Evgeny Grinko - Jane Maryam
2. "İki Göz Arası Mesafe"
Sözleri olmayan şarkılar da çok şey anlatır, duymasını bilmek gerek.
Bugün yeni okulumdaki ilk günümdü. Eski okulumu çok seviyordum ve birçok arkadaşım vardı. Derslerimde de bir hayli başarılıydım fakat hiç ummadığım bir şekilde oradan ayrılmak zorunda kaldım. Teyzem çok ısrar etti zira İstanbul'da kendine bile hayrı olmayan amcam dışında kimsem yoktu.
Yakup abi ilk gün olduğu için beni okula bırakmak istedi. Arabayı fakültenin biraz ilerisinde durdurduğunda, ''İşte burası Burçe,'' dedi ve yüzümü fakülteye çevirdim. Öylece baktım ve hiçbir şey hissetmedim. Sanki üçüncü sınıf öğrencisi değilmişim de birinci yılımdaymışım gibiydim.
''Teşekkür ederim Yakup abi,'' dedim gülümseyerek. ''Ben gideyim.''
Kapıyı açacağım sıra beni durdurdu ve biraz para uzattı. Kaşlarımı hafifçe çattım ve kafamı iki yana salladım. ''Benim param var.''
''Sen öğrencisin paran olamaz,'' diye güldürmeye çalıştı beni. ''Abinim ben senin üstelik.''
''Ama...''
''Burçe dedim!''
''Peki,'' diyerek istemeye istemeye parayı aldım ve arabadan indim. Işıklara dikkat edip karşıya geçtikten sonra kitaplarımı göğsüme yapıştırmış bir şekilde fakülteye girdim. Öğrenci kimliğimi almam ve sınıfımı öğrenmem gerekiyordu. Sakin adımlarla öğrenci işlerini buldum ve öğrenci kartımı aldığım gibi sınıfımı öğrendim.
Üçüncü kata inerek söylenilen sınıfı buldum. İçeri girdiğimde neredeyse altmış kişilik bir sınıfta olduğumu anladım. Kimseyle göz teması kurmadan en ön sıraya geçip oturdum. Sınıf çok gürültülü değildi ama bazı bakışları üzerimde hissedebiliyordum. Üstelik üniversitede de kimse kimseyi kolayca umursamazdı.
Birkaç dakika sonra göbekli ve gözlüklü orta yaşlarda bir hoca elinde dosyalarıyla içeri girdi. Ajandamın ilk sayfasını açtım ve en sevdiğim kırmızı puantiyeli kalemimi elime aldım. Hoca konuşmadan direkt kitaplarının üzerindeki yoklama kağıdını alıp en ön sıraya yani bana getirdi. Kağıdı verirken gözlüklerinin altından bakarak, ''Sen yeni misin?'' diye sordu.
''Evet,'' dedim sakin bir ses tonuyla.
''Hangi üniversiteden geldin?''
''İstanbul,'' diye cevapladığımda biraz şaşırdı ama çok üstelemedi.
Eliyle kağıdın arka tarafını işaret etti. ''Yeni liste gelene kadar en alta kendi adını yazıp imzanı atabilirsin.''
İki yaprak çevirip son kısma kendi adımı ekleyerek yoklama kağıdını bir arkamdaki arkadaşlara uzattım. Yoklama kağıdı dönerken hoca tahtanın önüne geçerek, ''Bugün ilk dönem iletişim araçlarını işleyeceğiz,'' dedi. ''Sunum üzerinden ilerliyoruz haftaya da zaten vizeleriniz başlıyor.''
Arka taraftan bir erkek sesi yükseldi. ''Hocam bari bu hafta ders işlemesek ya, konular birikiyor.''
Hoca imalı bir şekilde gülerken, ''Dur Cem,'' dedi. ''Sen bir de finalleri gör.''
''Ama hocam yazık ediyorsunuz ya!''
''Oğlum çalışan yapar ağlamayın.''
''Mesele çalışmak zaten,'' dedi Cem ama ona bakmadım nasıl biri olduğunu görmemiştim. ''Neyse hocam canınız sağ olsun.''
Diğer duvar dibindeki başı kapalı bir kızın sesi yükseldi bu kez de. ''Hocam kaç soru soracaksınız?''
''Toplam üç sorunuz olacak arkadaşlar,'' dedi hoca. ''Klasik ama düzgün cevaplar istiyorum. Kağıt doldurmak için saçmalamazsanız sevinirim.''