Yıldızınızı parlatırsanız çok sevinirim.
Keyifli okumalar...
~~~Yapraksız kaldın diye gövdeni kestirme. Zira bu işin baharı var. Hz. Mevlana
Ben Ada Demir. 25 yaşında, Kalabalıklar içinde yalnız, kendime kapanık, hiç kimseyle iletişime geçmeyen asosyal biriyim.Her şey o gün başladı. Annemle babamın beni okuldan almak için gelirken yaptığı kazayla.
O gün kaybettim onları. Cansız bedenlerine bakarken, yaşadığım şokla ve acıyla kendimi paralamak istercesine ağlamak isterken, ağlayamamakla başladı.
Onların ölümünden kendimi sorumlu tutmakla başladı her şey.
O günden on yıl geçti. Bu gün olanların ölümlerinin üzerinden tam on yıl geçti. O gün ağlayamadım ama, o günden sonra, her gün ağladım.
Sessizce ağlarken kapı çalındı. Göz yaşlarımı silip "Girin" dedim. Kapı açıldı içeriye yetmiş yaşlarında bir kadın girdi. Evet babaannem "Gül kokulum, kurban olduğum ne zaman uyandın sen?" Diye sordu, ardından bir kaç saniye duraksadı ve gözlerini üzerimde gezdirip devam etti.
"Ağlıyor musun sen?" Bir kaç saniye bakıp yanıma geldi ve yatağa oturdu. Gözyaşlarımı görmesin diye ondan başka her yere bakıyordum.
Sıcak ellerini saçlarımda hissettiğim de yavaşça başımı ona çevirdim. Ben bir şey söylemeden, ağlamaklı sesiyle konuşmaya başladı.
"Kurban olduğum ağlama. Sende parçalama bu yaşlı yüreğimi" ağlayarak söylediği sözlerine daha çok ağlamaya başladım.
Daha çok dayanamadım on yıldır saklamaya çalıştığım gözyaşlarımı daha çok saklayamadım.
"Babaanne yapamıyorum, dayanamıyorum." Durdum ve daha çok ağlamaya başladım "Onlarsız bir güne uyanmaya dayanamıyorum. Anne Baba deyip sarılamıyorum. Yokluklarına alışamıyorum." Başımı omuzuna dayamış, içimde tuttuğum acıyı haykırıyordum.
Hıçkırarak ağlamama o da eşlik edince, yaptığım şeyin yanlış olduğunu anlayıp, kendimi durdurmaya çalıştım. Bu yaptığım evladını yitirmiş bir anneye haksızlıktı.
"Tamam babaanne sakinleşelim, bu gün ağlamak yok, tıpkı o günkü gibi." Deyip gülümsemek için kendimi zorladım.
Başını kaldırıp bana baktı. Yaşlılıktan dolayı yüzündeki kırışıklıklar, yeşil gözleri ve o gün ağarmış saçlarıyla bir meleği andırıyordu.
Elimi yavaşça kaldırıp, parmak uçlarımla yanağına süzülen göz yaşlarını sildim. O sırada kapıda durmuş bizi izleyen Sinan amcamı gördüm. Dolmuş gözleriyle bizi izliyordu.
İki adım atıp yanımıza geldi, ilk önce babaannemin sonrada benim başımdan öpüp, ikimize birden sarıldı.
Ayrıldıktan sonra bana bakıyordu. Ne yapacağını anlayıp "Hayır! Amca hayır!" Dedim. Kafasını benden günah gitti diye salladı ve bir çırpıda bizi gıdıklamaya başladı.
Ben kahkahalarla gülerken, babaannem amcamın dokunuşlarından kaçmaya çalışıyordu.
Amcam gıdıklamayı bitirdikten sonra, babaannem 'hergele' diye homurdan dı. Amcam da karşılık olarak kocaman bir kahkaha atarak "Tamam bu kadar hanımlar, hadi kahvaltıya." Dedi.
Onlar odadan çıkıp aşağıya inerken, bende yerimden kalkıp lavaboya gittim. Temel ihtiyaçlarımı giderdikten sonra, üzerimi değiştirdim ve aşağıya indim. Salona geçerken, mutfaktan gelen sesler arasından ismimi duydum.
Yavaş adımlarla mutfak kapısına yaklaştım ve dinlemeye başladım. Samet amcam ve Nihan yengem konuşuyorlardı.
"Samet yeter artık dayanamıyorum! Ya başka bir eve geçeriz! Ya da sen bir çaresini bul!" Diyordu yengem.
"Anlamıyorum seni Nihan ne istiyorsun?!" Diye karşılık verdi amcam.
Bıktım her şeyden! Yeğeninin, kardeşinin nazını çekmekten bıktım!" Bir kaç saniye durdu ve devam etti "Sinan'ı geçtim! Ada! Evlenme yaşı geldi gidiyor, ama küçük hanım buradan ayrılmak istemiyor!"
"Tamam hayatım, bulucam bir çaresini."
Duyduklarımla kaskatı kesildim. Samet amcamla yengemin, hatta kuzenlerimin beni istemediklerini biliyordum, ama bu kadar da çok değil mi?! Resmen benden kurtulmak istiyorlar. Sakince kapıdan ayrıldım ve kahvaltı yapmak için salona geçtim.
Tüm gün annem ve babamın ölüm yıl dönümü için lokma dağıttık ve mezarlığa gidip ziyaret ettik.
Gün boyu ordan oraya koşmuş babaanneme yardım etmiştim. Şimdide yorgun argın yatağıma uzanmıştım.
Bütün gün sabah duyduklarımı düşündüm. Biliyordum artık, ne yapacağımı biliyordum.
Komidinin üzerindeki telefonumu aldım ve tek yakın arkadaşım olan Ali'ye mesaj attım.
"Yarın buluşmamız gerek!!!"
"Noldu? Acil mi?"
"Acil!!! Hemde en acilinden!!!"
"Bir şey mi oldu??"
"Olduuuu!!!"
"Ya kızım ne olduysa söyle!"
"Yarın randevum var! Boşu boşuna çağırma!"
"Randevun benden önemli mi?!"
"Zaten bir daha yüzümü görmeyeceksin!"
"Ne demek o?! Yüzümü görmeyeceksin de ne demek?!"
"Yarın saat 8'de her zaman ki yerde ol!"
Mesajı attım ve uyumaya karar verdim. Yarın büyük gündü belkide burdaki son günümdü.
~~~
Merhabalar efenim...
İyisinizdir umarımmm...Yeni kurgu'mla karşınızdayımm...
Umarım beğenirsiniz...
Yıldızınızı parlatmayı unutmayın🌟
Yorum atarak düşüncelerinizi paylaşırsanız çok sevinirim❤
Sizi seviyorummm❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADERİN DANSI
Romance"Geçmişi geri getiremem," dedi. Ve ben genzimin yandığını hissettim. "Ama seninle bir gelecek yazabilirim." dedi. Gözlerine bakarak derinlere daldım. ... Bu kitapta geçen kişiler ve kurumlar tamamen hayal ür...