayan bu ev şimdi ailesine hatta yaşayamadığı ve bundan sonra da yaşayamayacağı çocukluğunun, sikilmiş bahtının da mezarı olmuştu. Hiçbir anlamı kalmamıştı artık. Dört duvardan başkası değildi şimdi, kan ağlayan dört duvardan başkası... Boktan bir hayatı olduğunu biliyordu babasının ama mafyaya bulaşacak kadar da boktan olduğunu düşünmemişti Jimin. "Neden?" diye soruyordu cevapsız kalacağını bilerek sorularını. Sormaya devam ediyordu "Hiç mi bizi düşünmedin baba?" Vurdu. "Hiç mi baba..." Düşünceleri beynini gıdıklıyordu. Sinir hücreleri vücudunu uyarıyordu. İç sesi haykırıyordu "Vur, anneni öldürdü o." Her vuruşunda biraz daha hırslanıyordu. Küfürler tekmelere karışıyordu. "Bizi düşünmedin, şerefini de mi düşünmedin baba?" Yıllarca vicdan azabı çekmeden, çocuğuna belli etmeden yaşamıştı. Jimin ağlamasını ve hıçkırıklarını tutamadı. Jimin'in minik bedeni daha fazla dayanamadı. Son sopa darbesini vurmasıyla babasının cesedinin yanına yıkılıverdi. Kapalı gözlerinin ardından sadece iki yaş daha dökmeye mecali kalmıştı. 

  Annesi, eğer uslu durursa Noel Baba'nın onu ödüllendireceğini söylemişti. Sanırım annesinin ona söylediği tek yalan buydu. 


"Hiç mi baba..."

Babydoll | YOONMINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin