cenaze

57 10 12
                                    


Bir insan öldüğünde muhtemelen en yoğun hissedilen duygu acı bir soluktu. Ama ben şuan bulunduğum bu yerde acı bir soluktan çok bir boşlukta gibiydim. Hemen bir kaç adım ilerim de duran insanlar ile aramda artık bu bir kaç adımdan çok daha fazlası vardı. Herkesin bu gerçeği bildiğini ilk geldiğim anda fark etmiştim. Neden burada olduğumu soruyorlardı birbirlerine benim sebep olduğum bir ölüm olduğunu söylüyorlardı ama kimse çıkıpta adam kızını öldürüyormuş demiyordu.

Gözlerim tek tek hepsini izlerken zihnim koca bir dehlize düşmüş gibi battıkça batıyordu. Boğuluyordum ama asla bir acı yoktu içimde. Bunu düşlediğim anlar olmuştu küçükken bazen öldüklerini hayal ederdim tek düşünebildiğim o koca evde yine tek başıma kalacak olmamdı. Ama şimdi bambaşka bir andaydım köklerimi kaybetmiş gibiydim tabi birde zaten kötü olduğunu düşündüğüm köklerimin berbat bir kök olduğu gerçeği vardı.  Yengem ve halam deliler gibi ağlıyorlardı aklıma babamı sevmediklerini fark ettiğim her an gelirken yaptıkları duygusal gösterişin seyircisi olmak beni vicdanen rahatsız ediyordu.

Bu toprağın altında yatan kişi hayatımın çok uzun bir zamanında hemen yanımdaydı bazen öfkeli olurdu ama çoğu zaman öylece dururdu bomboş bir duvar gibi herşeyi izlerdi. Şimdi öğrendiğim yeni detaylarla beraber hiç sevilmeden  gittiğini görebiliyordum. Bırakmalıydı annemin onu sevmediğini anladığı ilk an ondan vazgeçmeli ve ilerlemeliydi ama ne şartlar altındaydı emin olamıyordum. Hikayenin onun açısından öğrenebileceğim her detayı artık bende çok uzaktaydı. Tıpkı bir kaç güne anneminde kendi evine geçeceğini öğrenmiş olmama gibi. Bana gelip beraber gidelim dememişti, evim şurada olacak istediğin an gel de dememişti gideceğini bile merdiven boşluğunda öylece ne yapacağımı düşünürken duymuştum. Kimsesiz kalıyordu ve bu duygu ilk defa elle tutulur gibi bir hal alıyordu.

Atılan toprak edilen duaların ardından herkes yavaş yavaş mezarlığı terk ederken halen çam ağacının altında duruyordum. Aramda bir kaç adım olan mezar artık bana çok yabancıyken bile içime düşen bu boşluk hissi ile ne yapacağımı kestiremiyordum.

'Hadi gidelim'

'Bir kaç saniye daha kalabilir miyim?'

Mete hemen ardımda durup beklerken kendimi bir kaç adım atmaya zorladım. Hemen başında durduğum mezara bakarken ilk defa yanağıma yayılan ıslaklığı fark ettim. İçimdeki eksikliğin çok büyük bir kısmını bu toprağa bırakıyordum. Bir kaç saniye gözlerimi kapatıp ona dair iyi anıları düşlemeye çalıştım zihnimde kalan son şeyin gerçektende onu gördüğüm an olması ile yeniden kendimi sıktım. Belki bir gün bambaşka duygular ile gelebilirdim  buraya ama şuan değildi.

Adımlarım kabristanlığın çıkışına yönelmişken kalabalığın orada durduğunu görüyordum. İçerde yüksek sesle söylenememiş her kelimenin dışarıda yüzüme vurulmasını bekleyerek yanlarına ilerledim. Ne kadar tez yüzleşirsek o kadar tez biterdi. Karşımda bir kaç kişi ile duran Ferit abim bana doğru döndüğünde herkesin ilk hamleyi ondan beklediğini fark ettim. Şuan aile büyüğü oydu ve onun beni taşlaması normal olandı. Bana doğru gelen adam ile adımlarımı durdurdum. Hemen önümde durduğunda bir kaç saniye birbirimizi izledik. Yüzüne yayılan hafif bir tebessüm ile bana sarıldığında yüzümün yeniden ıslandığını hissediyordum.

'Keşke böyle olmasaydı Helin'

'Keşke '

'Ama yine de senin abinim tüm bu insanların ne düşündüğü de bunu değiştirmeyecek benim gözümde hep yerde bulduğu ölü kelebekleri ağlayarak bana getirip Ferit onları kurtar diyen küçük kızsın bunu unutma'

'Teşekkür ederim'

'Geçecek zaman her izi hafifletecek '

'Sen iyi misin?'

Beyaz Açelya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin