17-SAĞLIK VE İYİLİK HALİ

19 6 51
                                    

Yeşil, sağlık ve iyilik hali ile ilişkilendirilir. Bu nedenle birçok sağlık ürünü veya hizmeti yeşil renkle tanıtılır.

(YEŞİL)

@duygu_k1rcl1 bu bölümü senin önerdiğin şarkıyla okuyalım bakalım... :*


Boğazımda baskın bir kuruluk vardı. Uzun zamandır su içmediğinizde ilk yutkunmanızda yanar ya hani, acıyla buruşturursunuz yüzünüzü. İşte, öyle bir kuruluk. Kolumda ince bir sızı hissediyordum ve damarlarımda hareket eden bir şeyler vardı. İyi değildim biliyorum... biliyorum ama gözlerimi açamıyordum. Kirpiklerim sanki birbirine yapışmıştı ve gözlerimi açarsam tüm kirpiklerim koparak dökülecekti. Bedenimde ne kadar kötülük varsa hepsini hissediyordum. Denemeliydim... kendimi görmek için, denemeliydim.

Gözlerimi açtığımda baş ucumda sırtını duvara dayamış, kaşları çatık ama gözleri kapalı Demir'i gördüm. Ayak ucumda ise yatağıma başını yaslamış Sıla duruyordu. Burası... burası benim odam değildi. Bana bir şey olmuştu... olmuştu olmasına ama ben hatırlamıyordum. Gözlerim tamamen açıldığında etrafta gözlerimi gezdirdim. Bir hastane odasındaydım, damarlarımda gezdiğini hissettiğim şey bir serumdu. İlk söylediğim şey ise ''Su'' oldu. Çünkü daha fazla bu acıya dayanamayacaktım. 

Başını koyduğu yerden hızla kaldırdı Sıla ''İnci! Canım benim... uyandın...'' saçlarımı okşayarak baş ucumda duran sürahiye uzandı ve benim için su doldurdu.

 Önce suyu içmeliydim. Sonra bana ne olduğu hakkında soru sorardım nasıl olsa. Onun yardımı ile bir bardak suyu içtim. Sıla, gözlerini Demir'e dikip boğazını temizledi. Demir sanki o komutu bekliyor gibi gözlerini açtı ve sırtı ile duvar arasındaki bağı kopardı. ''Sevgilim'' korku, ses tellerine işlemişti. Endişeli gözleri bütün bedenimi inceledi ve alnını alnıma bastırdı. ''Uyandın''

''Ben diğerlerine haber vereyim'' diyerek yanımızdan ayrıldı Sıla. Bizi yalnız bırakmak istediğini anlayabiliyordum. Aslında vücudumda bir değişiklik yoktu. 

Ben neden buradaydım? Neden hatırlamıyordum? Bir kriz kurbanı mı olmuştum?

 Çenemi okşayan Demir'in parmağını tuttum. Kendimi çocuk gibi hissetmiştim. Hani bebeklerin eli sadece bir parmağı kavrayacak kadar küçüktür ya... onun bebeği gibi hissetmiştim kendimi. ''Ne oldu bana?'' endişeli gözlerinden bir şaşkınlık edası geçti ama uzun sürmedi. Bir şey söyleyeceği sırada odamın kapısı açıldı. 

Endişeyle içeri giren ilk kişi annemdi. ''İnci! Bebeğim'' evet, ben annemin bebeğiydim ve ebediyen öyle kalacaktım. Bundan şikayetçi değildim. Sonuçta beni bebeği olmamı istediği için dünyaya getirmişti. 

''Anne'' gözlerim çoktan dolmuştu.

 Onu özlemiştim. Ne kadar uzun zaman olmuştu görmeyeli... sahi, neden hiç ziyaretine gitmek aklıma gelmemişti? O, yoğun işleri yüzünden gelemezdi ama diğer normal üniversite öğrencileri gibi ben neden tatillerde onu görmek için gitmemiştim? Onu görene kadar bu soruların hiçbiri aklıma bile gelmemişti. Hayırsız bir bebek olduğumu fark ettim o an. Bana sarılan bedeni benden biraz uzaklaştı. Elleri ile bedenimin her yerini yokladı. 

Bana bir şey olmuştu... annemi buraya getirecek kadar ciddi bir şey...

''Tırnağın kırılmış'' annem böyledir benim. Onun için dış görünüş her şey demektir. Ben tırnak uzatmayı sevmem. Hoş, sevsem bile kırılır benim tırnaklarım. Mühendis olmak kolay değil çünkü. Araba tamir etmek hiç kolay değil. 

PUZZLE (YEŞİL VE KAHVERENGİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin