Saye'nin yaşadıklarının üzerinden aylar geçmişti. Kestiği saçları neredeyse omuzlarına yaklaşıyor, siyah boyası akmaya, saçlarının dibindeki sarılıklar gözükmeye başlıyordu. O ise hiç üşenmeden tekrar tekrar boyayıp kesmeye devam ediyordu. İş yerindeki patronu onun çalışkanlığına bayılıyor ve arada bir aldığı maaşın üzerine avansta veriyordu. Aren'in anneannesinin evini artık daha da kendine göre düzenlemişti. Artık lise son olmuştu ve gireceği üniversite sınavına var gücüyle çalışıyordu. Hâlâ hangi mesleği seçeceğine karar verememişti ama yine de çok çalışmalıydı. Önemli olan yüksek puan almaktı, yüksek puan aldığında emindi ki istediği her yer olabilirdi.
Bu arada Aren Hukuk Fakültesi'ni kazanmış, avukatlık okuyordu. Saye onun adına çok sevmişti ve borcunu ödemek için ona biraz para yollamıştı. Aren'in onun parasına ihtiyacı olmadığını biliyordu ama bu evde anca böyle rahat oturabilirdi. Artık kendi düzeni vardı ve yalnız yaşamaya da alışmıştı.
Telefonundaki sosyal medya hesaplarının hepsini de kapatmış, bunun yanında artık kardeşini aklına getirmiyor ve ne yaptığıyla ilgilenmiyordu. Ama bir gün başarılı olup onun ve anne, babasının karşısına çıktığı anı sürekli hayal ediyordu.
Annesi Gaye'nin her zaman başarılı bir doktor olmasını ve hastalığa yakalandıklarında onları iyileştirmesini istemişti. O yüzden de Saye ne kadar zor olsa da arada bir doktor olmayı düşünüyor, sonra bunun zor olduğu aklına geliyor ve kararını değiştiriyordu. Tek istediği şey başarıydı.
Sizi düşürmek isteyen, yüz üstü bırakan ve küçümseyen insanlardan alacağınız en iyi intikam başarıydı. Sizin başarılı olmanız onları mahvedebilirdi. Hele ki Saye'nin anne babasının Saye'nin işe yaramaz olduğunu düşündükleri göz önüne alınırsa Saye başarılı bir insan olarak karşılarına çıktığında bu onları oldukça şok edebilirdi.
Bu arada Saye hayatını belli bir düzene soksa da maalesef insanlarla olan ilişkilerini pek düzene sokamamıştı. Aren hariç konuştuğu hiçbir arkadaşı yoktu. Ona yaklaşmaya ya da arkadaş olmak isteyen kişileri ise direkt olarak kendinden uzaklaştırıyordu. Birkaç kere çalıştığı yerdeki kızlar onu işten sonra kahve içmeye çağırmışlardı ancak o hiç düşünmeden reddetmiş. "Ders çalışmam gerek size iyi eğlenceler." Demekle yetinmişti.
Kendi kendine mutluydu ve artık buna alışmıştı. Güzelce yemeğini yiyor, kendine bakıyor ve uykusunu rahatça alıyordu. Ama hâlâ yiyemediği tek bir şey vardı; Makarna. Nedense makarnayı artık yiyemiyordu gördüğü an midesi bulanmaya başlıyordu. Dünya da en çok sevdiği ve eskiden hiç hayır diyemediği şeyi yiyememek onu üzse de artık yemekten vazgeçmişti.
Bu arada yıllardır görüşmediği dövüş öğretmenini bulmuştu ve bugün onunla buluşmaya gidecekti. Heyecanlıydı çünkü bayadır onunla görüşmüyordu. Sosyal medya hesabını kapatmadan önce son kez öğretmenini bulmak için kullanmıştı onu. Arada sırada kendi kendine eskisi gibi dövüş yaptığı için ileride belki bu konuda da ders verebilirdi. Bir şekilde öğretmenini bulmuş telefon numarasını atmıştı. Sonrasında da sosyal medya ile işi kalmamıştı. Öyle ki fazla garip karşılanacağını bilmese tuşlu telefona bile geçiş yapabilirdi. Telefon rehberinde yalnızca 3 kişi vardı zaten; Aren, Öğretmeni ve İş yerindeki patronu. O yüzden bu dokunmatik çok amaçlı telefon bile bazen ona fazlalık gibi geliyordu.
Telefonu çaldı; arayan öğretmeniydi. "Ben çıkıyorum Saye yarım saate görüşürüz herhalde." Dedi hocası.
"Tamam Atay hocam görüşürüz." Dedi Saye evinin kapısında ayakkabılarını giymeye çalışırken. Öğretmeni nedenini bilmediği bir nedenden dolayı adını değiştirmişti. Neden olduğunu sorduğunda ise "Telefonda anlatabileceğim bir konu değil." Demişti. Görüşmedikleri en az 5 yıl olmuştu ve Saye'nin aklında kalan nadir insanlardan biriydi kendisi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE(Yakında basılacak)
Akcjaİntikam neydi? Soğuk yenen bir yemek mi? Unutmak mı? Peki ya affetmek? Saye'ye göre sadece bir oyundu. Ama sonu ölümden bile daha tehlikeli bir oyun, belki de bir kumar. İkiz kardeşine yapılan zorbalıkların intikamını almak için and içen Saye, kard...