Zamanın sonsuz yıkıcılığına uğramış antik krallık... Çaresizce Dünyaya inip ilk dünyalıları oluşturan AY'ın kadim insanları... Yüzlerce, binlerce yıl önce henüz dünya ancak bir alev topuyken kuruldu o kadim uygarlık. Ay şimdiki gibi değildi. Bir kardeşe sahipti. Bu iki kardeş Ayın üzerinde de egemenlik kurmuş iki farklı kabile yaşardı. Bazen tek tük anlaşmazlıklar yaşıyorduysalar da biri olmadan diğeri, diğeri olmadan da öteki var olamazdı. Zaman geldi ve geçti. Küçük kabileler görkemli krallıklara dönüştü ve bu iki kardeş ay medeniyetlerini birleştirip tek büyük bir şehir kurmaya karar verdi. İlk ayın ismi yalnızca "A" idi. İkincisi ise "Y". A'daki imparator Y'nin barışçıl kralının aksine daha otoriter, kibirli ve hırslıydı. Y'deki sakin, ılımlı doğa A'daki öfkenin yanına bile yaklaşamazdı. A kibirlendi. Altınlar içindeki Y'nin kibar kralını kıskandı ve küçümseyerek onu küçük düşürmek istedi. "Yeni kurduğumuz kardeş medeniyetimizin isminde öncelik bizim ismimizde olmalı. Siz korkakların güvencesi biziz. Biz olmasak bugünlere gelemezdiniz." Y'deki kral savaşçı bir kişilikte değildi ve bunu hiç tereddüt etmeden kabul etti. O günden sonra tek sayılan iki uydunun ortak ismi AY olmuştu. Yine böyle başka bir günde A'nın kralı Y'dekilerin civar medeniyetlerle olan iyi ilişkilerini kıskandı ve kibrini yeniden gösterdi. "Sizin isminizin boyutu bizimkine yaklaşamaz bile. Biz sizden güçlüyüz ve gücümüzün ismimizden bile anlaşılmasını isteriz." Y'deki barışçıl kral bu şartı da kabul etti ve o günden sonra AY'ın ismi Ay olarak değiştirildi. Diğer toplumlarla her daim savaş halinde olan A krallığının tükenmiş kaynakları ve kuraklaşmış arazileriyle kıtlık yaşayan halkının aksine A'dakilerin savaşçı özelliği kadar barışçıl olan Y'nin halkı elindeki kaynakları korumuş, paylaşmış ve küçük uydularının zenginliğini sürdürmeye devam etmişti. A'nın bencil kralı yine köpürdü ve Y'deki krala yeni bir istekle misafir oldu. "Sizin yaşamınız bizim ellerimizde. Bizim kadar kaynağa ihtiyacınız yok. Elinizdekileri bize verin ki uygarlığınızın devamlılığı kesin olsun." Y'nin bilge kralı kaynaklarını paylaşmayı yine tereddüt etmeden kabul etmişse de bu işin sonunun nereye varacağını tahmin etmeye başlamıştı. Kendi halkını güvenceye almak için A'dakilere fark ettirmeden yeni soğumaya başlamış sonradan dünya olarak anılacak doğal kaynaklarca zengin olan mavi gezegene keşif gezilerini başlattı. En sonunda Y'nin kralının öngördüğü şey gerçekleşmişti. A'nın zalim orduları, Y'nin halkına hazırlık süresi bile vermeden görkemli altın şehrin kapılarına dayanmıştı. Fakat A'nın dikbaşlı, hırslı ve kibirli kralı, Y'yi o kadar çaresiz görüyordu ki saldırmalarına bile gerek kalmadan işlerini halledebileceklerinden emindi. Şehrin kapısına vardıklarında kral şehre karşı bir bildiride bulundu. "Y şehrinin insanları, ya korkak kralınızı bana teslim edip hükmüm altına girersiniz ya da hepinizi kudretimde boğarım." A'nın kralı bir süre cevap almayı beklediyse de en küçük çıtın bile çıkmadığını görmesi öfkeden deliye dönmesine yetti. Dev koçbaşları çağırttı ve altın şehrin görkemli kapısını yerle bir etti. Şehir bomboştu. Adeta terk edilmişti. Ne bir insan ne başka bir canlı vardı. Kral yeniden öfkesine yenik düştü ve bizzat kendisi şehrin her karışını aramaya koyuldu. En azından bir kişi bulup öldürebilmeyi umuyordu. Bu çabanın beyhude oluşunu uzaklarda uzayın derinliklerinde parıldayan yüzlerce cismi gördüğünde anladı. Hemen dürbününü aldı ve uzaklardaki parıltıları izlemeye başladı. Gördüklerine inanamamıştı. Y'nin insanları akın akın yeni soğumaya başlamış mavi gezegene göç ediyordu. Gördüğü şey onu öylesine sinirlendirmişti ki öfkesini dışarı vurabilmek için bütün gücüyle kükredi. Öylesine bir kükreyişti ki bu yıllardır bozdukları dengeyi yıkan son dokunuş olmuştu adeta. A uydusu büyük bir şiddetle altın şehrin üzerine kapandı ve o günden sonra zerinde değil yaşam bir su zerresine bile rastlanmadı. Çarpışmadan önce kaçabilen birkaç A'lı asker güvenle dünyaya inmeyi başarmışsa da kibirli kral onlardan birisi olamadı. Ve öfkesiyle birlikte altın şehrin yanında artık tek parça halindeki ayın biz zamanlar verimli olan topraklarına gömüldü. Bir zamanlar huzur dolu olan herkesin mutlu yaşadığı cennetin bir diğer şehri olan AY'ın da sonu bu şekilde oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kısalar
Sonstiges"Söz gümüşse sükût altındır." demişler. Oysa sözünü yitiren insanın ne farkı kalır yitmişten? Altınınız sizin olsun yeter bana sözlerim. Kaçan sözün esefi tüm sükûta bedeldir. Sözün bittiği yerde sükût ancak değerlidir.