Sıcak ağustos günlerinden biri daha. Yine ders, yine soru, yine test...
Yatak beni içine çekse de kalktım. Odaya bomboş bir şekilde göz gezdirdim. Acaba odanın duvarını mı boyasam?
Saçmalama Berin kalk hadi teste. Her sabah olduğu gibi bu sabah da penceremin önünde Gülin ismini koyduğum kuşum duruyordu. Sağolsun bu Üniversitesi kazanma maceramın başından beri yanımda.
Zıplaya zıplaya yanına gittim. Pencereyi açtım ve onu elime alıp masama yaklaştım."Sen burada bekle Gülinim ben geliyorum" diyip öpücük attım.
Evet biraz deli olabilirim. Ama bu benim doğamda var. Depar atarak odamdan çıkıp merdivenlere koşmaya başladım. Odasında kitap okuyan kardeşime nah çekip daha hızlı koşmaya başladım. Arkamdan gelen bağırışları çokta umrumda değildi. 1 senedir yapıyordum alışması lazımdı.
Sağ salim aşağı vardıktan sonra, sakin adımlarla mutfağa ilerledim. Saat 8'i biraz geçmişti. Annemde babamda işe gitmişlerdi. Hafta sonu olduğu için ev bana ve kardeşlerime kalmıştı. Buzdolabını açtım. Önüme çıkan malzemelere göz gezdirdim. Aklıma gelen fikirle mutfaktan kafamı uzatıp."Güray" Diye seslendim. Cevap gelmeyince daha sesli seslendim. Yine cevap yok. Büyük bir hışımla bağırdım."Güray!" Yine ses yok, Allah'ım bu çocuk bana sınav olarak yollanmış. Merdivenlere yaklaşıp."Abi!" Diye bağırdım.
Bu sefer de ses gelmeyince ikişer ikişer merdivenleri çıkıp soluğu abimle, Günay'ın odasında aldım. Abim kulağında kulaklık müzik dinliyor. Kardeşim ise -iki dakikada hangi cehenneme gittiyse artık- etrafta gözükmüyordu. Sinsice abime yaklaştım. Bir anda üstüne atlayıp kulaklığını çıkardım. Abim ne olduğunu anlamadan kulağına,"Allah'ın cezaları iki saattir bağırıyorum size." dedim sonra geri çekilip elime ne ara geldiğini bilmediğim yastığı kafasına attım.
Arkamdan gelen Güray da benim kafama yastık atınca dengemi kaybedip yere kapaklandım. Abim sırıttı. Yerden kalkmadan. "Size iyilik yapmak isteyen de kabahat gidiyorum ben siz de bok yersiniz artık."
Odadan çıktım ve geri mutfağa indim kendime sandviç hazırlayıp odama geri çıktım. Kapıyı açarken aklıma gelen Gülinim ile aşağı kata "Sizin yüzünüzden Gülinim aç kaldı!" Bağırdım. "Kızım bak beni oraya getirtme alt tarafı kafana yastık attım ne bu tantana"
"Yastık dediğin şey Titanic olmasın!?"
"Sen çok zayıfsın."
"Parçalarım bak seni! sus."
Daha fazla dinlemeden kapıyı kapattım. Gülin masada değildi. Elime sandiviç aldım, tabağı masaya koydum. Penceremin önüne gelip sokağı izledim.
Bir dakika. O ne? Tövbe estağfurullah. Çizgi filme mi düştük yoksa. Berin abartma ya en fazla sen kör olmuşsundur. Hayır yolun ortasındaki siyah şey gerçek değil. Berin gerçek dünyaya gel ve dersini çalış hadi bakalım.
Ufak bir tırsma yaşasam da çok önemli değil. Saat 9 oluyor hemen ders yapmam lazım.
3 saat sonra
Allah'ım 3 saattir edebiyat çözüyorum. Beyin diye bişey kalmadı. Bu durumda kardeşlerime sataşmaya gidebilirim. Elime mavi fosforlu kalemimi aldım.
Uçan tekmeyle koridora çıkarken kafamı çarptım. Ama bu beni durdurmaz. Merdivenlere koşup ilk 5 basamağı zıplayarak inince kendimi durduramadım. Sonraki basamakları üçer üçer geçerken sonuncu basamağı hesaplayamadım. Son adıma 1 basamak kalınca ayağım yere çok sert çarptı.
Kırılmış olabilir. Umarım kırılmamıştır.
Odaya yumrukla daldım. Gösteri yapar gibi yumruk salladım. Sonra yere eğilip selamlama yaptım. Ama kafamı kaldırdığımda abimin de Günay'ın da pencereden dışarı baktığını gördüm."Ey ormanlar kıralı aslan ve onun yaveri öküz, nereye bakayırsınız"
Normalde anırarak gülmesi gereken abim ve kötü kötü bakması gereken Güray tepki vermeyince yanlarına yaklaştım. Bende pencereden dışarı baktığımda sabah gördüğüm karartının hâlâ orda olduğunu gördüm. Abim de Güray da oraya bakıyordu. Güray hipnoz olmuş gibiydi. Elimle ağzını kapatıp başını geriye çektim. Çığlık atarak beni ittirdi ve odanın kapısına koştu. Çığlıkla bize dönen abimin yüzünün kireç gibi olduğunu gördüm.
"Berin yolun ortasında siyah garip birşey var."
"Görüyorum abi kör değilim ya hani Allah'a çok şükür"Günay'ın peşinden bende çıktım. Dış kapıya yöneldim.
Kapıdan bakan kardeşimi ensesinden tutup kenara çektim ve dışarı çıktım. Abimde peşimden geliyordu. Güray hâlâ aynı yerde sırık gibi dikilirken biz siyah şeye doğru yürümeye başladık.
Komplocu beynim yüzlerce fikir üretmişti. Yanına iyice yaklaştık tam ben ileri atılıp daha dikkatli bakacakken abim kolumdan tutup geri fırlattı. Güray'ı gösterip gel gel işareti yaptı. Sanki Mit görevindeyiz mübarek konuşsana. Ses etmedim Güray'ın yanına dönüp koluna girdim.
Arkam dönük olduğu için nolduğunu göremedim ama Güray'ın yüz ifadesi önce dehşet sonra korku en sonda endişeyle kaplandı. Hızla arkamı döndüm ki dönmez olaydım. Tamda bilim kurgu filmlerini aratmayacak şekilde o siyah karartı hızla bize yaklaşıyordu.
Hay ben kaderimin kara bahtına... Zira 3 saniye içinde o bilim kurgu filmi sahnesini yaşamış bulunuyordum. Siyah karartı geldi beni ve Güray'ı sardı sonrası ise derin bir karanlık.
🤍🖤
Tutması için yazmıyorum öylesine